Kendini Sev (Self Care) akımının kapitalizmin bir oyunundan ibaret olduğunu söyleyen taraflar, bazı insanların kendisiyle ilgilenmesinin aslında ne kadar zor olduğunu gözden kaçırıyor gibiler. Zira Audre Lorde’un dediği gibi, bazı bedenler için, kendini sevmek aslında direnişin ta kendisi olabilir. Ancak kendini sevmek, patriyarkanın bazı bedenler üzerinde kurduğu maddi manevi baskı yüzünden, haftada bir günü cilt bakımına ayırmaktan ibaret değil. En basitinden kişinin kendine ayırması için uygun boş zamanı, kendine ait bir alanı olması ve elbette ekonomisinin elvermesi gibi dinamikler de söz konusu.
Mesela, dışarı çıkıp eğlenmek kamusal olduğu oranda yine en çok natrans erkeklerin tadını çıkarabildiği bir eylem. Gece geç saatte bir kadın olarak sokaklarda olacaksanız (mümkünse taksiyle) eve dönüş parası, gerektiğinde size destek çıkacak bir arkadaş grubu ve elbette makul miktarlarda özgüveninizin olması gerekiyor. Özellikle İstanbul’da son zamanlarda sayıları çoğalan kuir mekanlar ve oluşumlar sayesinde heteroseksüel baskısına maruz kalmadan eğlendiğimiz partilerin sayısı çoğalmasına rağmen gittiğimiz kulüp ve barlarda tacize hatta tecavüze uğramayacağımızın bir garantisi hâlâ yok. Gece eğlenmeye çıkmayı “aranma” olarak kodlamış bir toplumun bireyleri olarak, başımıza gelecek muhtemel bir tacizi hak etmiş olarak mimlenerek dışarıda olduğumuzu biliriz. Hazırlanıp evden çıkışla başlayan ‘’macera’’ her zaman güvenli bir yerde son bulmayabilir. Bu ihtimali devamlı aklımızda taşıdığımız için de istediğimiz gibi sarhoş olamayız, umduğumuz gibi kendimizden geçemeyiz. Üzerimizdeki bakışlar ve geçmiş deneyimlerimiz bize her daim tetikte ve ayık olmamız gerektiğini fısıldar.
Hele bir de alkol ya da kulüp kültürüne ait diye anlatılan ve bu kültür ve müziğe içkin hissiyatı, rahatlamayı, dünyanın yükünü birkaç saatliğine köşeye bir yere bırakmayı sağlayan bazı maddelerin kullanımı söz konusuyken, gece eğlenmeye çıkmak gerçekten de çoğu zaman bir 80’ler Yeşilçam filmi senaryosuna dönüşme riski taşır. Sırf süslenip tek başımıza ya da arkadaşlarımızla eğlenmek için dışarı adım atmamız bile aleyhimize potansiyel delil olarak hazırda beklerken, eğlence mekânlarında etik bir davranış kodu uygulanmasını beklemek ütopik görünebilir. Ama biz gecelere de talibiz ve gece kulüpleri de politik yerlerdir. Öyleyse, etik bir gece hayatı ve eğlence anlayışı, son derece haklı bir talep değildir de nedir?
2013 yılında Ian Good, Catherine Hilgers ve Benjamin Inch tarafından hazırlanan Rave Ethics fanzini, bir nevi kulüpleri herkes için nasıl rahat bir yer haline getiririz sorusunun el kitabı olarak ortaya çıkmış. Bu minik fanzin her cinsel kimlikten insanın bir arada rahat rahat eğlenmesini olanaklı kılmak adına gece hayatında bazı temel prensiplerin yerleşmesi gerektiğini savunuyor.
Özellikle kadınların ve LGBTİ+ camiasının eğlenebildikleri nadir yerler olan gece kulüplerini bahsi geçen insanlar için güvenli yerler haline getirmek adına hazırlanan fanzin, karşındakini rahatsız etmeden nasıl dans edeceğinden saygılı flört etme ipuçlarına ve güvenli uyuşturucu kullanımına kadar daha verimli bir eğlence için yapılması gerekenleri listeleyen kısa ama epey faydalı, hatta düşündürücü bir kaynak.
Alkol ve diğer maddelerin kullanımının yoğun olduğu, içeri girenlerin genelde kapıdaki güvenlik tarafından belirlendiği ve eş dost kontenjanından gelenlerin güç gösterilerinin fazlasıyla hükmettiği özellikle İstanbul’daki gibi kulüp ortamlarında belirli davranış kodlarını talep etmek elbette zor ama böyle bir hukuka ihtiyaç olduğu da ortada. İlgilileri için Rave Ethics fanzininin tamamına şuradan ulaşılabilir.
Karşınızdaki insanı rahatsız etmeden nasıl flört edersiniz?
- Yazar bu kısa metinde, çok sevdiği bir DJ’i ve bedenini dinleyip rahat dans etmeye başlamasının birtakım cis erkeklerce nasıl “bir şeylere davet” olarak algılandığından dem vuruyor ve bu algı ve akabinde gelen beklentinin onu nasıl daha agresif biri haline getirdiğini söylüyor. Tanıdık değil mi? Nereden geldiğini anlamadığımız, belimize aniden dolanan kollar, gözlerimizi açtığımızda fark ettiğimiz fazlasıyla yakın suratlar, kalçamıza dayanan erkeklik uzuvları, kolumuzdan çekiştirenler, kulağımıza saatlerce ukalalık fısıldayanlar ve daha neler neler. Bütün bu çirkin deneyimlerin eğlenceyi işkence kıldığı ve sürekli tetikte ve tepkisel olmamıza yol açtığı doğru. Gözlerimiz kapalı dans edemiyoruz, fazla “seksi” ve dolayısıyla davetkâr algılanabileceği için istediğimiz figürleri sergileyemiyoruz, çok eğlendiğimizi ima edecek şekilde ağız dolusu gülümseyemiyoruz, kenarda köşede gözden ırak bir yerlerde mümkün olduğunca küçük küçük dans etmeye çalışıyoruz ve çoğu zaman pes edip erkenden mekânı terk ediyoruz. Dibimize girmeyin, bize de hareket alanı bırakın ve kesinlikle rızamız olmadan bize dokunmayın!
- Elbette barlar ve gece kulüplerinin önemli işlevlerinden biri de insanların daha rahat flört etmesine imkan sunmaları. Çoğu sosyal kaygı sahibi ya da utangaç insan için bu mekânlar başka insanlarla tanışmak ve kaynaşmak için harika birer ortam olabiliyor: Loş, hafif çakırkeyif ve müzikli. Buna rağmen insanda tehdit hissi uyandırmadan ona yaklaşan ve rahatsız etmeyen flört kalkışmaları epey nadir görülüyor. Rave Ethics’ten birkaç ipucu: Beğendiğiniz kişiye dikdik bakmayın, kendinizi gösterin, soru sorun ve rıza alın, takip etmeyin, karşınızdaki kişi sarhoşsa ondan faydalanmayın, ona yardım edin; size söylenen şeyi dinleyin ve söylenene saygı gösterin: Ayrıca asla unutmayın: Hayır, hayır demektir.
Gece kulüpleri, Siyahlar, LGBTİ+’lar ve kadınlar gibi azınlıkların normatif bakışların polisliğinden nefes almak adına oluşturdukları alanlar olarak halihazırda varoluşları itibariyle politik mekânlar. Tabii kapitalist patriyarka buralara da sızmış, korku ve koku salıyor olabilir, bu yüzden gündelik hayatın derdi tasasından kaçıp buralara sığınmak için bile direnmemiz gerekir. Bu noktada partileri organize edenler ve mekân sahiplerine de sorumluluk düştüğünü eklemek gerekiyor. Parasını verip girdiğimiz bir partide güvenli bir şekilde eğlenmek hakkımız. Ve de allah aşkına yani, herkesin rahat ettiği bir partiden daha eğlenceli ne olabilir? Kapıda ve içeride güvenlik olarak çalışan kişilerin, kimliğinden bağımsız herkesin güvenliğinden sorumlu olduğunu bilmeleri bunun için gerekirse kısa bir eğitimden geçmeleri en en en elzem konulardan biri. Sonra mekândaki tuvaletlerin trans kapsayıcı olması da önemli. Ayrıca parti sahipleri Rave Ethics fanzinine benzer rehberler oluşturabilirler. Kapıda dağıtılacak, Facebook etkinlik sayfasına ya da afişlere yazılacak, organizasyonda görevli kişilerin de içselleştirdiği bazı prensiplerle eğlence dünyasında çok şey değiştirebilir. Bir kuir parti kolektifi olan Discakes’in mini-rehberi buna güzel bir örnek:
- Cinsiyetçilik, ırkçılık, transfobi, homofobi, ablesim (sağlamcılık), cinsel ve diğer tacizlerde bulunmak, Discakes partilerinden daimi surette uzaklaştırılmanıza sebep olacaktır.
- Sınırlarınızı bilin. İçki ve uyuşturucuyu fazla kaçırmanız mekânı herkes için daha az güvenli hale getirir. Lütfen bol su için.
- Bir alanı başka insanlarla paylaşırken rıza kavramını aklınızdan çıkarmayın. Discakes mekânları orada bulunan tüm topluluğa ait alanlardır, tek bir kişiye değil.
- Ortama kattığınız enerjinin sorumluluğunu üstlenin, zira marjinal gruplar için güvenli bir alan yaratmaya çalışıyoruz.
- Eğer sizi rahatsız hissettiren biri varsa ya da birini istismara uğrarken görürseniz lütfen bir görevliye haber verin. Görevlileri göğüslerine ilişik Discakes logolarından tespit edebilirsiniz.
- İyi vakit geçirin, telefonunuza az bakın ve dans edin!
Türkiye’de benzer parti kuralları koyan ve giriş öncesi kişileri bu prensipler hakkında bilgilendiren Dudakların Cengi gibi oluşumlarla yavaş yavaş karşılaşmaya başlamıştık. Ancak, daha anaakım kulüplerde partilerin programlarında na-hetero sanatçılara yer verilse ya da mekânda LGBTİ+ dostu bir hava esse de, böyle prensiplere yazılı yer verilmiyor.
Son olarak Avrupa ve ABD’deki bazı parti kolektiflerinin alternatif bir ekonomi yaratmak adına uyguladığı “Pay as You Identify” (Kimliğine göre öde) prensibinden bahsedelim. Bu kolektifler partilerinin giriş fiyatlarını kişinin toplumsal cinsiyet beyanına göre belirliyor. Buna göre cis-erkek olmayanlar cis-erkeklerden daha düşük ücretlerle partilere giriş yapabiliyorlar. Bunun arkasındaki sebep ise, iş bulmaları daha kolay olan cis-erkeklerin sahip olduğu sistematik ekonomik ayrıcalığa vurgu yapmak ve en azından bu partiler söz konusu olduğunda, alternatif bir ekonomik denge önermek.