Aniba Junaid’in Feminism in India’da 26 Mart 2020’de yayınlanan “How Covid-19 Might Change Indian Feminist Narratives For Eternity” başlıklı makalesinin çevirisidir.
Margaret Thatcher bir keresinde şöyle bir laf etmişti: “Denir ki, eğer bir şey istiyorsanız, bir erkeğe gidin. Eğer bir işinizi halletmek istiyorsanız, bir kadından isteyin’’. Ancak mevcut koşullar dahilinde, belki de Thatcher’ın sözleri yalnızca tek yönlüdür. Sosyal medya, bir mücadele içerisinde kılıç ve silahla değil ama ilaç ve tedavi ile savaşan kadın ve erkek hemşireler ile doktorların görselleriyle dolu. Hindistan’da görülen salgının bu safhasında, ister frenleme isterse de yayma konusunda, iki toplumsal cinsiyet kategorisinin de rolü çok önemli. Dikkat edilmesi gereken şey şu ki küresel bir salgın insanları farklı şekillerde etkiler. Bu erkekleri başka bir yöne taşırken, kadınları farklı bir yönde değiştirir.
Shakespeare, veba nedeniyle karantinadayken Kral Lear oyununu yazdı ve dünya edebiyatına sundu. Bazıları, Shakespeare’in Twitter’ı olmadığı ya da kızlarına bakmak üzere çocuk bakım hizmeti veren bir çalışanı olduğu ya da belki de karısı yapılması gereken işleri hallettiği için bunun mümkün olduğunu söyleyebilir. Hıyarcıklı vebanın yayılması sırasında üniversiteyi bırakmak durumunda kalan Isaac Newton ise ileri matematik formülleri icat etti ve yerçekimi teorisini geliştirdi.
Doğası ne olursa olsun küresel bir salgın, mevcut eşitsizlikleri büyütür ve aile durumlarını 1950’lerdekine benzer hale getirir. Kadınlar yemek pişirip, temizlik yapar ve çocukların beslenmesiyle ilgilenirken, erkeklerin evde bile profesyonel ve niteliksel aktivitelere kendilerini kaptırdıkları zamanlar bunlar. Covid-19 virüsünün getirdiği karantina, ev içi işleri sözkonusu olduğunda, kadınların farklı cinsiyet rollerini tek ve aynı deliğe tıkayacaktır. Birçok uzman için bu zaman yaygın cinsiyet stereotiplerini kırmanın en iyi zamanı olabilir. Fakat, işler Hindistan’da göründüğü kadar kolay olmayabilir.
CNN’in raporuna göre, tamamen fiziksel rahatsızlıkları sebebiyle, Covid-19 kadınlardan çok erkekleri öldürüyor olabilir. Bununla birlikte, son birkaç gün içinde pandeminin yansımaları üzerine tartışmalar arttı. 24 Mart 2020’de Başbakan Narendra Modi, ek 21 gün karantina, sosyal mesafelendirme ve bireysel izolasyonla beraber ülkenin komple dışardan ulaşıma kapandığını duyurdu. Bu durum, sokağa çıkma yasağıyla birleştiğinde, ülke artık önlemden ziyade alarm durumuna geçildiğinin farkına vardı. Gündelik yaşamdan aşırı ölçüde fedakarlık edildi ve yerel piyasa, en uygun olanın hayatta kaldığı bir platforma benzedi.
Farkına varılmalı ki, Covid-19’un getirileri geçici veya anlık olmayacak. Küresel salgınlar bizim tarihe bakış açımızı değiştirdi, ve akılda tutulmalıdır ki Covid-19 da aynısını yapacak. 2014 yılında, Ebola krizi üç büyük Afrika ulusunu sarstı, 2015’ten 2016’ya SARS’ın patlaması ve Zika’nın yayılması, kuş gribi ve domuz gribi örneklerinde olduğu gibi sosyo-politik düzende rahatsızlık verici değişimlere yol açan örnekler verdiler.
Bu virüslerin seyrini inceleyen bilim insanları, akademisyenler ve araştırmacılar, global tarihimizde bu pandemilerin cinsiyet eşitliği üzerinde derin ve uzun vadeli etkileri olduğu sonucuna vardı. Simon Fraser Üniversitesi’nden sağlık politikaları araştırmacısı Julia Smith, New York Times’ta kısa süre önce yayınlanan bir makalesinde, küresel salgınların çeşitli sonuçlarından en önemlilerinden birinin “erkeklerin gelirlerinin pandemi öncesindeki düzeyine kadınların gelirlerinden daha hızlı geri dönmesi olduğunu” ve pandeminin kadınlara yönelik bu sarsıcı etkilerinin yıllar boyunca gözlemlenebileceğini söyledi.
London School of Economics’te küresel sağlık politikaları alanında yardımcı doçentlik yapan Clare Wenham, yaşadığı ülkeye bakılmaksızın salgının kadınlarını feci şekilde etkileyeceğini düşünüyor: “Bireysel düzeyde, önümüzdeki birkaç ay içinde birçok çiftin seçimleri ekonomik anlamda önem kazanacak. Virüsle enfekte hastalar neye ihtiyaç duyar? Bakıma. Kendini izole eden yaşlı insanların neye ihtiyacı vardır? Bakıma. Okula ara verip evde olan çocuklar neye ihtiyaç duyarlar? Bakıma. Tüm bu ‘bakım’, -yani kadınların bu ücretsiz emeği- iş gücünün mevcut yapısı nedeniyle kadınlara daha fazla düşecektir. Bu sadece kadınların hane içi bakım işlerini üstlenmelerini öngören toplumsal normlarla alakalı değil fakat aynı zamanda böylesinin daha pratik olmasıyla da ilgili. Sonuçta kim daha az kazanıyor? Piyasadaki konumları açısından kim daha fazla esnekliğe sahip?’’
Hindistan’da kadın istihdamının durumu göz önüne alındığında, resmi rakamlara göre iş gücüne katılım oranındaki cinsiyet farkı yüzde 50‘den fazladır. Cinsiyet farkı görünür olmaktan da öte. Hindistan’da “en güvencesiz, enformel, vasıfsız, düşük üretkenlik gerektiren ve düşük ücretli işlerde çalıştıkları” için kadın işçiler, çoğu zaman iş gücünün en savunmasız kesimini oluşturmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) açıkladığı verilere göre, Hindistan’da Kadın İş gücüne Katılım Oranı’nda (FLFPR), 2000’li yıllardan bu yana yüzde 20,5 oranında istikrarlı bir azalma trendi var. Bu istatistiklerin önemli olmasının tek nedeni, eğer kadınların iş gücüne katılımı, genel olarak yoksul ama gelişmekte olan sağlık ve altyapı kapasitelerinde bile olumsuz bir eğilim gösteriyorsa, Hindistan Covid-19 tehlikesini atlattıktan sonra kadınların iş gücüne katılımın hangi koşullarda olacağına yönelik verdiği ipuçlarıdır.
İş gücü ve iş fırsatlarının her geçen gün erilleştiği bir ülkede, Covid-19 tehdidi 121.8 milyon kırsal ve 28 milyon kentli kadın işçinin çalışma alanına geri dönmesini neredeyse imkansız hale getirebilir. Bununla birlikte, bu, erkek istihdamının bir darbe ile karşılaşmayacağı ve sonuçta sadece kadınların acı çekeceği anlamına gelmiyor. Daha ziyade, farkına varmamız gereken iddia şudur ki, erkeklerle kıyaslandığında kadınların, iş ve iş fırsatları için oluşacak yoğun rekabetten dolayı emek piyasasına dönmeleri daha zor olacaktır.
‘Hane halkına bakım verme’ ile ‘para kazanma’ arasında denge kurma çabası zorlaştığında, kadınlar zor kararlar vermek zorunda kalacaklar. Ve bu kararlar çoğunlukla onların aleyhine işleyecektir. Sadece Hindistan’da değil, Britanya’da bile cinsiyete dayalı rollerin pazarlığı ve kabulü konusu, kadınların pandemi sonrası işgücündeki kaderini değiştiriyor. Britanyalı ailelerin yüzde 90’ı aslında tek bir ebeveyn tarafından yönetiliyor ve bunların çoğu, çocuklarının eğitim kurumlarının kapanması sırasında muazzam komplikasyonlarla karşılaşan kadınlardır.
Ebola salgını dünyaya birçok ders vermişti. Karantina sırasındaki eğitime ara verme önlemleri, karantina sonrasında kız öğrencilerin okulu bırakma oranlarını arttırmıştı. Araştırmacılar, aile içi ve cinsel şiddetin evde izolasyon döneminde artma olasılığının neredeyse kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar. Stres, alkol tüketimi ve ekonomik güvensizliklerden kaynaklanan zorluklar sonunda şiddet ve kaygıyı harekete geçirecek ve tetikleyecektir. Salgın dolayısıyla zaruri olarak eve kapanma ve kendi kendini izolasyon, güvenlik ve güvenlik fırsatlarına giden yolları engelleyeceğinden, bu eve kapanmalar saldırganların ve faillerin kadınlara karşı güç ve şiddet araçlarını kullanmaları için en iyi seçenek haline gelebilir.
Helen Lewis Atlantik’te şöyle yazıyor: “Şimdiden hareketle aşikar olan acı bir öngörü de, ileride salgınların kaçınılmaz oldukları ve buradan hareketle cinsiyetin bir yan sorun, gerçek krizden bir sapma olduğu iddiasının cazibesine karşı koymak gerekiyor. Bu zamanda yapacağımız şeyler, gelecek salgınlarda milyonlarca kadının ve genç kızın hayatını etkileyecek.” Uluslarası akademi çevreleri, Covid-19’un küreselleşme tohumları aracılığıyla nasıl küresel olarak kök saldığına ve hükümetlerin stratejik olarak mümkün olabilecek her türlü plan ve mali hedeflerini nasıl sarstığına dair gözlem ve öngörülerde bulunuyorlar. Fakat küresel salgın sonrası Hindistan ve diğer ülkelerin sosyo-politik ortamlarında, kadınların iş yaşamında güvence fırsatları ve iş güvenceleri sürdürülebilir olacak mı ve müzakerelere konu edilecek mi soruları yerinde duruyor. Cevapları sadece zaman gösterecek.
Ana görsel: BBC