Uykularımızdan uyanmanın binbir yolu var sayın okuyucu. Camımıza nişan alınmış fasulye tanelerinin gürültüsüyle uyandırılmak bunlardan biri değil artık. Oysa bu çare, 1800’lerin sanayileşen İngiltere’sinde erken uyanmanın faziletleri anlaşıldığında yaygınca tatbik ediliyor. İşverenler çoğunlukla kadın olacak bu meslek erbabını ücretlendirerek, bazen geceleri üçte yollara döküyor. Fotoğrafta gördüğünüz kadın Mary Smith gibi. Mary’nin elindeki çubuk, fasulyeleri hedeflerine gönderecek silah gibi düşünebilir. Yürüdüğü yollarda camlara, kapılara fasulyelerle isabet eden Mary’nin pek sevilen biri olmadığını düşünebiliriz pekala. Eli belinde, kararlı bir saat gibi. Bu usül, bet sesleri bütün odaları tutan çalar saatlerin icadıyla tarih olacak 1920’lerde. İnsanlık uçakları keşfededursun bir yandan da bu çalar saatler çeşitlenip, aslında hep tepelenmek üzere başuçlarımıza konacak. Şimdilerde yastık altlarına yerleştirilen telefonlar, uyku aleminin ne kadar derininde olduğumuzu anlayıp, uyandırmak için “en doğru” zamanı kolluyor.
Sayın bunu okuyanlar, gün geçmiyor ki bir günümüz daha geçmesin! Saatlerimiz, günlerimiz, aylarımız parçalara ayrılmış bilumum zamanlarımız birbiri üstüne devrile dursun, işte bir yılın sonunda daha geldik (alkışlar, alkışlar). Bana geçen yıldan geriye 5harfliler, birbirleriyle dayanışan insanların neler yapabileceğinin ne güzel bir örneği olarak kaldı. Yeni yılda daha çok yazıda buluşmak umuduyla esen kalınız, fasulyelerden sakınmayınız. Uyanık olmak, uyumaktan evladır.
“uyan dedim sana, uyan“
Fasulye üfürükçüsü Mary Smith’in bu çok güzel fotoğrafından da sevgili Zeynep Özsoy sayesinde haberim oldu, kendisine bilhassa teşekkür ederim. (Kaynak)