Alan ve mesafe deneyimimiz (özel veya kamusal) sosyal pratiklerimiz ve maddi durumlarımız tarafından biçimlendirilir ve bu alanlardaki varoluşumuz belirli zaman ve yerdeki belirli bir gruba ve kültüre özgüdür.

MEYDAN

İmtiyazsızlar için Sosyal Mesafe: Alan Nasıl Bir Kaynak?

Krishna Hemaraj’ın 26 Mart 2020 Feminism In India’da yayımlananSocial Distancing For The Underprivileged: How Is Space A Source?” yazısının çevirisidir.

 

 

Sosyal mesafenin ne olduğunu tanımlamama gerek yok. Son birkaç haftadır (hatta bizden önce bu durumla uğraşmak zorunda kalan ülkeler için daha da uzun bir süredir) herkesin konuştuğu, düşündüğü, yazdığı tek şey bu ve  hayatta kalmamız da ona bağlı gibi görünüyor: etrafımızdaki insanlarla aramızda yaklaşık 2 metre gibi mesafe bulundurmak. Sosyalleşme amaçlı bir araya gelmelerin, alışveriş merkezlerini şöyle bir gezmelerin, şu planladığınız yaz tatilinin, cenaze ve düğünlerin de hepsinin sonu demek bu.

 

İki hafta önce Hindistan’da sosyal mesafeyi nihayet ciddiye aldığımızda Covid-19’un şiddeti ve etkisi yüzümüze vurdu. İşten eve gidip gelmeleri azaltmak için evden çalışmak, okullar ve üniversiteler için uzatılmış tatiller, mecburi olmayan aktivitelerin kısıtlanması ve dünden itibaren de, tamamen ve toplu bir tecrite girdik. Ama internetimiz var değil mi? Dışarda yapamadığımız ne varsa evden yapmanın bir yolunu bulacağız. Değişik yemekler yapacak, bir süredir okumak isteyip okuyamadığımız kitapları okuyacak, eski tanıdıklarla yeniden bağlantı kuracak ve ailemizi (ve terapistimizi) çevrimiçi göreceğiz. Modern teknolojiler hayatı kontrol altına alabilirmişiz gibi hissettiriyor. Bu krizi atlatana kadar evlerimiz hem işyerimiz hem de sığınağımız haline geldi.

 

Bu mesafeyi koruyabilme becerimiz gün be gün varolmamızı sağlayan sosyal etkileşimlerin dışında kalabilme becerimize bağlı. Alan deneyimimiz (özel veya kamusal) sosyal pratiklerimiz ve maddi durumlarımız tarafından biçimlendirilir ve bu alanlardaki varoluşumuz belirli zaman ve yerdeki belirli bir gruba ve kültüre özgüdür.

 

Kerala’da orta sınıf bir çevrede yaşayan bir kadın olarak annemin kendini güzelce karantinaya alabileceği alana kolayca erişimi var. Etrafında onu çok seven bir aile var ve bu tecrit sürecini onlara nasıl ulaşacağını düşünmeden geçirebilir. Ancak, evin içerisindeki süreyi ailesine ve yaşlı ebeveynlerine bakarak, evin temiz mutfağın dolu kalmasını sağlayarak geçiriyor. Evin içindeki hareketi bir kadın olarak ailesine olan ‘görevi’ tarafından dikte ediliyor.

 

Bombay’da bir yerleşkede yaşayan Phulabai’nin kendi evinde de büyük ihtimal bir kadın olarak bir takım görevleri yerine getirmesi bekleniyor. Fakat o çocukları ve dünürleriyle birlikte sıkış tıkış bir yerde ve komşuları da jhopdis denen hemen bitişiğindeki birbirlerinden bir metreden az uzaklıktaki bir odada yaşıyor. Özel alan, günlük aktivitelerinden ev işlerinin yapılmasına kadar neredeyse hiç yok. Phulabai için, kendi aile üyeleri ve bu yerleşkenin diğer sakinleri için sosyal mesafe uyarıları ve hijyenin sağlanması tam bir şaka. Hem içinde yaşadığı sıkış tıkış yer buna imkan sağlamıyor hem de yakındaki bir pazarda satıcı olduğu için işe gitmemesi ya da evden çalışması bir seçenek değil.

 

Bu kadınların ikisi de kadın olarak görevlere boğulmuşken, kapladıkları fiziksel alana dair bireysel deneyimleri toplumsal, kültürel ve ekonomik güçlerden etkileniyor.

 

Bu pandemikten sağ çıkmamızın tek yolu kendi özel yaşam alanlarımıza çekilmek olabilir. Onlarca yıldır evlerimizin dört duvarlarıyla çevrelenmiş olmanın bizi bu duruma hazırlayacağını ve tüm bu farklı toplumsal sınıflara ait kadınların muazzam sabırlarının ve falan filanın şampiyonu olarak yükseleceğini sanırdınız. Ama gerçek şu ki, faillerimizle aynı alana tıkılı kalmak muhtemelen iyi sonuçlanmayacak. Çin çoktan ev içi şiddet oranın arttığını bildirdi. Bizim de aynı sonuçları yaşamaya uzak olmadığımızı biliyorsunuz.

 

 

Kimi etkileyecek ve biz ne yapabiliriz?

 

Bu buzdağının sadece görünen yüzü.

 

Tecrit süresince yapabileceğiniz bazı şeyler şöyle:

 

  1. Aileleriyle mecburen birlikte yaşayan ve onlarla birlikte bu kadar çok zaman geçirmekten rahatsız olan kuir ve trans arkadaşlarınıza dikkat edin.
  2. Kashmir’deki arkadaşlarınıza ve tanıdıklarınıza ulaşın (eğer onlara gerçekten ulaşmak istiyorsanız mail yerine telefon kullanın).
  3. Ne kadar atık ürettiğinize dikkat edin, safai karamcharis (bir nevi kahya ya da temizlikçi)lere yük yaratmayın, gerekli ihtiyaçlarını kapılarına götürmeye katkı sağlayın veya gönüllü olun.
  4. Delhi katliamı ya da devlet destekli hegemonik şiddet türlerinin herhangi biri yüzünden evsiz kalmışları gözetin.
  5. Dede, nine ve diğer yaşlı akrabalarınızı arkadaşlarınızı arayın ve onlara nasıl yardımcı olabileceğinizi öğrenin (bu sadece moral veren bir telefon konuşması yapmanız anlamına gelse bile). Ailenizi ve arkadaşlarınızı yoklayın.
  6. Akıl sağlığınıza dikkat edin. Biliyorum bu bir chutti (tatil) değil ve hala çalışmanız lazım; ama çocukluk hayalimiz olan okula gelmeyin evde kalın isteği sonunda gerçekleşti. Bunu kullanın, ve rahatlayın. Netflix partisini planlayın, okuma klubü kurun, sıkılmış bir grup yabancıyla meditasyon yapın, artık her ne hoşunuza gidiyorsa işte.
  7. Allah aşkına, evde kalın (sadece dezenfektanlarınızı taşımak için çıkın ve tuktuk‘unuzu sadece bir veya iki kişiyle paylaşmaya çalışın)

 

Anladığım kadarıyla sosyal mesafe tamamen bir kopma değil, hatta öyle olmaması gerek, böyle tanımlamayı bırakmamız lazım. Mesafeyi fiziksel tutalım ama toplumsal birleşmeyi arttıralım. Kabul edelim ki, kendimizi toplumsal olarak tümüyle izole etmek bizi virüsten daha hızlı öldürür.

 

 

 

Ana görsel: Aasawari Kulkarni / Feminism In India.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Bir AKP taktiği: Haklıyı sokakta yenmek
Ahlaklı Olmanın Dayanılmaz Hafifliği
İstismar Günlüğü: Annemle Yüzleşme

Pin It on Pinterest