Mike Cummings’in YaleNews’te yayınlanan 15 Eylül 2020 tarihli “GUYnecology: Why men’s reproductive health matters” başlıklı makalesinin çevirisidir.
Yale’de görev yapan sosyolog Rene Almeling, son çıkan kitabı “GUYnecology: The Missing Science of Men’s Reproductive Health”in önsözünde, karısıyla çocuk sahibi olmaya çalışan sıradan bir adam olan “John”un bir gününü anlatıyor.
John dikkatle gün içinde yaptığı her aktivitenin (duş almak, öğle yemeği yemek, happy hour’a katılmak vb.) gelecekteki çocuğunu nasıl etkileyebileceğini düşünüyor ve sağlık durumunun ve maruz kaldığı şeylerin düşüğe, doğum kusurlarına ya da çocukluk dönemi hastalıklarına sebep olmasından endişe ediyor. (Happy hour’da meyve suyu içiyor)
John gerçek biri değil, bu konuda gösterdiği ihtimam da gerçeği yansıtmıyor. Almeling, hayali ideal babayı yaratarak bir noktanın altını çiziyor: Günümüzde erkekler üreme sağlıkları konusunda çok az şey biliyorlar. Verdikleri kararların ve içinde bulundukları çevrenin spermlerini etkileyebileceğini ve bunun çocuklarının sağlığı üzerinde de etkisi olduğunu bilmiyorlar.
Almeling, University of California Press tarafından yayımlanan kitabında bu durumun sebeplerini açıklıyor. Tarih boyunca tıp dünyasının erkek üreme sağlığına yeterince önem vermediğinin altını çiziyor ve bu eksikliğin erkekler, kadınlar ve toplum üzerindeki etkilerini tartışıyor.
Sosyoloji, halk sağlığı ve tıp alanlarında doçent olan Almeling, yaptığı araştırmalar hakkında YaleNews’e konuştu. Röportaj kısaltılmış ve düzeltilmiştir.
Sizi bugüne kadar yeterince araştırılmamış bir alan olan erkek üreme sağlığıyla ilgilenmeye iten neydi?
Kadınlarınkine kıyasla erkek üreme sağlığına neden bu kadar az ilgi gösterildiğini ve bu eşitsizliğin sağlıktan toplumsal cinsiyet normlarına ve üreme politikalarına kadar her şeyi nasıl etkilediğini anlamak istiyordum. Kitap için araştırma yapmaya tıp tarihinden başladım. Çünkü kadın üreme sağlığı ile ilgili iki ayrı alan varken (kadın hastalıkları ve doğum) neden sadece erkek üreme sağlığı üzerine bir uzmanlık alanı olmadığını merak ediyordum. Bunun üzerine, araştırmacıların ve gazetecilerin üremede erkek sağlığının önemini inceleyip incelemediklerini ve incelemişlerse de bunu ne zaman yaptıklarını bulabilmek için bilimsel çalışmalardan ve medya raporlarından derlediğim, 50 yıla yayılan bir örneklem çıkardım. Kitabın son bölümü için halktan erkeklerle röportajlar yaptım ve üremede kendi rolleri hakkında ne düşündüklerini sordum.
Bu konu neden önemli?
Yapılan yeni araştırmalar erkeğin gebelikten önceki sağlık durumunun spermlere zarar verebildiğini ve bundan çocuğun sağlığının da etkilendiğini gösteriyor. Babanın yaşı, alışkanlıkları (alkol, uyuşturucu, sigara kullanımı) ve evde, işte ya da yaşadığı çevrede maruz kaldığı kimyasallar çocuğun sağlığını etkiliyor. Her geçen gün yenisini elde ettiğimiz bulgular gösteriyor ki, zarar gören spermler bebeğin doğum kilosunu etkiliyor, düşüğe, doğum kusurlarına ve çocukluk dönemi hastalıklarına neden oluyor.
Ancak bu bilgiler hâlâ halka ulaşabilmiş değil. Bu nedenle erkek üreme sağlığına daha çok önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü erkeklerin üreme sağlığı, hem erkeklerin hayatını hem de çocuklarının hayatını iyileştirme potansiyeline sahip. Bu konuya dikkat çekmek istememin sebeplerinden biri de, bilim insanları ve sağlık uzmanlarının üreme ile ilgili araştırma yaparken erkekleri de işin içine dahil etmelerini sağlayabilmek. Sadece kadın sağlığı ve alışkanlıkları dikkate alındığı sürece üreme ile ilgili erkeklerden kaynaklanan riskleri göz ardı etmiş oluyoruz. Genel anlamda üreme yıllardır sadece “kadınların sorunuymuş” gibi lanse ediliyor. İşin içine erkek üreme sağlığını katmak üreme politikaları üzerinde süregelen tartışmaları değiştirebilir.
Nasıl oldu da tıp dünyası erkek üreme sağlığını bu kadar göz ardı etti?
Bu sorunun cevabı, tıbbın resmî olarak meslek haline geldiği ve uzmanlaşmanın başladığı 19. yüzyıla dayanıyor. 1847 yılında Amerikan Tıp Derneği’nin kurulmasının ardından uzmanlık dalları da ortaya çıkmaya başladı. Kadın hastalıkları ve doğum da bu dallardan biriydi. Yani daha çok başlarda kadın üreme sağlığı özel tıbbî bilgi gerektiren bir alan olarak diğerlerinden ayrılmıştı.
Kitabın ilk bölümünde, 1880’lerde erkek üreme sağlığı üzerine jinekolojiye paralel olarak kurulması düşünülen ancak başarısız bir girişim olarak tarihe gömülen “androloji” dalından bahsettim. Dalın kurucuları tıp konferanslarında alaya alınıyordu çünkü o zamanlar erkek üreme sağlığı, insanların çoğunlukla önyargıyla yaklaştığı cinsel yolla bulaşan hastalıklardan ibaret görülüyordu. Öyle olunca da erkeklerde üremeye dair araştırmalar yapmaktan vazgeçtiler. Ben o zamanların bedelini bugün hâlâ ödediğimizi düşünüyorum.
Nedir bu bedeller?
Öncelikle hâlâ erkeklerin kullanabileceği bir doğum kontrol hapı yok. Erkeklere yönelik kontraseptif yöntemler 19. yüzyılın sonlarından beri pek değişmedi. Kondom ve vasektomi seçenekleri var, o kadar. Buna karşın, kadın hastalıkları ve doğum dallarının erkenden ortaya çıkması 20. yüzyıl boyunca kadınlar ve üremeye yönelik sağlam bir araştırma gündemi yarattı. Bunun sonucunda da kadınlarda doğum kontrolü, infertilite, gebelik ve doğuma dair çok sayıda müdahale yöntemi ve teknoloji geliştirildi.
Erkek üreme sağlığına gereken önemin verilmemesi sebebiyle ortaya çıkan bilgi eksiklikleri neler?
Bu konuda bilgi eksiliğine en çok halk arasında rastlanıyor. Doktorlar erkeklerle üreme hakkında konuşmuyor, sperm sağlığının öneminden bahseden halk sağlığı kampanyaları göremiyoruz. Bu ihmalin yol açtığı etkileri, üreme ve sperm sağlığı üzerine 40 erkekle yaptığım röportajda açıkça görmüştüm. Yaşının ve sağlık durumunun spermlerini ve buna bağlı olarak da çocuklarının sağlığını etkileyeceğinden hiçbirinin haberi yoktu. Konuştuğum erkeklerin çoğu spermlerin vücutta 2-3 ayda gelişimini tamamladığını ve gebe kalmada çok önemli olan bu zaman aralığında alışkanlıklarının ve maruz kaldıkları şeylerin ne kadar önemli olduğunu bilmiyordu. Yaşlandıkça spermde meydana gelebilecek mutasyon olasılığının her geçen yıl arttığını ve bu mutasyonların çocuklarında otizm ve şizofreni görülme riskindeki artışla da ilişkili olduğunu bilmiyorlardı. Hatta görüştüğüm erkeklerin çoğu, kendi üreme sistemleriyle ilgili liseden beri yeni bir şey duymadıklarını söyledi.
Erkeklerin üremede kendi sağlık durumlarının ne kadar önemli olduğunu öğrenmeleri çok önemli ancak benim istediğim, kadınların gebeliği boyunca aldığı her ısırıkta, soluduğu her nefeste yaşadığı kaygı ve stresi etrafa yaymak değil. Tıbbın erkek üreme sağlığına “yeni yeni eğilmesi” halkın üremeye olan bakış açısını değiştirme fırsatı veriyor bize. Üremede hem kadının hem de erkeğin yaş ve sağlık durumunun önemli rol oynadığını vurgularken üremede meydana gelen sonuçlar yüzünden bireyleri damgalamayı ve suçlamayı da bırakabiliriz. Bir kişinin sağlığının sadece kendi seçimlerinin sonucu olmadığını COVID-19 bizlere ölümcül bir şekilde hatırlatıyor. Yapısal ve çevresel faktörler sağlığımızı derinden etkiliyor. Dünyanın her yerinde kol gezen ırkçılık ve derin ekonomik eşitsizlikler de bu faktörler arasında.
Atılacak yeni adımlar sizce ne olmalı?
Erkek üreme sağlığına birçok farklı şekilde ağırlık verebiliriz. Sağlık uzmanları hastalara sperm sağlığının öneminden bahsederek üreme sağlığının sadece kadın sağlığına bağlı olduğuyla ilgili genel kanıyı altüst edebilirler. Biyomedikal araştırmacılar erkeklerin yaşı, alışkanlıkları ve maruz kaldığı maddelerin yol açtığı riskleri daha iyi anlayabilmek için çalışabilirler. Federal sağlık kuruluşları ve profesyonel medikal kuruluşları erkek üreme sağlığı ile ilgili materyaller üreterek erkek sağlığının çocuk sağlığını da etkilediğini halka öğretebilirler. Doğurganlık uygulamaları geliştiren uzmanlar, uygulamalara erkek sağlığının üremedeki önemini anlatan bilgiler ekleyebilirler. Lisede sağlık dersi ya da cinsellik eğitimi veren öğretmenler müfredata bu bilgileri katabilirler.
Toplum düzeyindeyse herkesin üstün nitelikli ve uygun fiyatlı sağlık hizmetine erişimini sağlayarak, mahallelere kaldırımlar, yeşil alanlar, güvenli ve lezzetli yiyecek satan yerler yaparak sağlık adına yapısal yatırımlar gerçekleştirmeliyiz. Çevre kirliliğini azaltmak, soluduğumuz havanın ve içtiğimiz suyun temizliğinden emin olmak da sağlığımız için gerekli. Atılacak bu adımlar, üreyen üremeyen her bedenin sağlığını iyiye götürecektir.
Üremeyle ilgili riskleri sıfıra indirmek imkânsız. Ancak, erkek üreme sağlığına daha çok dikkat çekerek şimdiki neslin ve gelecek nesillerin yaşamını daha iyi hâle getirmek elimizde.