Kullandığımız neredeyse her alet edevatın, toplumsal alanların, hizmetlerin, ilaçların, her şey erkek odaklı tasarlanırken...

KÜLTÜR

Erkekler İçin Dizayn Edilmiş Bir Dünya – 3

 

Kadınların ihtiyaçları ve paralı parasız yaptıkları işler hükümetler ve toplum tarafından görmezden geliniyor. Bu gelişmiş gelişmemiş her ülkede böyle. Tabii ki bu eksikliğin en büyük nedeni yasama birimlerinin çok büyük oranda erkeklerin elinde bulunması. Kadının ihtiyaçlarının yok sayıldığı alanlar belki saymakla bitmez. Bunlardan bir tanesi: ABD ve İngiltere’de un, şeker gibi ürünler zaruri sayılıp vergiden muaf tutulurken, kadınların zaruriyeti olan hijyenik ped gibi ürünler lüks tüketim gibi vergileniyor. Kadınlar meclis ve hükümetlerde yer bulsalar dahi erkek politikacılar tarafından aşağı görülüp güçsüzleştiriliyorlar. Toplumdaki önyargının aksine birçok grupta erkekler konuşmaları domine ediyor. Bu meclislerde de böyle. Montreal’deki bir şehir meclisi üyesi Sue Montgomery bunu harika bir şekilde somutlaştırdı: 31 kadın ve 34 erkekten oluşan meclis toplantılarında bir şal ören Montgomery, kadınlar konuşurken yeşil, erkekler konuşurken kırmızı renk yumak kullanmış. Sonuç olarak şalın kıpkırmızı olması biz kadınları şaşırtmadı. 

 

  • Kadınların maaşsız yaptığı iş bir ülkenin ekonomisi ve üretkenliği ile ilgili verilere girmiyor. Mesela maaşlı bir işte çalışmayıp evde ailesi için yemek yapan bir kadın ile maaşlı bir işte çalışıp marketten dondurulmuş yiyecek alan bir kadının ekonomiye farklı etkisi nedir? Bu tarz sorular ekonomik planlardan eksik. Bunun yanında tutumluluk politikaları ile çocuk ve yaşlı bakımı gibi devlet hizmetlerinde kısıntıya gidildiğinde, maaşlı işlerinden ayrılıp evde çocuk bakan kadınların devlet ekonomisine etkisi ne oluyor? Devlet burda nerede tutumluluk yapmış oluyor? 
  • Yoksulluk sınırları ve oranları belirlenirken maaşsız iş yapan kadınların verileri ‘aile’ çatısı altında görmezden geliniyor. Birçok istatistikte aileler için yoksulluk eve giren paranın o evdeki birey sayısına bölünmesi ile belirleniyor. Fakat eğer o ailede para kazanan birey erkek ise, kadının o paraya orantılı ulaşımı var mı? Birçok ülkede kadınlar kağıt üstünde yoksul olmayan ailelerde kişisel yoksulluk çekiyorlar. 
  • Kadın maaşlı bir işte çalışsa bile neredeyse her yerde, aynı iş için bile olsa, bir erkekten daha az  para kazanıyor. Bazı vergi sistemleri bu eşitsizliğin üstüne evli kadınları ikinci kez cezalandırıyor. Mesela ABD’de çiftler vergilerini aile olarak belgelediklerinde az para kazanan eş daha çok vergi ödemiş oluyor. Heteroseksüel çiftlerde az para kazanan eş neredeyse hep kadın. Bunun yanında vergi iadesinin hepsi daha çok para kazanan eş olan erkeğe veriliyor. Mantık: Erkek karısı ile o parayı paylaşır. Fakat öyle olmayabiliyor ve devletler bunun verisini tutup hesabını sormuyorlar. 
  • Aile içinde yaşayan kadınlar ellerindeki parayı daha çok ev ve çocukların ihtiyaçları için harcarken erkekler bunu yapmıyor. Bunu 1977 yılında İngiltere hükümetinin çok düşünmeden yaptığı bir yasa değişikliği ile farketmiş bazı araştırmacılar. Daha önce vergi iadesi ile babalara verilen çocuk yardımı o yıldan sonra vergiden ayrı belirli bir miktar olarak annelere verilmeye başlanmış. Bu değişiklikten sonraki yıl kadın ve çocuk kıyafet satışlarında dikkate değer bir artış olmuş. 
  • Kadınların nüfustaki oranlarına göre temsil edilmediği demokratik sistemler aslında ne kadar demokratik? Hala kadın adaylara kuşku ile bakılan ABD’nin kongresindeki kadın vekil oran %20 civarında. 1997’de parlamentosundaki kadın vekil oranı %9.5 olan İngiltere’de bu oranı arttırmak için İşçi Partisi güçlü adımlar attı. Kadın vekil oranı artan her ülkede şu gözlemlenmiş: Erkeklerin aksine kadın vekiller toplumdaki kadınların sorunlarını gidermek için çalışıyor. Erkek politikacılar kadınlara yardım etmedikleri gibi onlara köstek de oluyorlar. Afganistan’dan Arjantina’ya, İskandinavya’dan ABD’ye her yerde gözlemlenmiş, insanın sinirlerini hoplatan bir olay: Kadın vekil sayısı arttıkça meclislerde kadınlara gösterilen öfke, şiddet ve hatta taciz olayları da artıyor. Erkekler politik güçlerin kendilerine verilmesi gerektiğine inanıyor ve kadınlar bu gücü sinsice çalıyormuş gibi davranıyor adeta. 

 

Kıyamet Koptuğunda

Savaşları, doğal afetleri, toplumsal çatışmaları, salgınları izleyen yıllarda kadınların sorunları erkekler ile aynı mı oluyor? Bu konuda da ne yazık ki cinsiyet ayrımı ile toplanan veriye ulaşmak neredeyse imkansız. Ve bunun acısını kadınlar çekiyor. Mesela domuz gribi salgını sırasında görevliler çiftlik sahibi olan erkeklere odaklanmışlar çoğunlukla, fakat hayvanlar ile uğraşanlar kadınlar. 

 

Bildiğimiz bir şey var aslında: Doğal afetlerde ve sonrasında kadınların ölme riski erkeklere göre çok daha fazla. Sebepler farklı olsa da, bu birçok ülkede böyle. Hindistan’da depremlerde erkeklerin kurtulma oranı yüksek çünkü erkekler sıcak havalarda dışarda veya çatıda yatabiliyorlar. Sri Lanka’da tsunamide kadınların kurtulma oranı düşük çünkü onlara yüzme öğretilmiyor. Bangladeş’te kadınlar birçok kamusal alandan uzakta tutuluyor ve tehlike bildirileri buralarda yapılıyor. 

 

  • Afetler ve savaşlar sonrasında kurulan barınaklar, göçmen kampları kimin ihtiyaçlarına göre inşa ediliyor? Hindistan ve Sri Lanka’da doğal afetler sonrası tıpatıp aynı sorun yaşanmış: İnşa edilen evlere mutfak koymamışlar! Florida’da bir kasırga sonrası yapılan kalkınma: Kreşlerden önce iş yeri merkezi inşa etmeye karar vermişler. Bir diğer örnek: Göçmen kamplarında yöneticiler kolaylıkla kondom sağlarken hijyenik pedlere ulaşım neredeyse imkansız. 
  • Kadınları barındıran yerleri kontrol edenlerin, gardiyanlar, kamp yöneticileri gibi, erkek olması kadınlar için büyük bir tehlike. Bu erkekler ellerindeki gücü kötüye kullanarak kadınları istismar edebiliyorlar. Yine bu gücü kullanarak kadınların bu suçları bildirmesini engelliyor ve böylece veri musluğunu tıkıyorlar. Bunun üstüne göçmen kamplarında da rastlanan çok büyük bir eksiklik var: Kadınların güven ve mahremiyet içinde kullanabilecekleri tuvaletlerin olmaması. Göçmen kamplarında kadınların büyük bir kısmı gece tuvalete gitmemek için yeme ve içmelerini kısıtlıyorlar. 
  • Kadınların toplum ve aile içinde üstlendiği görevler planlama yapılırken düşünülmüyor. Bangladeş’te kadınlar afet barınaklarına gitmeyi göze alamıyor çünkü bu barınaklar kadın-erkek karışık ve bir kadının evli olmadığı erkeklerin yakınında olması toplumsal bir tabu. Bir kadın doğal afette ölmekle toplumdan men edilmek arasında seçim mi yapsın? Bu konuya bir diğer örnek ise Ebola salgını sırasında Sierra Leon’dan gelmiş. Karantina sırasında insanların evlerinden çıkmaması gerekiyor. Fakat evlere yiyecek verildiği halde yakacak ve su verilmemiş. Bunları edinmek kadının görevi. Kadınlar odun toplamak için evlerinden sürekli çıkıyor ve bu da kadınların Ebola’ya yakalanma riskini arttırıyor. Yine hasta bakımı ile çoğunlukla kadınlar ilgilendiği için salgınlarda kadınlar daha büyük tehlikede. 
  • Erkekler savaştan kaçarken kadınların ülkelerini terk etme sebepleri çok farklı olabiliyor. Mesela birçoğu savaşla gelen tecavüz ve aile içi şiddet olaylarından kaçıyor. Yine bu evsizlik verilerinde de saklanan bir gerçek. Erkek ve kadınları evsizliğe sürükleyen sebepler farklı. Evsiz olduktan sonra izledikleri yol da farklı. Erkekler genellikle evsizlere hizmet eden barınaklarda yardım ararken, kadınlar kadın sığınma evlerine gidiyor. Çünkü kadınları evlerinden kaçıran sebep genelde aile içi şiddet. Birçok ülkede evsizlik verileri sadece barınaklardan elde ediliyor. Bu yüzden evsiz kadınların sayısı olduğundan az gibi görülüyor. 
  • Erkek ve kadınların savaş sırasında uğradığı şiddet farklı olduğu gibi savaş sonrasında gelen barıştan ne bekledikleri de farklı oluyor. Mesela kadınlar sorunlara yerel ve farklı grupları kapsayan çözümler arıyorlar. Fakat büyük çoğunlukla barış müzakerelerinde kadınlar yok.  

 

Yok. Yok. Yok. Dünya nüfusunun yarısından fazlası kadın, ama bunu hayatımızın her köşesini etkileyen politikalar, teknolojiler, tıp, vs hiçbir yerde göremiyoruz. Bu eksiklik kadınların yaşam şeklini olumsuz yönde etkiliyor ve hatta yaşayabilme şanslarını elinden alıyor. Caroline Criado Perez bu kapsamlı kitabında bize bu konuda yüzlerce örnek ve çözüm sunuyor. Dinleyen olur mu acaba? 

 

 

İlk bölüm. 

İkinci bölüm.  

 

Ana görsel: Laurian Ghinitoiu, Conifera by Cos x Mamou Mani

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YBir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık
Bir Delirme Sebebi Olarak Kadınlık

Patriarka altında, kadınlık ve ironik olarak kadınlıktan bir şekilde sapmış gibi görünme bir akıl hastalığı. 

MEYDAN

Yİnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?
İnsanlık Haysiyeti Sadece Masumlar İçin Mi?

Kaç kişi öldürünce çok ağır oluyor mesela? Çocuk öldürmek yaşlı öldürmekten daha mı ağır?

MEYDAN

YPatriyarkada Kadın Olma Sendromu
Patriyarkada Kadın Olma Sendromu

Kadınların hayatta kalmak ve başarılı olmak için, önlerindeki engellerle günbegün başa çıkarken geliştirdiği yöntem ve tepkilere neden patolojik gözle bakıyoruz?

MEYDAN

YMonica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?
Monica Lewinsky’yi Nasıl Biliriz?

Skandalın ortaya çıktığı dönemde ve sonrasında Lewisnky’ye ne olduğu üzerine düşünmemizi istiyorum. 

Bir de bunlar var

Serdar Ortaç’ın Günahları: Yar Ayrı Gayrın mı Var?
Bataklıkta Bir Gül
“Doğanın sarıp sarmalamasına ihtiyacımız var”

Pin It on Pinterest