” ‘Benim hiçbir şeyden haberim yok. ‘Nigar’ın doğumgünü’ dediler, kalktım gittim. Bir baktım, kadın orada oturuyor…’
‘Kadın mı?’
‘Adam tabii. Zeki Bey diyecektim dilim sürçtü‘
‘O zamana kadar hiç düet yapmış mıydınız?’
“Ne düeti ayol; yan yana bile gelmemiştik. Bir kere Hürriyet Gazetesi’nde, bir de uçakta karşılaşmıştık. Neyse biz oturduk…’
Bağırış çağırış arasında Zeki Bey çıkıyor sahneye. Bu sefer o davet ediyor Ersoy’u; ‘Baharı Bekleyen Kumrular’ şarkısını birlikte söylemek için. Alkışlar giderek uzuyor, anlaşılan Bülent Hanım yine yerinden kalkmıyor.
‘Önce çıkmadınız mı sahneye?’
‘Yok, elimle hayır diye bir işaret yaptım…’
‘Çıkıverseydiniz canım, o kadar insan bekliyor…’
‘İnsanlar bir şey talep edebilirler ama o talebi yerine getirip getirmemek de benim hakkım. Ama sonra ne yaptı Zeki Bey? Sahneden indi, yanıma geldi, elini uzattı… Adıyla müsemma çok zeki bir insandı. Koskoca bir devir, bir imza Zeki Bey, artık ne yapayım. Kalktım tabii konsolos köpeği gibi… Neyse efendim ‘Baharı Bekleyen Kumrular’ı okuyalım. Senin şarkındır’ dedi.
Ondan sonra efendim, Zeki Bey ‘Hangi sesten okuyacağız?’ diye sordu. ‘Zatıaliniz hangi sesten okuyorsa ben uyarım’ dedim. Ben makamın yazıldığı yerden okurdum, o kadın sesiyle okuyor, yani dört ses aşağıdan. Onun sesinden okuduğumuz halde çıkamıyor, ipleri bana bırakıyor hep. İşte orada gerçek anlamda bir düet yaptık. Şimdi yapıldığı gibi makinelerin filan yardımıyla değil. Elinizdeki bant bir tarihtir. Zaten bir daha da böyle bir şey yaşanmadı. Kıymetini bilin.’
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=jZsg5wt1-Zk
Bülent Hanım anlatırken banttan birden heyecan dolu sesler yükseliyor… ‘Hoooop… hooop’ diye bağırıyor bütün salon, alkışlar çınlıyor… ‘İşte şimdi dudağımdan öpüyor’ diyor Ersoy. ‘Birden dudağımdan öpmeye başladı. Etraf yıkılıyor. Sonra Nigar tutturdu ‘Ben de istiyorum’ diye. ‘Nigar’cığım kusura bakma, bu dudaklardan sonra seni öpemeyeceğim’ dedi Zeki Bey.”
‘Sanat Güneşi dudağınıza buseyi kondurunca ne hissettiniz?’
‘Ayol ne hissedeceğim, cinsi sapık mıyım ben…’ (gülüyor)
‘Belli ki sizi beğeniyordu Zeki Bey.’
‘Çook beğenirdi efendim çoook… ‘Japon orkidesi’ derdi bana. Arkamdan da ‘Su gibi maşallah’ dermiş.”