Ocak ayında Afgan gazeteci Abdulhak Ömeri bir video yayınladı. Videoda Taliban üyeleri bir yandan bir müzisyenin enstrümanını yakarken, bir yandan da enstrümanı yakılan müzisyen duruma gözyaşı dökerken onunla alay ediyorlardı. Bu olay Afganistan’da müzik yapmanın zorluğunu gözler önüne seren ilk örnek değildi elbette. Afganistan’la ilgili müzik haberlerini hızlıca taradığımızda Afganistan Ulusal Müzik Enstitüsü üyelerinin yıllar boyu radikal gruplardan sürekli tehditler aldığını, 2014 yılında ise Enstitü üyelerinin verdiği konsere bombalı saldırı yapıldığını görüyoruz. Saldırıda Enstitü Müdürü ve aynı zamanda kurucusu Ahmad Sarmast ağır yaralanmıştı. Enstitü, Taliban’ın Kabil’de kontrolü ele geçirmesinin ardından fiilen işlevsiz hale geldi ve geçtiğimiz yılın Ağustos ayında Enstitü’deki parçalanmış enstrümanlar Afgan gazeteci Anees Ur Rahman tarafından yayınlandı.
Afganistan’da müzik üzerindeki baskı sadece Taliban yönetimiyle sınırlı değildi. Geçtiğimiz yıl Mart ayında Kabil Eğitim Bakanlığı, yalnızca kadınlara açık olmadıkları takdirde, halka açık etkinliklerde 12 yaş ve üstü kız çocuklarının şarkı söyleyemeceği ve kız öğrencilerin erkek bir müzik öğretmeni tarafından eğitilemeyeceği kararı almıştı. Karara karşın Afganistan Müzik Enstitüsü’nün #IAmMySong etiketiyle başlattığı kampanyayla Afgan kadınlar protesto amacıyla şarkı söyledikleri videoları yayınlamaya başladılar.
#IAmMySong, kadınların mevcut düzenle mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğinin ve müziğin sadece müzik olmadığının da bir göstergesiydi. Evrim Hikmet Öğüt’ün 5Harfliler’de Selda Öztürk’le yaptığı “Savaş, Göç ve Bir Karşılaşma Alanı Olarak Müzik” başlıklı söyleşide Öztürk, savaşa tanık olmuş göçmen kadınların müzikle ilişkisinden bahsederken toplumsal hayatı şekillendiren araçlardan biri olan müziği kadınların geçmişle köprü kurmak, travmaların yarattığı olumsuzlukların üstesinden gelmek, geleceğe ilişkin kaygılarını azaltmak, kültürel sermayelerini korumak ve aktarmak, toplumsal hafızayı oluşturmak gibi bir çok amaç için kullandığını söylüyor. İşte 2002 yılında Kabil’de kurulan ve üç Afgan kadından oluşan indie rock grubu Burka Band de, yaptığı müzikle tam olarak bu çok yönlü üretimi gösteriyor bize.
Burka Band ile ilgili hem kayıtlarını gizlice yaptıkları hem de grup üyeleri kimliklerinin açığa çıkması ile ilgili endişe taşıdıkları için oldukça az bilgi edinilebiliyor. Grup üyelerinden Nargiz, The Burka Band’in hikâyesinin kendisinin 2002 sonlarında Kabil’de Afganlara Batı müziği (hikâyeye ilişkin kaynaklarda “modern müziği öğreten” ibaresi kullanılıyor.) eğitimi veren bir yapımcıyla tanışmasıyla başladığını söylüyor. Nargiz, bu yapımcıdan davul dersleri almaya başlıyor ve iki arkadaşıyla birlikte The Burka Band’i kuruyor. Bir gün Kabil’deki burkaların neden mavi olduğunu merak ediyor ve iki arkadaşıyla birlikte burkalar ve burka giymenin hissettirdikleri ile ilgili bir şarkı yazıyorlar. Şarkı Alman yapımcıların yardımıyla Kabil’de gizlice kaydediliyor.
Nargiz, “Burkayla şarkı söylemek bir şakaydı; ama ayrıca kökten dincilerin misillemesinden kaçmak için de bir gereklilikti.” derken, video çekim süreciyle alakalı olarak “Çok eğlenceliydi ancak çok korkutucuydu da. Afganistan hâlâ modern kadınlar için çok tehlikeli bir yer ve video çektiğimizde bunu gizlice yapmak zorundaydık çünkü kimse müzik yaptığımızı bilmemeliydi.” diye ekliyor.
2003 yılında Alman bir müzik şirketi “Burka Blue” isimli şarkıyı Almanya’da piyasaya çıkarıyor ve Alman müzisyen DJ Barbara Morgenstern’ün “Burka Blue” şarkısına yaptığı remixin ardından şarkı, özellikle Alman kulüplerinde bir popülarite kazanıyor ve Köln’de, Nargiz’in katılamadığı, bir performans da sergiliyorlar.
İlk single ve ardından yayınlanan EP’den sonra uzun süre müzik çalışması yapmayan Burka Band geçtiğimiz sene “I Care For You” adında bir single daha yayınladı. Şarkı sözlerine baktığımızda 2002’de “Burka Blue”da “My mother wears a burka/I must wear a burka too/We all wear a burka/We don’t know who is who” (Annem burka giyiyor/ Ben de burka giymeliyim/ Hepimiz burka giyiyoruz/ Kimin kim olduğunu bilmiyoruz) diyerek başladıkları hikâye, neredeyse 20 sene sonra, “I Care For You” şarkısında “Burka still is blue, you can only see my shoe.” (Burka hâlâ mavi/ Ancak ayakkabımı görebilirsiniz) diye devam ediyor. Ve görüyoruz ki burkanın rengi dışında değişmeyen başka şeyler de var: Burka Band’in cesareti, müstehziliği ve iktidarla müzikli mücadelesi.
Varlığınıza ve kara mizahınıza sağlık kızlar!