Bir shunga kitabına ilk kez yıllar önce bir bit pazarında dolaşırken rastladım. Erotik çizimlerle dolu kitaba şöyle bir göz gezdirdiğimde biraz komik gelmişti; yaptıkları eylemin doğasına aykırı düşecek şekilde tutkusuz, ifadesiz, hatta asık diyebileceğimiz suratlarla, görkemli kıyafetler içinde ve büyük bir ciddiyetle sevişen, koklaşan kadınlar, erkekler… Aradan baya zaman geçti, geçen günlerde Japon bir fotoğrafçının sanatı ve Japonya’da sansürün kısa tarihi üzerine bir yazı okuyordum ki, tekrar shungaların bahsinin geçtiğini gördüm. Böylece yıllar önce tesadüfen karşıma çıkmış erotik imajları bu kez daha detaylı inceleme imkânım oldu ve öğrendiklerim, ilk izlenimimden çok daha farklı tepkiler vermemi sağladı.
Shunga, nam-ı diğer Japon erotik sanatı, ukiyo-e olarak bilinen ve ahşap baskı tekniği kullanılarak yapılan Japon resim sanatının farklı türlerinden yalnızca bir tanesi. Edo ve Meiji dönemlerinde, yani bundan en az 200 yıl önce oldukça açık ve cüretkar bir şekilde yapılmış bu resimler. 1722 yılı itibariyle shungalar dönemin hükümeti tarafından yasaklanmış olsa da pratikte, basım ve dağıtımı herhangi bir sansüre maruz kalmadan devam etmiş.
Shunga erotik sanat türünün ortaya çıkışının ilginç bir arka planı var: 1612 yılında bir genelev sahibi olan Shoji Jin’emon genelevlerin devlet kontrolü dahilinde işlemesini talep ediyor ve yapılan görüşmeler sonucunda Yoshiwara isimli, zamanenin meşhur genelev mahallesi kuruluyor. Ardı kesilmeyen ziyaretlerle gelişip büyüyen bölge, bir süre sonra Yeni Yoshiwara ismiyle şehrin biraz dışına taşınsa da bu erkekleri yıldırmamışa benziyor. Nitekim üç farklı sosyal sınıfa ait 500ü aşkın kadının yaşadığı bu mahalle öyle gelişiyor, işler öyle karmaşık hâle geliyor ki erkeklere giderken nasıl giyinileceğine, ne tür hediyeler götürüleceğine, içeride nasıl konuşulup davranılacağına dair açıklamalar içeren rehber kitaplar basılmaya başlanıyor. Bu kitaplara ek olarak kibyoshi ve sharebon isimli, yetişkinlere yönelik ve yine erotik görseller içeren kitaplar da ortaya çıkıyor. Yoshiwara bölgesinde yaşanagelen olayları ve diyalogları gerçekçi bir mizah anlayışıyla resmeden bu kitaplar, shungaların da yolunu açıyor. Fakat yine de shungaların yalnızca genelevlerde geçen sahneleri resmettiğini düşünmemek gerek; öyle ki bu imajlarda çok farklı yaş grubu ve sosyal sınıfa ait sıradan insanların günlük cinsel yaşamlarından kesitler görmek mümkün.
En başta benim dikkatimi çeken ayrıntılardan biri de shunga sanatının sunduğu bu çeşitlilikti aslında. Farklı örneklerine baktığım zaman, bu erotik resimlerin cinselliği heteroseksüel ilişki veya penetrasyon ile kısıtlamadığını, aksine gay ve lezbiyen ilişkiyi ve mastürbasyonu da betimlediğini fark ettim. Aslında tarih sahnesinde birçok medeniyet cinselliği veya erotik olanı çizimler, heykeller veya hikâyeler üzerinden gözler önüne sermiş; bu bakımdan shungalar bir ilk değil. Örneğin antik çağda erekte olmuş penis imajının farklı sanatsal formlarda ortaya çıktığını ve hatta dekoratif amaçlarla kullanıldığını görebiliyoruz. Fakat cinsel enerji ve arzuyu daima güç ve erkeklik üzerinden ve yine erkekler için aktaran bir geleneğe karşı, Japonya gibi belki kendi içine kapalı ve biraz da muhafazakar bir toplumda böyle bir sanat türünün doğmuş olması beni hem şaşırttı hem de mutlu etti. Üstelik, az evvel değindiğim gibi, shungalar yalnızca erkeklerin değil, aynı zamanda kadınların da beğenisine sunuluyor ve bu bakımdan, kadının cinsel arzusunun varlığını da yok saymamış oluyor. Ayrıca, resmedilen karakterler giyinik olsalar dahi cinsel organlarının detaylı ve çoğunlukla abartılı çizimlerini de görmek mümkün. Bu noktada, cinsel organların veya cinselliğin farklı formlarının görsel ifadesi, bu eylemleri daha görünür kılarak toplum tarafından kabul edilebilirliğini artırıyor ve normalleştiriyor diyebilirim. Bir şey ne kadar saklanmaya veya bastırılmaya çalışılırsa toplum da o denli hassaslaşıyor, kırılganlaşıyor ve bu mesele bir yerden patlak veriyor; hatta ne kadar üstü kapatılırsa bir o kadar sağlıksız bir şekilde gerçekleşiyor bu.
Öte yandan, Japonya’nın Meiji dönemi ve “moderleşme” ya da “Avrupalılaşma” sürecinde geçirdiği toplumsal değişimler ve sonuçları ne yazık ki sözünü ettiğimiz baskıların artmasına yol açıyor ve bir döneme damgasını vurmuş, neredeyse her ukiyo-e sanatçısı tarafından yapılmış shungaların devri yavaş yavaş kapanıyor. Ve devlet “ahlaki yozlaşmaya” bir son vermeye karar veriyor. Nitekim, bundan birkaç yüzyıl önce, shungaların üretildiği dönemde cinsel organlar ve ilişki ne kadar açık bir şekilde resmediliyorsa, yeni kararlarla genital bölge veya kasık kıllarını gösteren resimlerin sansürlenmesine karar veriliyor; ve erotik kategorisi altında basılan kitapların satışı yasaklanıyor. Shungaların ait oldukları ülkeye, Japonya’ya ihraç edilmesi yasaklanıyor! Yüzyıllar boyunca homoseksüellikle bir derdi olmayan ülke, gittikçe daha düşmanca bir tavır takınıyor…
Fakat bunca değişime karşın shungalar hâlen ilgi çekmeye, şaşırtmaya ve biraz da gülümsetmeye devam ediyor. Yani, belki günümüzün cinsel imgelemi eski dönemlere kıyasla çok daha çeşitlendiğinden ve pornografi kültürünün algımızı şekillendirmesinden olsa gerek, bu resimlere bakınca cinsel dürtülerimizin uyarılması biraz güç olabilir. (Yani, en azından bende öyle oldu.) Ve tabii işin sanatsal yönü de devreye girdiğinde, insan her şeyden önce renk cümbüşünün, desenlerin ve çizimlerin güzelliğine hayranlık duymadan edemiyor. Velhasıl, siz de keyifle bakınız, baktırınız.
-Gerstle, C. Andrew ve Clark, Timoth (2013) “Introduction”, Japan Review, no 26. Syf 3-14
-Furukawa, Makoto (1994) “The Changing Nature of Sexuality: Three Codes Framing Homosexuality in Modern Japan”, Us-Japan Women’s Journal, syf 98-127
-Mottier, Veronique (2008) Sexuality: A Very Short Introduction, Oxford, Oxford University Press
-Winkel, Margarita ve Uhlenbeck, Chris (2005) Japanese Erotic Fantasies, Sexual Imagery of the Edo Period, Amsterdam, Hotei Publishing