Hangi kooperatifin ne zaman hangi destekten faydalandığının, bunun bir ayrıcalık mı yoksa bir hak mı olduğunun ya da “bağımsız” kooperatif titrini düşürüp düşürmediğinin çetelesini tutmak hiç de kolay değil.

MEYDAN

Hatay’ın Kadın Kooperatifleri (II): Finansal Kaynak Bulmak

Geçtiğimiz yazın Ağustos ayını, sıcak havanın yaylalar ve dar sokakları saran taş evler hariç şehrin her karesini kavurduğu Hatay’da geçirdim. Bundan aylar öncesinde, Karakutu Derneği’nin 2018’de kanserden hayatını kaybeden avukat ve kadın hakları aktivisti Nurcan Z. Çarıkçı Engizek’i anmak ve bu doğrultuda genç kadın araştırmacıların projelerini desteklemek amacıyla sağlamaya başladığı Nurcan Z. Çarıkçı Engizek Genç Kadın Fonu’na, arkadaşım Kardelen Erkmen’in önerisiyle başvurmuş ve fonu almaya hak kazanmıştık. Projemiz Hatay’daki kadın kooperatiflerini araştırmak, tanımak ve bu konuyu tartışmaya açmak üzerineydi ve malum Ağustos ayı, yoğun bir fiziksel karşılaşmanın yaşandığı bir saha çalışmasına ayrılmıştı. Projenin devam ettiği Şubat-Aralık 2021 arasında neler yaşandı diye şöyle bir geri çekilip baktığımda sizlerle paylaşmak istediğim epey bir şey olduğunu fark ettim sevgili 5Harfliler ve bir yazı serisi fikri çıktı buradan.

 

Serinin ilk yazısını kooperatif tanımını ve kooperatifi oluşturan kişiler ile ortaklık meselesini tartışmaya ayırmıştım. Bu yazıda ise kooperatifin kuruluşunun maddi ayağının nasıl sağlandığı ve bunun iç/dış ilişkileri nasıl şekillendirdiğine dair gözlemlerimi paylaşacağım. 

 

Kadın kooperatifleri, tıpkı diğer kooperatifler gibi gerçek veya tüzel kişilerden oluşan en az 7 ortağın imzaladığı anasözleşme neticesinde ve herhangi bir maksimum sermaye sınırı olmaksızın kuruluyor. Bunlar kâr amacı gütmeyen işletmeler olarak geçiyor. Sahada neye referans verdiğii yer yer belirsizleşen bu kâr amacı gütmeme meselesi, şöyle açıklanabilir: 

 

(Kooperatifler) üyelerinin gereksinimlerini karşılamak için kurulurlar. Ancak bu, kooperatiflerin başabaş noktasında çalıştığı ya da gelir/gider fazlası elde etmelerinin yasak olduğu anlamına gelmez. Burada kastedilen, birincil amaç olarak kâr elde etmek için faaliyette bulunulmamasıdır. Bir kooperatif finansal sürdürülebilirliği sağlamak, üyelerine hizmet verebilmek için harcamalarını karşılayacak ve büyümesini garanti edecek yeterli geliri üretmek zorundadır. [1]

 

Bu çerçevede Hatay’daki bazı kadın kooperatifleri gelir/gider fazlasının, yani risturnun tamamını, kooperatif bünyesinde yapılacak yeni yatırımlara ve büyümeyi finansa etmeye ayırırken diğer kooperatifler bu paranın belli bir yüzdesini ortaklar arasında pay ettikten sonra kalanını kooperatif bütçesine aktarıyor. Mevzuatta önerilen modellere ve genel kurul kararına göre belirlenen bu bütçe yönetiminde, kooperatiflerin sermaye ve destek durumunun etkisi olabiliyor. 

 

En az 7 kadının ortaklığı ile kurulan kadın kooperatifleri, 2009’da yapılan bir mevzuat değişikliğinin ardından minimum ortaklık ücretini 100 TL olarak belirliyor. Ancak şüphesiz, kooperatif tesisi/arsası kiralama, makine satın alma, üretim, ürün temini, işleme, paketleme, pazarlama ve benzeri aşamaların hayata geçirilebilmesi için kabaca 7 x 100 TL = 700 TL’den daha fazla paraya ihtiyaç duyuluyor. Türkiye’de geçmiş dönemlerde kooperatiflere geçici finansal destekler sağlanmış olsa da kooperatif bankaları gibi dünyanın farklı yerlerinde yaygın olan sistematik ve kurumsal yapılar burada mevcut değilBu sebeple de, finansal sorunlara nasıl çözüm sağlanacağı ve kooperatifin nasıl faal hale getirileceği konusunda çeşitli ve birbiriyle çelişen görüş ve yöntemler mevcut.

 

Kooperatifin işlemeye başlayabilmesi için gerekli koşulları oluşturan gruplardan ilki kimi kooperatiflerde ortakların ta kendisi olabiliyor. Yani kadınlar, ortaklık payı yoluyla koydukları yüksek miktarlı sermaye üzerinden kurulma aşamasında ortaya çıkabilecek masrafları karşılayabiliyor, istihdama ve işlemeye hazır bir düzen kurabiliyorlar. Bu tür kooperatifler, çoğunlukla fason çalıştırma yöntemini benimseyen ve faydalananlarının sayısı yüksek işletmeler oluyor. Buna bağlı olarak da genelde benzer sermayelerle kurulmayan kooperatifler tarafından şirketvari kooperatifler olarak görülebiliyorlar. Ortak olmak için belirli bir paraya sahip olma fikri, bu çerçevede kooperatif kurucuları ile faydalanıcı kadınlar arasındaki sosyal sınıf farkının belirginleşmesi ve kolektif güçlenme anlayışının baştan sorunsallaşması bu görüşü destekleyen kimi argümanlar arasında. Yani, bu tarz bir kooperatifin çalışan kadın emeğini sömüreceği endişesi mevcut, zira ortak olmaya gücü yetmeyen kadınlar ancak belli şekillerde çalışmaya –çoğunlukla da fason çalışmaya- yöneltilmiş oluyorlar. 

 

Öte yandan, yaşadıkları maddi güçlükler sebebiyle kooperatifçiliği bırakmış ya da bırakmanın eşiğine gelmiş kimi kadınlar bu eleştirilere pek katılmıyor ve şu argümanları öne sürüyor: Kooperatif dışarıdan (belediyelerden, il ticaret/tarım müdürlüklerinden, kalkınma projelerinden vb.) istediği desteği alamıyorsa ve kurucu ortakların da bu işe yatıracak sermayesi yoksa, kooperatif, bünyesinde çalışacak kadınları “gönüllü” olarak çalışmaya davet ediyor. Ancak gönüllülük, nasıl ve kim tarafından tanımlandığına göre farklı biçimlere bürünebiliyor. Örneğin, sermayenin yok seviyesinde kaldığı durumlarda gönüllülük, kooperatifte finansal sürdürülebilirlik oturtulana değin tatmin edici bir maddi beklenti içine girmeksizin emek vermek, fedakârlıkta bulunmak veya yer yer kendi imkanlarını kooperatif dahilinde kullanmak gibi anlamlara karşılık gelebiliyor. Ancak bu, her kadın için arzulanabilir bir çalışma biçimi değil, bilhassa da kooperatife ekonomik kaygıların beslediği bir motivasyonla katılan kadınlar için. Dolayısıyla, gönüllü çalışma fikri her ne kadar sosyal anlamda güçlendirici olsa ya da uzun vadede kooperatifin büyüyüp gelişmesini sağlasa da, kısa vadede maddi olarak tatmin edici olmuyor, kooperatifiçi ilişkileri yıpratabiliyor. Bu bakımdan, sermayenin ya da teşviklerin gerekliliğinin altını çizen kadınlar, gönüllülüğün de yer yer bir tür emek sömürüsüne dönüşebileceğini belirtiyor.

 

Buradaki fikir ayrılığı biraz da şundan kaynaklanıyor bence: İlk yazıda kadın kooperatiflerinin 1969’dan beri yürürlükte olan 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na [2] bağlı hareket ettiğinden bahsetmiş, bunun ne anlama geldiğine değineceğimi söylemiştim. Mevzuat kadın kooperatifleri de dahil bütün kooperatifleri ticari işletmeler olarak görüyor. Ancak bu durum, kadın kooperatiflerinin sosyal yönü öne çıkan çok amaçlı yapısına her zaman cevap veremiyor. [3] Mevzuattaki bu boşluk sahada şöyle bir fark yaratıyor: Özellikle son birkaç yılda kurulmuş olan kimi kadın kooperatifleri, kooperatifi mevzuata uygun bir şekilde ticari bir işletme olarak algılamaya, kurumsallaşmaya ve markalaşmaya ya da ekonomik amaçlara öncelik vermeye daha yatkınken kimi kooperatifler de mevzuatın güncellenmesini ve kadın kooperatiflerinin sosyal amaçlarına ağırlık verecek şekilde yeniden düzenlenmesini talep ediyor daha çok. İlk yaklaşıma sahip kadın kooperatiflerinin kimi durumlarda “şirket” gibi görülmesi bu yüzden, ancak onlara göre de kooperatifler mevzuatına aykırı bir şey yapmıyorlar neticede.

 

Sermaye meselesine dönecek olursak. Şüphesiz sermayenin kooperatifin kuruluş aşamasında oynadığı rol büyük, ancak kadınlar koşullar ne olursa olsun bir kooperatiften dolaylı ya da direkt olarak, sosyal ya da ekonomik anlamda bir fayda görebiliyorlar. Bu bakımdan, kooperatif kurmayı yalnızca belli bir kadın grubunun “sosyal misyonu” olarak belirleme ya da sermaye bulunamadığı için kuruluşu öteleme fikri, kimi kadınların kooperatifçilik deneyimi ile örtüşmüyor. Özetle, kooperatifin finansal anlamda nasıl kurulması gerektiğine yönelik tek bir doğru belirlemek zor, çünkü kooperatifi oluşturan farklı kadın gruplarının farklı beklentileri ve farklı ihtiyaçları var. 

 

Ortaklar dışında kooperatife maddi destek sağlayan bir grup da yerel yönetimler. Özellikle kooperatif tesisinin kurulumu, üretimin başlamasını ya da kolaylaşmasını sağlayacak makinelerin temini, ürünlerin pazarlanacağı sahaların artırımı konusunda il ve ilçe belediyeleri ile il ticaret/tarım müdürlükleri aktif bir rol oynayabiliyor. Bu destekler çoğunlukla bir kooperatif için azımsanamayacak düzeyde önemli. Fakat bu noktada, kadın kooperatifinin yapısından ve ihtiyaçlarından bağımsız olarak ikili ilişkiler devreye giriyor ve siyasi/ekonomik hemfikirlik kimi kooperatifler için bir kaldıraç işlevi görebiliyor. Tabii bu mevzuat nezdinde pekâlâ mümkün, zira tüzel kişiler (belediyeler vb.) de kooperatif ortağı olabiliyor. Şüphesiz böyle bir ortaklık bir yandan söz konusu kooperatife birçok kapı açarken diğer yandan yerel yönetimlerden talep ettiği desteği göremeyen kooperatiflerdeki adaletsizlik ve yüzüstü bırakılmışlık hissini körüklüyor. Çünkü kadınlar kendi başlarının çaresine bakmaya ve çoğunlukla istediklerini tırnaklarıyla kazıyarak kazanmaya itilmiş oluyorlar. 

 

Kimi kadınlar için bu adaletsizlik kadar bağımsızlık da demek: Gereksinimler için ağırlıklı olarak erkeklerden oluşan kurumlara bel bağlamak yerine kadın dayanışmasına güvenmek kooperatifi daha uzun soluklu kılabiliyor. Nitekim kadınlar karşılaştıkları güçlüklerle mücadele etmenin farklı yollarını arıyorlar, öğreniyorlar ve kurumların değişen yapısı ve beklentilerine karşı daha dirençli hale geliyorlar. Ancak burada söz konusu olan bağımsızlığın tanımını yapmak zor; “bağımsız” ve “bağımsız olmayan” kooperatifler şeklindeki ikili tanımlar ilişkilerin boyutunu açıklamak için yeterli değil. Zira Hatay’daki bütün kadın kooperatifleri yerel yönetimlerle ve kendi aralarında düzenli sayılabilecek bir iletişim, etkileşim ve zaman zaman dayanışma halindeler ve yerel yönetimlerin sağladığı herhangi bir fırsattan hiçbir şekilde faydalanmayan bir kadın kooperatifi mevcut değil. Bu bakımdan, hangi kooperatifin ne zaman hangi destekten faydalandığının, bunun bir ayrıcalık mı yoksa bir hak mı olduğunun ya da “bağımsız” kooperatif titrini düşürüp düşürmediğinin çetelesini tutmak hiç de kolay değil.

 

Son olarak, çeşitli kurum, kuruluş ve örgütlerin sağladığı kalkınma projeleri ve fonlardan da bahsetmek gerek. Bu fonlar, kadın kooperatifleri için önemli bir gelir ve işbirliği kaynağı oluşturabiliyor ve kooperatifin kendini farklı kanallarda tanıtması için bir aracıya dönüşebiliyor. Fakat burada bağımsızlık sorusundan öte, bu fonların ulaşılabilirliği meselesi ön planda. Bilhassa kooperatifçilikte çok da deneyimli olmayan kadınlar, ihtiyaç duydukları fonları nerede arayacaklarını çok iyi bilmiyorlar ya da kendi başına bir iş yükü içeren ulusal/uluslararası proje takibini, başvuru dosyalarını, çevirileri, kurumlarla iletişimi ve dosya takibini düzenli yapacak bir kooperatif ortağı bulamıyorlar. Fon ilanlarının çoğunlukla çevrimiçi platformlarda yayınlanıyor ve yayılıyor oluşu ve kadınların sosyal medya ya da genel olarak dijital iletişim araç kullanımlarının/erişimlerinin kısıtlı oluşu da başka bir sebep. Nihayetinde bu fonlara, yine bu fonlardan haberdar olabilecek ve başvuru yapabilecek kadın kooperatifleri başvuruyor, bu da yer yer faydalanıcıların benzer kooperatifler olması ile sonuçlanabiliyor.

 

Kadın kooperatifinin işlemeye başlamasını sağlayan maddi kaynaklardan bazıları bunlar ve Hatay’daki kadın kooperatiflerinin birçoğu bu kaynaklardan bir veya daha fazlasını kullanıyor. Bu nedenle de yapıları, iç/dış ilişkileri ve para yönetimleri birbirinden farklı. Her birini kendi şartları içinde anlamlandırmak gerekiyor.

Parayı şimdiye kadar hep bulunan bir kaynak olarak ele aldım, peki kazanılan bir kaynak olarak nasıl düşünülebilir? Bir sonraki yazıda Hatay’daki kadın kooperatiflerinde üretim nasıl yapılıyor sorusunu, yine sahada aktif olan aktörler arasındaki ilişki dinamiklerini gözeterek tartışmayı deneyeceğim. 

 

Görüşmek üzere!

 

[1] Aylin Çiğdem Köne, “Kooperatiflerin Şirketlerden Farkı”, 26.03.2018. 

[2] 1969’dan bu yana kimi değişiklikler yapılmış maddelerde. Ancak 21 Ekim 2021’de 7339 Sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kabul edildi. Ne tür değişiklikler getirildiğine mesela şuradan ulaşılabilir. Bu yazı, bu kanundan önce yazılmıştı, onu da belirteyim.

[3]  İlknur Üstün (2016). “Şengül Akçar ile Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ve Kadın Kooperatifleri üzerine söyleşi: “Sade ve sessiz kadınlarına kendi adlarına konuşabilmeleri için…Birikim | Sayı 321.

 

Kapak görseli: Vakıflı Köyü Kooperatifi Kadınlar Kolu, Danteller.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHatay’ın Kadın Kooperatifleri (III): Üretim Yapmak
Hatay’ın Kadın Kooperatifleri (III): Üretim Yapmak

Hataylı kadınların söylediği gibi, Hatay’a bir kez giden, bir kez daha gidermiş. Ben de dönmekte çok gecikmem umarım! 

MEYDAN

YHatay’ın Kadın Kooperatifleri (I): Ortak Olmak
Hatay’ın Kadın Kooperatifleri (I): Ortak Olmak

Hatay’daki kadın kooperatiflerinin gündeminde neler var? Bu kooperatifler neler söylüyor, neler biliyorlar? Ne tür üretim ve ortaklık stratejileri geliştiriyorlar? 

MEYDAN

Y“Aşk Bir Rüyaymış, Uyandık”
“Aşk Bir Rüyaymış, Uyandık”

“aşk bir rüyaymış, uyandık” ama karında kelebekler de yok değil...

SANAT

Yİstanbul Fringe Festivali Üçüncü Kez Aramızda!
İstanbul Fringe Festivali Üçüncü Kez Aramızda!

Gösteri sanatlarını kadife koltuklarda izlenen ağır bir aktiviteden ziyade farklı bir çerçevede düşündürebilmeyi umuyoruz. 

Bir de bunlar var

Sağdaki Adam, Kendi Sözleriyle
İstismar Günlüğü: Söylemesi Zor
Lezbiyen Biseksüel Feministler Sözlü Tarih Projesine Çağırıyor

Pin It on Pinterest