Bir başkaldırı olarak partilemenin göz ardı edilemez önemi.

ECİNNİLİK

Seks ve Partileri Savunurken

Sophie K Rosa tarafından yazılan bu yazı, Novara Media‘da 5 Şubat 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

 

Pandemi nedeniyle partileme ve seks gibi faaliyetlerin yasaklanmasından bu yana neredeyse bir yıl geçti. Görünen o ki, çoğu Twitter kullanıcısı bu eylemleri özlediğini dile getirmenin veya karantina döneminin sıkıcı olduğunu ifade etmenin de tamamen yasaklanması gerektiği düşüncesinde.

 

Bu haftanın başlarında bir gazeteci, partileri ve yabancılarla uyumayı özlediğini dile getiren bir tweet atmıştı. Ayrıca, “toplum tarafından onaylanan” “sıkıcı yaşam tarzları”nın “norm” haline geldiğine de dikkat çekmişti. Oldukça zararsız görünen bu ifade, bir linç hareketine, dolayısıyla söz konusu tweetin silinmesine neden oldu.

 

 

“Partilemeyi özlüyorum, koca bir yılı aynı üç oda arasında mekik dokuyarak geçirmek can sıkıcı” cümlesinin bir tartışma yaratacağını düşünmeyiz. Ne var ki bunu söyleyen bir trans kadın olunca tam tersi bir durum söz konusu oldu. Twitter halkı ona, akşamlarını televizyon izleyerek geçirmeyi seven her vatandaşı zorla seks partilerine çağırıyormuş muamelesi yaptı.

 

Bahsi geçen tweet üzerine her kesimden farklı tepkiler geldi. Bazıları geleneksel -asla sıkıcı olmayan(!)- yaşam tarzlarını benimseyen insanlardandı. Bazı yorumlar gerici, kadın düşmanı ve slut-shaming içeren yorumlardı. Başka bir grup, pandeminin ortasında insanlar ölürken partilemeyi özlediğini söylemenin uçarı ve bencilce olduğunu; dahası, partileme eyleminin kendisinin dışlayıcı, hatta engellilere karşı ayrımcı olduğunu savundu.

 

Birçok insan “sıkıcı hayatlar” ifadesini doğrudan bir saldırı olarak gördü. Günün sonunda, bu gibi söylemler asıl mevzubahis olan şeyi, bir başkaldırı olarak partilemenin göz ardı edilemez önemini örtbas etti.

 

 

Aile hayatı ve tekeşlilik açıkça geçerli tercihlerdir. Devletin yasal olarak onayladığı ve gitgide zorunlu kılmaya başladığı normatif yaşam tarzlarıdır. Pandemi dönemi boyunca hepimiz neoliberal bir ideale yaklaşan hayatlar sürdürmeye başladık: Çalışıyoruz, evlerimize hapsolduk; seks hayatımız sadece “kurulu ilişkilerimizden” ibaret. Çoğunlukla işimize, evimize ve sağlığımıza odaklıyız. Ancak hayatımızın sadece bunlardan oluşmadığı yadsınamaz bir gerçek. Hepimiz evimizin ve işimizin dışında zengin, ayyaş bir hayatı, sıkılmamayı ve partilemeyi hak ediyoruz.

 

Partilemek her şeyden önce kapitalizmin kınadığı bir olaydır. Angaryadan toplu bir kaçış, baskıdan uzaklaşmak isteyenlerin sığınağıdır. Tüm bunları aşabilmek için bizlere şans tanır. Ütopik hayal gücümüzü canlandırır. Bir gelecek tahayyülünü, daha iyi bir gelecek ihtimalini taşır, umut verir.

 

Partilemek sadece Be At One’da cin tonik yapmak değildir. İnsana neşe veren meydan okuma alanlarına tutunmakla da ilgilidir, ki iyi partiler daima bu alanlardan meydana gelir. Rave ve free partilerin, festivallerin ve karnavalların tarihi bir direniş tarihidir. Queer gece hayatı, AIDS salgını sırasında  sadece hedonistik bir kaçış değildi. Aynı zamanda toplumsal bakım stratejilerinin oluşumuna da katkıda bulunmuştu. Örneğin, Notting Hill Karnavalı’nın düzenlenme amaçlarından biri, 1950’lerdeki ırkçı şiddete karşı siyahların direnişine destek vermekti.

 

Bir tür sivil itaatsizlik olarak partiler, devlet için birer tehdit unsurudur. 1994 Ceza Adaleti ve Kamu Düzeni Yasası, 90’ların delişmen kültürüne ve gecekondularda yaşayanlarla gezginler de dahil olmak üzere birçok alternatif yaşam tarzına büyük zarar verdi. Hükümetler, haklı olarak kitlesel toplantıların siyasi örgütlenmeye dönüşebileceği ihtimalinden korkuyorlar. Hâlâ karantinadayken protesto hakkımızı savunmamız şart -pandemiden bağımsız olarak da partileme hakkımızı.

 

 

Çoğu partinin berbat olduğu su götürmez bir gerçek. Baskıcı toplumlardaki gerçekleşen partiler kimilerini dışarıda bırakabilir. Gece hayatı da, toplumun büyük bir kesiminde olduğu gibi, ötekileştirilen gruplara düşmanca davranabilirler. Bu gibi yerler engelli bireylere yönelik ayrımcılık, cinsiyetçilik, homofobi, transfobi, ırkçılık, sınıfsal ayrım, yaş ayrımı ile doludur. Dolayısıyla, daha iyi partilere ihtiyacımız var.

 

Karantinadayken, bir yandan da ne tür partileri özlediğimiz üzerine düşünebiliriz. Queer House Party gibi çevrimiçi karantina etkinlikleri, partileri daha erişilebilir hale getirdi ve daha güvenli alan ilkelerini hayata geçirdi. Kreşli rave partilerine ne dersiniz? Peki ya, öbür türlü gürültüyle dolu geçecek bir geceyi ışık hüzmeleri ve hafif müzik eşliğindeki sessiz bir odada geçirmeye? Yaşlı insanların kendilerini iyi ve 70’lerdeki bir etkinlikte gibi hissettikleri multimedya küratörlü partilere? Farklı temaslara adanmış oyun odalarına?

 

 

“Arkadaşlarıma dokunmayı, hiçbir şey düşünmeden sadece yabancıların nefesini solumaktan zevk almayı, keyifli umumi odalarda, sinemalarda, havuzlarda, dans salonlarında ya da evcil hayvanların arasında sevdiklerimin veya tanıdıklarımın kanepelerinde, mutfaklarında oturmayı isterdim.”

 

Sophie Lewis şöyle diyor: “İnsanların zevk almayı reddetmesi tarihi bir yanlıştır. Bazı solcular tarafından hazzın özgürlük mücadelelerindeki öneminin yok sayılması da aynı şekilde ciddi bir hatadır.” Pandemide sürdürmek zorunda olduğumuz yaşam tarzı bizlere münzevi alışkanlıklar kazandırdı ve bizleri oldukça yeni ve endişe verici yollarla birbirimizi kontrol etmeye teşvik etti. Bu nedenle, bu gibi tutucu toplu dürtülere karşı da direnmeliyiz.

 

Pandemi süresince birçoğumuzun hayatı ev ve iş ile sınırlı olduğu için derin bir tatminsizlik hissinden muzdarip ve çoğunukla da depresif olduğumuzu fark ettik. Karantinayı “sıkıcı” bulmayan birkaç kişiden biriyseniz ne mutlu size. Ancak pandemi öncesi hayatınızı da oldukça sıkıcı buluyorsanız daha iyisini hak ettiğinizi söylemeliyim. Haz, hayati bir istek olarak görülmeli. Emma Goldman’ın dediği gibi: “Ben herkesin, özgürlüğe, kendini ifade etmeye ve güzel, ışıltılı şeylere sahip olmaya hakkı olsun istiyorum.” Hayatın bu denli bir kısırdöngüye girdiği bir zamanda, bu konuda ısrar etmek oldukça önemli. Yine de hâlâ parti yapmak istemiyorsanız gerçekten de bunu yapmanız gerekmez tabii.

 

Kapak Görseli: Studio 54, Dustin Pittman.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YTerfler, trans kadınlar ve feminizm
Terfler, trans kadınlar ve feminizm

Kadınların deneyimlerini cinsiyetlendirilmiş bir dili benimseyerek konuşma hakkı için mücadele ederken, aynı zamanda trans kadınları insanlıktan çıkarmayı, aşağılamayı veya saygısızlık etmeyi reddedebilir, feminist analizin geri dönüşü için mücadele edebiliriz.

MEYDAN

YTecavüzü Silah Olarak Kullanmak
Tecavüzü Silah Olarak Kullanmak

Gazze'ye yönelik soykırım saldırısının 7 Ekim'den bu yana hız kazandığını ama bundan önce de onlarca yıldır devam ettiğini göz önüne alırsak, Filistin halkına yönelik cinsiyete dayalı şiddetin onlarca yıldır devam ettiğini ve buna rağmen tamamen yok sayıldığını söyleyebiliriz. Filistinli feministler bunun sayısız kanıtını sunuyor.

SANAT

YKatalin Ladik’in Beden Sanatı, Doğu Avrupalı Kadınların İtaatkâr Maskesini Yırtıp Attı
Katalin Ladik’in Beden Sanatı, Doğu Avrupalı Kadınların İtaatkâr Maskesini Yırtıp Attı

Katalin Ladik onlarca yıllık kariyeri boyunca kolaj, deneysel müzik, performanslar, fotoğrafçılık, beden sanatı, posta sanatı ve ses oyunlarını kapsayan yoğun ama odaklı bir disiplinlerarası pratik geliştirdi. Kâğıtla, sesle ve kendi bedeniyle çalışan Ladik, üretimlerinin çeşitliliğine rağmen her şeyden önce bir şair olmaya devam ediyor.

SANAT

YGürcü Sinema Hanedanlığının Merkezindeki Feminist Yönetmen: Lana Gogoberidze
Gürcü Sinema Hanedanlığının Merkezindeki Feminist Yönetmen: Lana Gogoberidze

Gogoberidze çoğu filminde kendi hayatından ve Stalinizmin gadrine uğramış, kendisi gibi bir film yönetmeni olan annesinin yaşam deneyimlerini yeniden kurar. Şimdilerde 93 yaşında olan Gogoberidze, bayrağı kendi kızının da içinde bulunduğu yeni nesil Gürcü yönetmenlere devretmiş bulunuyor.

Bir de bunlar var

Türkiye Siyasi Folkloründe “Trafoya Giren Kedi”
M for Korona
Biz Bitti Demeden Biten 5 Şey

Pin It on Pinterest