Vücutları tıp tarafından yüzlerce yıldır tecavüze uğrayan siyah halk yine tıp tarafından birçok şekilde ölüme terkediliyor.

TARİH

Tıbbın Öldürdükleri

Dünyamızı sarsan COVID-19 salgını dolayısıyla nefesimizi tutup beklediğimiz bir şey var: aşı. Bizi bu meretten koruyacak minik bir şişelik tıbbi mucize. Aşı deyince son zamanlarda tabii akla bir de aşı karşıtları geliyor. Bazı insanlar devletlerin aşılar ile halk üzerinde bir takım şeytani deneyler yaptığını düşünüyor. ABD’de sesleri çok çıkan aşı karşıtları zengin beyaz halk. Halbuki tıptan ve doktorlardan korkması gereken ise siyahlar. 

 

Birkaç ay önce Fransa televizyonlarında gördük. İki doktor “COVID-19 aşısı Afrika’da denensin” tartışması yaptı. Burda Afrika kıtasında yaşayan herkesi denek olarak görmenin yanında Afrika’dan sanki bir ülkeymiş gibi küçülterek bahsetmek de cabası. Oysa ki Afrika, Avrupa ve ABD’yi iki kere içine alabilecek büyüklükte bir kıta ve çok değişik yapılarda, kültürlerde, sosyoekonomik düzeyde ülkeler içeriyor. Ama siyah insanları denek olarak kullanmaya geri dönelim. 

 

Jinekologların öldürdüğü siyah kadınlar

 

Jinekolojinin babası olarak adlandırılan J. Marion Sims, 19. yüzyılda ABD’de yaşamış ve çalışmış bir doktor. Doğumla alakalı komplikasyonlara bulduğu tedavi teknikleri ve jinekolojik tedavilerde kullanımı için icat ettiği aletler ile ünlü bir insan. Adına bir sürü anıt dikilmiş birçok eyalette. Son yıllarda ise bu anıtlar yavaş yavaş kaldırılıyor. Çünkü bu şanlı geçmişin arkasında Sims tarafından işkence edilen siyah köle kadınlar var.

 

Sims ünlü tedavi tekniklerini satın aldığı siyah kadınlar üzerinde denemeler yaparak geliştiriyor. Bir kadın 30 tane ‘ameliyata’ maruz kalıyor hatta. Dönemin ırkçı düşünce akımlarını izleyen Sims siyah ırkın acıya çok dayanıklı olduğunu düşündüğünden olacak bu deneme ameliyatları sırasında anestezi bile uygulamıyor kadınlara. Kadınlar normal bir jinekolojik kontrolün bile ne kadar rahatsızlık verdiğini bilir. Bu siyah kadınların neler çektiğini tahmin edebiliriz. Sims bunu beyaz kadınlara yapamazdı. Onları ameliyathanesine almadan önce tedavilerini mükemmelleştirmesi gerekiyordu. Bunun için de siyah kadınları bir deney tahtası olarak kullandı. 

 

İronik bir şekilde modern jinekolojinin doğumunda en önemli rolü oynayan siyah kadınlar günümüzde yine jinekologlar tarafından ölüme terk ediliyor. ABD’de siyah kadınların doğum sırasında ölme riski beyaz kadınlara göre 2-6 kat daha fazla. Bu orantısızlık sosyoekonomik statü ile alakalı değil. Birçok siyah kadının söylediği sağlık görevlilerinin onları dinlemediği. 

 

Sosyolog Tressie McMillan Cottom Thick adlı kitabında bebeğini kaybettiği anları detaylıca yazıyor. Kanama ile gittiği hastaneden “dinlen geçer” diye eve gönderiliyor Dr. McMillan Cottom. Günlerce bel sancısı çektikten sonra tekrar dayanamayıp hastaneye gittiğinde anlaşıyor ki üç gün boyunca doğum sancısı çekmiş. Bir de utanmadan “Bize doğum sancısı çektiğini söylemedin ki” diyorlar! Dr. McMillan Cottom şükür ki yaşamını yitirmiyor ama ne yazık ki minik bebeği o kadar şanslı olmamış. Ünlü tenisçi Serena Williams da doğum sonrası bir ölüm tehlike atlattı. Williams birçok kez kan pıhtılaşması yaşamış ve akciğer embolisi de geçirmiş yıllar önce. Doğum sonrası nefes almakta güçlük çekmeye başlıyor ve hemen belirtileri tanıyor. Hemşireye söylüyor bunu, ama hemşireden “‘İlaçlardan dolayı kafanız karışmıştır” tepkisi alıyor. Gelen doktor bacaklarına (!) ultrason çekiyor yine Williams’ın lafını dinlemeyerek. En sonunda ciğerleri için çekilen filmde pıhtılaşma olduğu anlaşılıyor ve Williams ölümden dönüyor!

 

Tuskegee deneyleri

 

Beyaz doktorların siyah halka yaptığı bir diğer işkence de 40 yıl süren “Tuskegee Frengi Deneyi”. 1932’de başlayan bu deneyin temel amacı tedavi edilmeyen frengi hastalığının ne gibi etkileri olacağını izlemek. Bir diğer amacı ise frengi semptomlarının siyah insanlarda farklı olup olmadığını görmek. Fakat denekler bunu bilmiyor. Alabama eyaletinin Macon bölgesinde yaşayan 600 kadar siyah erkeğe devlet tarafından bedava sağlık hizmeti alacakları söyleniyor. Bunlardan bazıları frengi hastası, bazıları sağlıklı. Hastalara hasta oldukları bile söylenmiyor. Bu insanlar gidip eşlerine ve oradan da yenidoğanlara frengi bulaştırıyor. Hiçbir sağlık hizmeti de sunulmuyor üstüne üstlük. 1947’de penisilin frengi tedavisinde kullanılmaya başlandıktan sonra bile hastalara penisilin verilmiyor. 2. Dünya Savaşı sırasında deneklerden bazıları orduya katılmak istiyor. Ordunun yaptığı testlerde frengi hastası oldukları görülüyor ve “Tedavi olun öyle gelin” deniyor. Çalışmayı sürdüren Halk Sağlığı Hizmetleri doktorları bu adamların tedavi görmesinin önüne geçiyorlar. (Tuskegee Deneyinde çalışan bir doktor benzer bir deneyi birkaç sene boyunca Guatemala’da da yürütmüş. Askerler, seks işçileri, mahpuslar ve akıl hastalarına korkunç şekillerde frengi enfekte edilmiş.) Bu korkunç deney ancak 1972 yılında basına sızınca durduruluyor.  

 

ABD’de siyah nüfusun sağlık sistemine güveni beyazlara göre daha düşük. Bu güvensizlik siyah insanların gerektiğinde doktora gitmesine ve ihtiyaçları olan tedavileri görmesine engel oluyor. 45 yaşındaki bir siyah erkeğin beklenen yaşam süresi beyaz erkeklere göre üç sene daha düşük. Marcella Alsan ve Marianne Wanamaker tarafından yapılan bir çalışmaya göre bu farkın sebeplerinden biri Tuskegee Deneyi. 40 yıl süren bu deneyin yankıları, deneyin bitmesinden 50 yıl sonra bile hissediliyor: Siyah insanlar beyaz doktorlara niye güvensin? 

 

‘Morluk’ siyah deride nasıl durur?

 

Günlük hayatımızdaki görsellerde birçok hastalık semptomunun koyu renkli deride nasıl kendini göstereceğini görmüyoruz. Mesela çocuklarda COVID-19 ile iliştirilen Kawasaki hastalığına benzer semptomlar beyaz ve siyah deride farklılık gösteriyor. Fakat İngiltere’de tıp okullarında bu farklar pek anlatılmıyor olacak ki yüzbinlerce kişi bu eksikliğin giderilmesi için imza topladı. Yine İngiltere’de koyu renkli derilerde hastalık semptomlarını toplayan bir kitapçık hazırlanıyor.

Kimberle Crenshaw’ın da belirttiği gibi, kadınlık ve siyahlık gibi ezilen iki topluluğun kesişiminde bulunan siyah kadınların hayatta karşılaştığı zorluklar katmerleniyor. Mesela siyah derilerin tıpta çok düşünülmemesi siyah kadınları bir başka yönden de etkiliyor. Her aileiçi şiddet posterinde gördüğümüz yüzü morluklarla dolu kadın resmini düşünelim. ‘Morluk’, beyaz ve beyaza yakın deriler için kullanılabilecek bir kavram. Ama bu siyah deride nasıl anlaşılır? Ne biz, ne doktorlar ne polis bu konuda çok deneyimli değil, çünkü hep açık tenli kadınlara odaklanıyoruz. Böyle olunca siyah kadınların uğradığı şiddet polis ve sağlık çalışanlarının gözünden kaçıyor

 

Vücutları tıp tarafından yüzlerce yıldır tecavüze uğrayan siyah halkın yine tıp tarafından birçok şekilde ölüme terkedilmesi bizleri öfkelendirmeli. Küresel bir salgın dolayısıyla evlerimize tıkılmış, modern tıptan bir aşı veya en azından tedavi bulmasını beklerken bu öfkeyi de unutmayalım.

 

 

Görsel: Tuskegee deneylerinden. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YBir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık
Bir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık

Patriarka altında, kadınlık ve ironik olarak kadınlıktan bir şekilde sapmış gibi görünme bir akıl hastalığı. 

MEYDAN

Yİnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?
İnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?

Kaç kişi öldürünce çok ağır oluyor mesela? Çocuk öldürmek yaşlı öldürmekten daha mı ağır?

MEYDAN

YPatriyarkada Kadın Olma Sendromu
Patriyarkada Kadın Olma Sendromu

Kadınların hayatta kalmak ve başarılı olmak için, önlerindeki engellerle günbegün başa çıkarken geliştirdiği yöntem ve tepkilere neden patolojik gözle bakıyoruz?

MEYDAN

YMonica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?
Monica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?

Skandalın ortaya çıktığı dönemde ve sonrasında Lewisnky’ye ne olduğu üzerine düşünmemizi istiyorum. 

Bir de bunlar var

Mimarlık ve Hastalık: Beatriz Colomina ile Tüberküloz, Modernizm ve Covid-19 Üzerine
CarsonKedi
Rachel Diyor Ki, Şu Dünyanın Güzelliğine Bak
Ölüm Tarlasının Donmuş Ekinleri

Pin It on Pinterest