Hermes’in en büyük özelliğinin oyuna davet ettiklerini soktuğu çıkmaz olduğunu da unutmamak gerekir. Birkin ise oyunda yenemediği Hermes'i saz sepeti çantasıyla oyundan çıkarak alt eder.

KÜLTÜR

Pandora’nın Kutusundan Birkin Çantaya: Hermes’in Akıl Çelen Halleri

Zeus’un tanrıça Metis’ten gasp ettiği akıl çelen, kıvrak zekâyı, iktidarını tesiste son derece işlevsel bir rol üstlenecek tanrıcık Hermes’e bahşetmesinin ardından gökyüzü ve yeryüzü arasındaki kandırmacalı oyunlar başlar. Cazibesi, tatlı dili ve ince zevkiyle Hermes, karşısına çıktığı her faniyi büyüler, onları oyuna davet ederek Zeus’un büyük planının bir parçası yapar. İnsanları kaderleriyle sınava tabi tuttuğu hadiseler silsilesi içinde Zeus, şansın fanilerden yana olmaması, kimsenin kaderini yenememesi için Hermes’in oyunlarından medet umar. Hermes böylece yarı ilahi bir tanrıcıktan Olimpos’taki tam yetki ve kapasitedeki tanrılardan birine dönüşür. Esas olarak ticareti ve haberleşmeyi yönetecektir.  

 

Hermes’in oyunlarının yarattığı sahte gerçekliğin cazibesine tutulan oyun arkadaşları da bir yanılgılar dünyasına hapsolur. Hakikate benzeyen yanılgılar sonsuz olasılıklar vadeder. Hermes’in süper gücü, kendine verilen görevi yerine getirirken muhatabını bu olasılıklarla oyalamasıdır. Tanrılarla insanoğlu arasındaki iletişimden sorumlu Hermes’in insanın kaderine yaptığı ilk ve en kalıcı müdahale, tanrıların yetiştirdiği ve yeryüzüne ilk insan gelin olarak gönderdiği Pandora’nın “çeyiz sandığı”dır. Zeus’un hediyesi olan kutuyu teslim ederken Hermes’in kutunun asla açılmamasını söylemesi, bir yandan insanoğluna yardımcı olmak şeklinde yorumlanabilirken diğer yandan direnmenin zor olduğu bir merakı tetikleyerek Pandora’nın kutuyu açmasını sağlamak şeklinde de anlaşılabilir. Böylece Hermes, Pandora’nın aklını çeler ve kutudan dışarıya saçılan kötülükler ve onların arasında tek başına kalmış, insanlığa verilmiş tek iyi çeyiz, umut, yeryüzünde bambaşka bir gerçekliği başlatır. “Pagan Havva” olarak da bilinen Pandora, ikircikli Hermes’in oyun davetini yeryüzüne doğmayı bekleyen nesiller adına kabul eder. 

 

Bu yazının esas amacı Hermes’in akıl çelen hallerinin günümüzde Pandora’nın kutusundan Birken çantaya dönüşmüş olduğu  varsayımı ile Hermes tarzı oyuncu ve yaratıcı bir zekânın binlerce yıldır çeşitli formlarda sunduğu sonsuz olasılıklar evreninde kadınların oyuna nasıl katıldığına bakmak. Bazı “first lady”lerin özellikle tercih ettiği çanta Birkin’in, bir yandan siyasete dahil edilirken diğer yandan sessiz kalan bu kadınların sesi olmak için kullanılması, oyunun gereği hınzır bir eğlence unsuru da içeriyor. Pandora’nın kutusundan Birkin çantaya belki de böyle hayali bir yol uzanıyor.

 

Günümüzün müstesna lüks giyim markası Hermes, adını markanın kurucusu ailenin soyadından alıyor. Ailenin soyadlarını alırken, belki de iletişim ve ticaret tanrısının şans getireceğini düşündüklerinden, tanrı Hermes’le ilişkilenmeyi istedikleri biliniyor. 1930’larda yaratılan tek saplı zarif Hermes çantanın 1950’lerde çantayı hamileliğini gizlemek için kullanırken fotoğraflanan Monako Prensesi Grace Kelly’nin şerefine “Kelly çantası”na dönüşmesi, tanrı Hermes’in hınzır oyunculuğunun markanın gelişiminde içselleştiğinin bir göstergesi olsa gerek. Ama asıl oyun, Hermes’in cazibesine cazibe katan Birkin çantanın üretimi ile başlıyor. 

 

Birkin çantanın iyi bilinen hikâyesi, 1983 yılında Hermes’in yöneticisi Jean-Louis Dumas’yla İngiliz şarkıcı Jane Birkin’in bir uçak seyahatinde yan yana oturmasının ardından gelişiyor. Birkin, çanta yerine taşıdığı alamet-i farikası sazdan sepetini kabin dolabına koyarken içindekiler saçılıyor ve Dumas ona neden bu ağzı açık sepeti kullandığını soruyor. Hayatını her zaman yanında taşımak istediğini söyleyen Birkin, bunu yapabileceği bir çantanın mevcut olmadığından yakınıyor. Kağıt kalem çıkaran Dumas da,  Birkin’e “böyle mi olsun, buraya bir cep mi koyalım, içi doldukça buradan esnesin mi” diye sorarak moda tarihinin en akıl çelen çantalardan birini tasarlıyor. Birkin’in de çok uzun zaman kullanacağı çanta böylece günyüzü görüyor. Birkin kendi adına tasarlanan çantayla ilişkisini daha sonra şöyle anlatıyor: “Eğer bir çanta ayaklar altında sanki üzerinde kedi oturmuş gibi ezilip eprimemişse bunun hiç eğlenceli bir yanı yok. Hatta kedi, çantanın içinde bile olabilir… Hiçbir zaman bir seferde birden fazla çantaya sahip olmadım. Bir tanesinin yeterli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çanta değiştirmekten de nefret ederim, o yüzden hiç 10 çantam birden olsun diye bir derdim olmadı. Yanımda olan çanta benimle aynı yolculuğa çıkar, aynı uçağa biner, yanıma sıkışır, başımın altına yastık olur.” Ne var ki, Birkin çanta, özellikle 90’lardan sonra kendi gerçekliğini yaratacak, pek çok kadını büyüleyerek başka bir oyuna çağıracak, Jane Birkin’in hayal ettiği tarzda bir yoldaşlıktan uzaklaşacaktır.

 

 

Yüzden fazla Birkin’i olduğu iddia edilen Victoria Beckham ya da Kim Kardashian gibi ünlü kadınlar bir yana, esas, dünya siyasetindeki bazı “first lady”lerin Birkin düşkünlüğü merak konusu olmuştur. Eleanor Roosevelt, Hillary Clinton ya da Michelle Obama gibi istisnalar haricinde “first lady”lerin kocalarının  görev süresi boyunca kendi seslerini bulması ve kendi sesleriyle konuşması, “first lady”lere sosyal aktif bir rol biçen Amerika Birleşik Devletleri’nde bile sınırlı kalmıştır. Aslında sermaye ve iktidar kendilerinden yana , toplumda ayrıcalıklı bir statüye sahip olsalar da güçlerini kullanmakta, otorite hiyerarşisinde ve eyleme geçebilme kapasitesinde çoğunlukla karar alıcı aktörler değildir “first lady”ler. Kocalarının işleyişinden sorumlu oldukları rejime bir ast-üst ilişkisi içerisinde ast olarak yerleştirilirken kendi kendilerini temsil etme yeteneğinden, işgal ettikleri pozisyonun doğası gereği mahrum kalırlar. Elbette ki Antonio Gramsci ya da Gayatri Spivak’ın ortaya koyduğu anlamda bir mağduriyet içinde olmayan bu kadınlar, yine de, geleneksel rolleri içerisinde kaldıkça seslerini yitirmiş, bulamamış, kullanamamış bir “madun” kategorisindedirler. Güney İtalya’dan başlayarak Hint alt kıtasına uzanan bir coğrafi alanda, sömürgeci yönetimlerin ezdikleri ve sesini boğdukları grupları, post-kolonyal tarih yazımına dahil etme çabası içindeki maduniyet çalışmalarının açıkça dışında kalan bu kategori için yine de madun terimini kullanmak, bu kadınları tanımlamak için hâlâ uygun bir kavram olabilir. Böyle bir yaklaşımın burada denenmesinin nedeni, hem Gramsci’nin “aslına sadık okumaların değişen zamanın dinamiklerini gözardı ederek anakronizm yaratabileceği” savının verdiği cesaret hem de Hermes’in bir oyununa bir yerinden dahil olmayı istemektir.     

 

Spivak yıllar önce, “madun konuşabilir mi” sorusunu sorduğunda bunun, imkânsızlık koşullarının imkânlar koşullarına döndürülme süreci olduğunu anlatmıştır. Tabi olduğu güçler hiyerarşisinde kendi kendini temsil edemeyen ve sesini kaybeden “madun” aktör, mahkum olduğu rolü tersine çevirecek sembollere ihtiyaç duyacaktır. Bu bilinçli ya da bilinçaltı tersine döndürme çabası, madun semboller kadar elit sembollerin de kullanıldığı bir karşı anlatı üretir. Bu anlatı içerisinde madun aktör eşitlik, hatta bazı durumlarda üstünlük talep edecektir. Birkin çanta, sosyoekonomik mağduriyet yaşamayan ama görevleri boyunca sessizliğe mahkum madun “first lady”lerin sesleri yerine geçen elit sembollerden biridir. “Senin yaptığını ben de yaparım” diyen timsah derisi üründen “asıl hepinizden daha iyisini ben yaparım” diyen elmas kakmalı ürüne, kalın bir lügatın içerdiği geniş kelime haznesi yerine geçer.

 

Melania Trump, hiç şüphesiz ki Spivak’ın “madun”  kadınlarından biri değil, hatta madunun bir antitezi olarak görülebilir. Ancak kocasının başkanlığı süresince kendinden önceki “first lady”lerle kıyaslandığında, çok daha büyük bir “ses”      problemi olduğuna dünya kamuoyu şahitlik etti. Kocasının yanında tutsak alınmış gibi konuşmadan duran Melania’nın “first lady”liğinin ilk yıllarında çoğunlukla çanta taşımaması, elleri cebinde dolaşması “first lady”lik yapmak zorunda kalmayı protesto etmesi şeklinde yorumlanmıştı. Meksika sınırında Amerikan polisi tarafından anne babalarından ayrılıp bakımevine konan çocukları ziyarete giderken giydiği ve arkasında adeta bir konuşma balonu gibi “Gerçekten umrumda değil. Senin?” yazan Zara ceketi de çok büyük tartışmalara neden olmuştu. 

 

First lady” gibi davranmaması ya da istese de asla kendinden öncekiler gibi bir “first lady” olamayacağı eleştirileri, Melania’nın koluna bir bir Birkin çantalarını takmaya başlamasıyla boyut değiştirmiştir. Amerikan “first lady”leri o zamana kadar hiç Birkin kullanmamışlardı. Melania Trump ise tanrı Hermes’in gözlerini parlatacak bir oyun başlatır. Melania’nın stilisti Robert Verdi Birkinler için “Toplum içinde seslerini kullanamayan kadınların sesi giydikleridir. Biz de Melania’ya böyle bir ses verdik” demişti.

 

 

Melania, “first lady”liğe layık görülmemesini, özellikle Michelle Obama’nın boşluğunu hiçbir şekilde dolduramasını, neredeyse dünyadaki bütün kültürlerde “aşırı” zenginlik ve statü sembolü olan Birkin çantayla telafi etmeyi tercih etmişti. Ancak “first lady”lerin Birkin kullanmamış olma nedeni gelir dağılımı, kaynaklara erişim ve sosyal adalet sorunlarıyla boğuşan halkın en dezavantajlı kesimlerine “pasta yiyin” mesajı veriyor gibi olmamaktı. Melania’nın “Gerçekten umrumda değil” duruşu ise böyle bir mesajı vermekten kaçınmayacağının işareti gibiydi. Ee, Hermes’in en büyük özelliğinin oyuna davet ettiklerini soktuğu çıkmaz olduğunu da unutmamak gerekir

 

İngiliz kraliyet ailesi de, yazılı olmayan bir kural olarak, hiçbir zaman Birkin çanta kullanmamıştır. Ama aileden “kovulan” ve oyuna geri dönmek isteyen York Düşesi Sarah Ferguson, “en az sizin kadar iyiyim” mesajını Birkin ile vermiştir. Aynı şekilde Avrupa “first lady”leri arasında da Birkin çanta kullanan olmamıştır. Birkin, tutan ellere yakışsa da, verdiği toksik mesaj, siyasi eşlerin çoğunlukla sağduyuyla kaçındığı bir söylemdir. Bunun tek istisnası Nicolas Sarkozy’nin eşi eski manken Carla Bruni’dir. Ama Bruni zaten aristokratik bir aileden geldiği için Birkin’i öz hakkı gibi taşımış, verdiği mesaja “aşırı” şıklık haricinde bir anlam yüklenmemişti.

 

Birkinler Batı’dan Doğu’ya ve Güney’e doğru gidildiğindeyse “first lady”lerin özellikle tercih ettiği bir ürüne dönüşür. Diğer bir deyişle Spivak’ın tarif ettiği coğrafyalarda daha bariz bir şekilde, mağdur olmadan madun olanın sesi haline gelir. Örneğin bir açık artırmada 380.000 dolara satılan ve ortadan kaybolarak karanlık bir efsane haline gelen Himalaya timsahı (Niloticus) derisinden yapılmış, 18 karatlık beyaz altından saplarına 240 elmas kakılı Birkin, devrik Malezya devlet başkanının eşi Rosmah Mansor’un 284 adet Birkin’inin arasından çıkmıştı. Mansor, Hermes’in sadece aklını değil tüm benliğini çeldiği bir “first lady”  olmuştu.

 

Oyuncu Hermes’in Pandora’dan sonra kendi adıyla anılacak bir oyuna davet ettiği ilk kadın Jane Birkin ise yakın zamanda bu oyunu artık oynamadığını dünyaya duyurdu. Önce çantanın yapımında derisi kullanılan timsahların gördüğü vahşi muameleyi gerekçe göstererek markanın adını kullanmasını engellemek istedi, başaramadı. Sonra yıllardır kullandığı çantasını açık artırmada satarak parayı Uluslararası Af Örgütüne bağışladı. Artık çanta kullanmayan Jane Birkin’e “çantasız ne yapıyorsunuz” diye sorulduğunda “bir erkeğin yaptığı gibi ceplerimi dolduruyorum” diyerek gülmüş. 

 

Bu gülüş belki de oyunda yenemediği ama oyundan çıkarak alt ettiği tanrı Hermes’e bir selamdır. Üstelik kendisi hala bir çanta ikonu olmaya devam ediyor. Çevreci ve sürdürülebilir moda takipçileri “öteki Birkin çanta” dedikleri saz sepeti severek kullanıyorlar. 

 

 

Birkin Gerçekleri:

 

  • Hermes, Birkin üretecek zanaatkârları tek başlarına bir çanta yapmadan önce en az 5 yıllık bir eğitime tabi tutuyor.
  • Sadece uygun yeterliliğe erişen ustanın bir Birkin’i baştan sona tek başına yapmasına izin veriliyor.
  • Bir Birkin çantanın yapımı yaklaşık 48 saatlik bir mesai gerektiriyor.
  • Aynı anda dolaşımda olan Birkin çantalarının sayısının 200.000’i aşmamasına önem veriliyor.
  • Birkin çanta satın alabilmek için Hermes firmasında bir kaydınız ve belli miktarın üstünde bir alışveriş geçmişinizin olması gerekiyor.

 

KAYNAKLAR

Borge, Jonathan. “Melania Trump’s Birkin Bag Makes a Comeback,” INSTYLE, July 13, 2018. https://www.instyle.com/news/melania-trump-hermes-birkin-bag-scotland 

Jones, Rebecca. “Jane Birkin Ditches ‘Too Heavy’ Namesake Bag,” BBC, March 30, 2017, https://www.bbc.com/news/entertainment-arts-39430589 

Kidron, Carol A. “The Homeric Hymn to Hermes: A Journey Across the Continuum of Paradoz,” Semiotica, 158-1/4 (2006), 35-69. 

Prakash, Brahma. Cultural Labour: Conceptualizing the ‘Folk Performance’ in India. Oxford: Oxford University Press, 2019. 

Spivak, Gayatri Chakravorty. “‘Can the Subaltern Speak?,” Rosalind C. Morris (der.) Can the Subaltern Speak? Reflections on the History of an Idea. New York: Columbia University Press, 2010, 21-78. 

“The First Lady’s First Birkin,” JaneFinds, https://janefinds.com/blogs/janes-guides/the-first-lady-s-first-birkin 

Wolfson, Sam. “Melania Trump Wears ‘Idon’t Care’ Jacket on Way to Child Detention Center,” The Guardian, June 22, 2018, https://www.theguardian.com/us-news/2018/jun/21/melania-trump-jacket-i-dont-care-child-detention-center-visit-clothes  

 

Kapak görseli: Jane Birkin Hermes’in Birkin çantasıyla. Fotoğraf: Masatoshi Okauchi/Rex/REX USA.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Haydi Kızlar Hogwarts’a!
Gilda: Komedinin Günlüğü
Barbara Paes ile Röportaj: Brezilya’daki Siyah Feminist Siberaktivistler ve “Teknolojide Kadınlar” Neoliberalizmi

Pin It on Pinterest