Resmi bir iletişim ve mücadele alanına dönüştürmek, aynı zamanda deneyimlerimin ötesinde farkındalıklarımla ilişki içerisinde olmak istiyorum.

SANAT

Sanatçı Meltem Sarıkaya ile Söyleşi: Kadın Cinselliği Hiçbir Otoritenin, Gücün, Kurumun, Kişinin Tekelinde Değildir

Meltem, seni tanıyarak başlayabilir miyiz? Sanatsal kimliğini bulmaya giden yolda geçtiğin evrelerden de bahseder misin?

 

Mersin’de Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nü, ardından İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü bitirdim. Köyden kente çalışmaya gelen Sivaslı anne babamın, Akdeniz’de İç Anadolu kültürüyle yetiştirmeye çalıştığı üç kız çocuğunun en büyüğüyüm. Kendimi kişisel olarak ifade edebileceğim bir iletişim yoluydu resim yapmak. Eğitimimi bunun üzerine sürdürdükçe bir çeşit mücadele alanı da oluşturmaya başladım. Genel olarak tüm insani durum ve duyguların, yani insana ait olan her şeyin erkeklik üzerinden kodlandığı, kadının/kadın olmanın değersiz olduğu ve en basit tabirle ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü bir çevrede, toplumda yetişmek ve tüm bu gerçekle örtüşmeyen ayrımcılığı, baskıları sorgulamak/düşünmek beni o mücadele alanına iten en güçlü faktörlerden birincisidir.

 

Kırmızılı Kadınlar, 2020.

 

 

İşlerinde ortaya koyduğun manifesto nedir? Kimlik algınla, dünya görüşünle ne derece örtüşüyor sanatsal üretimlerin?

 

İnsana, doğaya, hayvana dair doğuştan olan temel hakların tartışmaya kapalı olduğunu düşünüyorum. Karakter olarak sessiz sakin bir yapıda değildim, bunun ürettiğim işlere de yansıdığını düşünüyorum. Üretmeye başladığım ilk zamanlardan şu ana kadarki süreçte kendi hayat dinamiğim içindeki sorgulamalarım günlük hayatta gözlemlediğim heteroseksizm, homofobi ve içine doğduğum eril toplumun ikiyüzlü cinsiyet zorbalığına karşı duyduğum rahatsızlıkların baskın olduğunu söyleyebilirim. Bunları işaret etmek istiyorum açıkçası. Bu kaygılarla da ürettikçe mücadele alanı oluşturuyorum, en azından deniyorum, resim yapmak da bana bu iletişim imkanını sağlıyor. Bunu bir iletişim ve mücadele alanına dönüştürmek, aynı zamanda deneyimlerimin ötesinde farkındalıklarımla ilişki içerisinde olmak istiyorum. Kadın ve dişil olmak ötekileştirilmek demektir. İsmimi öğrendiğim andan itibaren defalarca deneyimlediğim ve nefretini iliklerime kadar taşıdığım bir durum bu. Ataerkil standartlara ve isteklere uyarsan işlerin yolunda gider. Kimseyi rahatsız etme, alışık olanın dışına çıkma ve mümkünse sessiz ol. Seni alakadar eden bir konu hakkında bile fikirlerinin önemsenmediği bir coğrafyada kadının cinsel özgürlüğüyle ilgili herhangi bir fikri geçtim düşünce bile bu yozlaşmışlıktan beslenenler için silahtan daha tehlikeli.

 

Erkekler Çiçektir, 2021.

 

Instagramdaki son paylaşımlarından birinde şöyle diyorsun: Dondurma reklamı adı altında dondurmaya sakso çektirip otomobil reklamlarında araba vitesiyle sevişmek serbest. Ana akım medyada swinger şemaları çizmek, çocuk tecavüzlerini, kadın cinayetlerini meşrulaştırmak, katilleri, sapıkları korumak kollamak ve daha nice saçmalık serbest ama resimlerim sürekli sansürleniyor.” Bu düşüncelerini açar mısın?

 

En insani ve en ilkel duygularımızdan biri olan cinselliğin sistemin ve otoritenin bizlere dayattığı kalıplara dönüşebilmemiz için kullanılmasını, kendi çıkarları doğrultusunda yalnızca tüketim amaçlı sömürülmesini kabul edemiyorum. Yetkili kişilerin sürekli olarak ahlak duvarları örmeye çalışırken harcının ahlaksızlık olmasını ve bu yapılan iki yüzlülüğü de kabul etmiyorum. Katledilen kadınlar, hayatları elinden alınan kız çocukları, tarikat ve cemaat yurtlarında yaşanan intiharlar, tecavüzler her gün şiddete ve türlü zulüme maruz kalan belki de milyonlarca küçücük beden.

 

Bir Politikacının Portresi, 2020.

 

Hassas olunması gereken o kadar konu varken benim bir kadın olarak cinsel kimliğimin farkında olmam, bu farkındalıkla üzerine düşündüğüm durumları resimlerime taşımam şu ülkede, özellikle adım başı kadın mezarlığına dönüşmüş bir ülkeden söz ediyorsak, sansürlenebilecek en son şey. Bu kadar yozlaşmış, çürümüş bir toplumda tartışmak, konuşmak ve üzerinde düşünmek için bireylerin kurduğu karşılıklı rızaya dayalı ilişkilerden daha elzem konular var. İnsanların karşılıklı rızaya dayalı iletişimleri sadece kendilerini ilgilendirir.

 

Ben neden hayatımın her alanında baskıya, şiddete, güçlünün haklıyı ezdiği, her gün bir kız kardeşimin katledildiği haberlere alışmaya, bunu yapanların sürekli cesaretlendirilip ödüllendirilircesine cezalandırıldığı bir ortamda yaşamaya zorlanıyorum, neden? Çözümü gayet basit olan şeyler üzerinde bu kadar debelenmek neden yani… Demek istediğim şey, burası benim özgürlük alanım ve benim de söyleyeceklerim var.

 

 

 

Resimlerinde gördüğümüz erotizm ve pornografi kadın bakış açısıyla üretilmiş bir twist” (şaşırtmaca, düğüm) içeriyor. Bana kalırsa, işlerin hem sanat formunda gelmesinden ötürü hem de gündelik birer nesne olarak tasarlanmış olmasından ötürü insanları görmeye alışkın olmadıkları bir şeyle karşı karşıya getiriyor. Ürettiğin eserleri ahlaksızlıkla damgalarken, eş zamanlı olarak kadının cinsel özgürlüğünü üstlenmesine karşı çıkıyorlar aslında; çok açık bir denklem bu. Nitekim Twitterda sayfana sabitlediğin tweette cinsellik, erotizm ve pornografiyle ilgili rahatlıkla konuşmanın, bunları normalleştirmenin insanların sana aklına eseni söyleyebileceği anlamına gelmediğini vurgulamak zorunda kaldığını görüyorum. Zihniyet bakımından benzer bir durum seks işçileri için de geçerli; rızaları iptal ediliyor. Rıza kavramını anlamaktan çok uzak bir toplumda yaşıyoruz, öyle değil mi? Başka ne gibi kavramlarla haşır neşirsin, feminist veya kuir teori üzerine neler söylersin?

 

Sanatın herhangi bir alanıyla ilgilenmek insanı düşünmeye, sorgulamaya merak etmeye itiyor. Özgürleşiyorsun bir parça. Mezun olduğum güzel sanatlar lisesinin tüm idari kadrosu ilahiyat fakültesi mezunuydu. Üniversitelere kayyımlar atanıp eğitim kurumlarının içlerinin boşaltılmasına denk geldim. Ek olarak kendi üniversitemin/ bölümümün paramparça edildiğine şahit oldum. Eğitimden böylesine koşarak uzaklaşan bir sistemin içerisinde elimden geldiğince kendimi eğitmeye çalıştım, çalışıyorum. Eğitim vasıtasıyla insanlarla iletişim kurabilirsin, fakat en baştan bozuk olan bir sistemin içerisinde bu iletişim ne derece sağlıklı olabilir ki? Gündelik olaylar bile sağlıklı çözümlenemiyorken diğer hiçbir şeyin de sağlıklı çözümlenmediği maalesef ortada.

 

Resimlerimde ele aldığım konular bakımından çeşitli negatifliklerle karşılaştım, açıkçası kendimi iyileştirmemi ve geliştirmemi sağlayan eleştiriler dışındaki zorlukları, zorbalıkları pek umursamıyorum. Ben regl olduğum zaman pedimi siyah poşetle gizlice alırken, erkekliğe attıkları adımı sünnet düğünü adı altında asasıyla, simli peleriniyle kutlayan bir coğrafyada yaşıyorum. Kadın cinselliğini tabulaştırmak yerine, çok çeşitli toplumsal kötülükleri, yanlışlıkları düzeltip onarmak için sınırları zorlamak gerekir. Kadın cinselliği hiçbir otoritenin, gücün, kurumun, kişinin vs. tekelinde değildir. Bu insani olan duygu ve durumlar hakkında düşünmek, sorgulamak ve üzerinde tartışıp konuşmak ahlaksız diye yaftalama hakkını hiç kimseye vermez.

 

 

Karşılıklı rızaya dayalı ilişkiler kimseyi ilgilendirmemeli. Bu ülkedeki birçok problem gibi bunun da politik olduğunu düşünüyorum. Yoksa toplum gündüz kuşağında swinger şemaları, aşçının bahçıvana, bahçıvanın uşağa, uçağın aşçıya yedirdiği yemeklerin, pavyonda ezilen tarlaların, akşam kuşağında da herkesin çığlık atarak konuştuğu sürekli gizli aşkların (burada gülüyor) döndüğü taciz, tecavüz, acı ve keder dolu rezalet hikâyeleri izliyor bu toplum. Rıza kavramı ve diğer insani durumlar hakkında düşünecek zamanları kalmıyor.

 

Ben kendimi Türkiyeli kuir bir ressam olarak tanımlıyorum. Benim için kuir şemsiye demektir. Cinsiyetlerin ve cinsel yönelimlerin hiçbir önemi yok. Her varoluş eşsiz ve kişiseldir. Ben benim sen sensin. Tanımlar, kavramlar, gruplar hiçbir anlam ifade etmiyor benim için. Herkes bu konuda özgürdür.

 

Al Bir Kaşık Lazım Olur, 2022.

 

 

ZNA: Salgın sürecinde neler yaptın, neler okudun, izledin? Aşıdan önceki eve kapanma süreleri senin için nasıl geçti? Bu dönemde keşfettiğini söyleyebileceğin sanatsal veya bireysel perspektifler varsa bizimle paylaşır mısın?

 

Pandemi benim normal yaşama şeklime biraz uygun, o nedenle çok bir farklılık olduğunu söyleyemem. Dönem dönem kendimi atölyeye kapatıyorum çünkü. Zamanımın çoğunu çalışmakla geçiriyorum ve yürüyorum. Sadece etrafımdaki insanların sosyal çevrelerinden biraz olsun uzaklaşıp kendi kendine kalma halini gözlemleyebildim. Keşif değil de, fark ettiğim şeyler oldu tabii. Bunlar gündelik meselelerin çözümlemesi denebilecek küçük şeyler. Zeynep Sayın’ın Ölüm Terbiyesi’ni okudum bu dönemde. 32. Gün belgesellerinden izlemediklerimi izledim. Salgın sürecini anlamsız kısıtlamalar dışında normal günlerden farksız geçirdim.

 

 

Türk Kebabı, 2021.

 

 

Ana görsel: Untitled, 2020.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YBedenin Çoğunlukla Sonralığı: Teyel, Uzuv, İlizarov Sergisi vesilesiyle Çınar Eslek ve Ceren Erdem ile Söyleşi
Bedenin Çoğunlukla Sonralığı: Teyel, Uzuv, İlizarov Sergisi vesilesiyle Çınar Eslek ve Ceren Erdem ile Söyleşi

“Hem bir tek elmadan hem süpürülen topraktan/hem zindandan dönen insan ruhundan” söz eden Teyel, Uzuv, İlizarov sergisi 4 Kasım’a kadar Tütün Deposu’nda görülebilir. Sanatçı Çınar Eslek ve küratör Ceren Erdem'le sergi üzerine söyleştik.

KÜLTÜR

YÇok Renkli Şiirsel Queer bir Bahçe, Kadın+ Açık Mikrofon: Arzu Bulut ve İlke İmer ile Söyleşi
Çok Renkli Şiirsel Queer bir Bahçe, Kadın+ Açık Mikrofon: Arzu Bulut ve İlke İmer ile Söyleşi

Şiir buluşmalarımıza devam edip poetik bir zemin kazandırmak istiyoruz bu adaletin olmadığı, umudun yaralandığı, neşenin kaybedildiği zamana ve bu coğrafyaya.

SANAT

Y“Resimlerimin Deşifresi Meşakkatli, Bazen de Gereksiz:”  Müveddet Nisan Yıldırım ile Söyleşi
“Resimlerimin Deşifresi Meşakkatli, Bazen de Gereksiz:” Müveddet Nisan Yıldırım ile Söyleşi

Müveddet Nisan Yıldırım’ın işleri için seçtiği “Gidişini çizdim” ve “Çocukken nasılsa şimdi de öyle” gibi poetik isimler edebi bir hissiyat yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda güçlü bir dayanışma hissi veriyor. Kâğıt üzerinde pastel bir yara açar gibi, diye düşünerek galeriden ayrıldım, ama yara neden iyi hissettiriyor?

SANAT

YDaireler Çizerek Sürekli Uçuyorlardı: Çağla Köseoğulları ve Kevser Güler ile Söyleşi
Daireler Çizerek Sürekli Uçuyorlardı: Çağla Köseoğulları ve Kevser Güler ile Söyleşi

Daireler Çizerek Sürekli Uçuyorlardı sergisi dilsiz bir harita: Kelimelerde radikal bir tasarrufa gidildiği için meramını hemen anlatmıyor ancak hatları net çizilmiş. Sanatçı ve küratör sezisel veya rasyonel düzlemde yolu az çok bilenlere eşlik ediyor ve yine görmeye talip gözler için örtük bir manzara sunuyor.

Bir de bunlar var

Süpernova: Dot’tan Tiyatro Patlaması
Bitmeyen Hikâyeleri Var, Biliyor Musun? Agnès Varda’nın Üç Filminde Mekânların Hafızası
David Bowie’nin Proust Anketi

Pin It on Pinterest