Söz konusu kürtaj olduğunda herkesin söyleyecek bir sözü oluyor. Konunun öznesi olmayan kişiler yargılar savuruyor, etiketler yapıştırıyor ve onlara karşı çıktığında da seni ‘ahlaksız’ olmakla yaftalıyor. Kadının en büyük vazifesinin anne olmak olduğunu iddia edenler de bir kadının anne olmak istememesini bir türlü kabul edemiyor.
Ben bir evin içinde beş kadın büyüdüm. Kadınların her alanda yaşadığı zorlukların ya öznesi ya da birinci dereceden tanığı oldum. Benim yaşamadıklarımı ablalarım, ablalarımın yaşamadıklarını da annem yaşadı. Bu deneyimler, beni hayatımın her alanında ataerkiye karşı çıkmaya itti. Öte yandan, ailem ise benim sahip olduğum dürtülere sahip değildi: ötekinin ne dediğini önemsiyor, verili kalıpları kabul ediyordu.
Seksle olan ilişkimi sağlıklı ve bilinçli olarak nitelendirebilirim. Yaptığım sekslerin her biri duygusal birliktelikler neticesinde yaşanmıyordu tabii ki. Bu birlikteliklerde de genel anlamda kabul gören korunma yöntemleri kullanıyordum. Düzenli bir partnerim olduğunda bunlar yerini çok da güvenli olmayan geri çekilme yöntemine bırakıyordu. Duygusal bir birliktelik yaşadığım dönemde hamile kaldığımı öğrendim. Evet, kürtaj oldum, ama burada anlatacaklarım hamile olduğumu öğrendiğim anda yaşadığım duygusal çöküntü değil.
Reglimdeki gecikme dışında dikkat çekici bir belirti olmamıştı. ‘Yumurtalık tembelliği’ olarak adlandırılan bir problem yaşıyordum ve regl döngümdeki gecikmeler benim için çok olağandı. Partnerim de ben de yine aynı durum sebebiyle hamile kalacağımı düşünmüyorduk. Bedenimi yakından takip etmediğim bir dönemdi ve görece geç öğrenmiştim hamileliğimi.
Hayatımın her aşamasında jinekologlarla fazlasıyla içli-dışlı oldum, muayene sırası beklerken karşılaşabilecek soruların çoğuyla da karşılaştım. Ayrıca herhangi bir jinekoloğun da ne kadar rahatsız edici olabileceğini sayısız kez tecrübe ettim. Böylece devlet hastanesi, özel hastane, özel muayenehane fark etmeksizin cinsel birliktelik geçmişinizi öğrenmek için sorulan soruların türlü çeşitlerine de denk geldim: evli misin, ilişkin var mı, bakire misin, münasebetin var mı?
Olağan bir regl gecikmesi olduğunu düşündüğümden başvurduğum jinekolog bana hamile olduğumu söyledi. Bu sözleri duyduğumda duraksamama neden olan tek şey, “hani yumurtalıklarım tembeldi benim?” düşüncesiydi. Devlet hastanesinde çalışan, orta yaşı geçmiş erkek doktorun ağzından gayet özenle seçilmiş cümleler çıktı. Eğer istersem gebeliği onuncu haftası dolmadan sonlandırabileceğimi, ancak devlet hastanelerinde isteğe bağlı kürtajın yapılmadığını belirtti. Bunu duyduğuma şaşırmamıştım. Teoride kürtajın yasak olmadığı bir ülkede yaşıyor olmama rağmen pratikte bu durumun farklı olduğunu biliyordum. Özel bir hastanede bu hizmeti kolaylıkla alabileceğimi düşünmüştüm, ancak olaylar o şekilde de ilerlemedi.
Hastaneden çıktığımda erkek arkadaşımı arayıp hamile olduğumu söyledim. Bu konuda hangi kararı alırsam yanımda olacağını ama kendi adına buna hazır olmadığını ifade etti. Nitekim ben de hamileliği sürdürmeyi kesinlikle düşünmüyordum. Güzel giden bir ilişkim vardı, ama anne olmak için sevişmek aklımdan bile geçmemişti. İçinde bulunduğumuz durumu ve zaten zor gelişen süreci daha da zorlaştırmamak adına kimseye söylememe kararı aldık. Yakın arkadaşlarım da süreç sonlanana kadar hiçbir şey bilmeyeceklerdi. Ailemden birine söylemek ise ihtimal dahilinde bile değildi.
Benim kürtaj hikâyemi duygusal bir ağırlıktan çok bir ‘sinir harbi’ tanımlıyor. Yasal hakkım olan sağlık hizmetine sağlıklı ve güvenli bir ortamda ulaşmak istiyordum. Ancak, aradığımız tüm özel hastane ve muayenehaneler ‘isteğe bağlı kürtajın’ yapılmadığını söylüyor, telefonun ardındaki ses bazen sertleşiyor ve yargılayıcı tonda konuşuyordu. Olayın öznesi olan benim ve partnerimin almış olduğu kararı haddi olmayan herkes yargılıyor, dahası bu hakka ulaşmamızı engelliyordu. Bu tatsız konuşmaları Konya’daki hastanelerle yapıyor olmak da durumumuzu zorlaştırmıştı. Gerçekleştirdiğimiz sayısız telefon görüşmesinin birinde, bize gerekçe olarak “vebali doktorumuzun da oluyor, o yüzden tercih edilmiyor,” denildi. Sonunda çok büyük sayılmayacak özel bir hastanede isteğe bağlı kürtaj yapan bir doktor bulabildik. Ücretlendirme hakkında da bilgi aldıktan sonra, kendimden çok kürtaj yaptırmak isteyen ama yapacak doktora ulaşamayan, ulaşabilseler dahi özel hastanenin talep ettiği ücreti ödeyemeyecek kadınları düşündüm.
Zaten yasal hakkım olan şeye ulaşmış olmak mutluluk ve rahatlama nedeni olmamalıydı ama ilk hissettiğim duyguların bunlar olduğunu hatırlıyorum. Hastaneye ya da doktora ilişkin kötü bir deneyimim olmamasına rağmen aklımda kalan, danışmada baba izni için imza almak isteyen görevlinin partnerimle evli olmadığımızı öğrenince “nasıl yani” diyerek yüzünü buruşturması.
İşlem öncesinde yerleştirildiğim odada bir kadın daha vardı. Sormamış olmama rağmen, yaşadığı sağlık probleminden dolayı kürtaj olduğundan bahsetti. Karşılığında bana sorduğu soruyu, hayatımın bu aşamasında çocuk sahibi olmak istemediğim şeklinde yanıtlamamla birlikte duraksadı – ilk hamileliğini evliliğinden çok da emin olmadığı bir dönemde öğrendiğini, kürtaj olmak istediğini ancak muhafazakâr bir aileden geldiği için kürtaja cesaret edemediğini ve evliliğini de hamile olduğu için sonlandıramadığını anlattı. Bu kararından pişman mı, hâlâ çok da emin olmadığı o evliliğini sürdürüyor mu, ya da aile baskısından başka nelere katlanmak zorunda kaldı bilmiyorum ama bir kadının kendisine dayatılan nedenlerle anne olmak zorunda bırakılmasını ahlaki hiçbir çerçeveye sığdıramıyorum.
Her şey bittikten sonra insanlar ya beni duygusuz olmakla suçladı ya da kendi ahlaki değerlerine uymadığım için beni yaftaladı. Bazısı da benim tercihimi yargılayıcı bir biçimde kendi ‘etik değerleri’ çerçevesinden bir başkasına yansıtmayı ve eleştirmeyi kendine hak gördü. Bu ülkede bir yerlerde bir kadın yasal hakkı olan kürtaja ulaşamıyor, ulaşsa dahi masrafları karşılayamıyor, güvenli olmayan ortamlarda kürtaj olmayı deniyor ya da istemediği bir hayatı yaşamak zorunda buluyor kendini. Ama konunun öznesi olmayanların gürültüsünden öznenin sesi duyulmuyor.
Görsel: Tracey Emin, This Was the Beginning (2020)