Bunları size üç makina çamaşır yıkayıp, bir buçuk saat ütü yaptıktan, çöpleri tenekeye, yemeği ocağa, ütüleri yerlerine koyduktan sonra yazıyorum sevgili 5Harfliler. Değil memleket, dünya yıkılsa bir kadın bir yerlerde çorapları ayıklıyor olacak, ipten çarşaf toplayacak, soğan kavurmakla meşgul; dışarıda nükleer savaş çıkmış haberi yok.
Bu ev işleri ne kadar mühim mesele. Ufakmış gibiler, ayrıntıdalar, görünmezler sanki de, üstüste koyunca nasıl bir zaman alıyor. Zaten bir ev işi yapmakla meşgul olduğun zamanı ayır bir yana koy, ya peki yapılması icap eden işleri düşünmekle geçirdiğin zamanlar? O zamanı hesap etsek hep beraber ağlarız, inanın. Feminist teorilerde bunların hep yeri var arkadaşlar, yazılmış kitaplar, yapılmış araştırmalar var. Zihinsel yük diyorlar bu son dediğime mesela: Ev işi yapmadığın zaman da kafanın içinde ev işini ne zaman, nasıl, hangisini öncelikle yapacağını düşünüyorsun.
İşte bu kitaptır, makaledir okuyorum da bir zamandır, güya kitap yazacağım, söyleşiler, alıntılar, referanslar, belgeler(!) sözde kitabımda herşey gırla gidiyor, olasılıkla 102 yaşıma geldiğimde bitirmiş olurum, fakat araştırırken, tararken, Yeşilçam filmlerinde kadınlar deyince gördüm: Bütün bir sinema tarihimiz süresince filmlerin başında ortasında, sonunda kadınlar, patates falan soyuyorlar, dikiş dikiyor, kaynama kazanında beyazları çivitliyor, sofra kuruyor, ekmek kesiyor, sökük onarıyor, camdan örtüler silkeliyorlar. Kadınlar çekimlerde görünmez emekleri başındayken belirmişler. Hikâyelere hiçbir katkıları yok, arka fonda öylece, dolgu malzemesi gibiler. Belki hayatın nasıl da yolunda gittiğine dair birer işaret gibi bırakılmışlar, yerleştirilmişler filmlere. Gülüyor insan ne yalan söyleyeyim. Kadınların nasıl temsil edilebileceklerine, ortaya çıktıkları sahnede nasıl görünmeleri gerektiklerine dair muazzam bir tıkanıklık var sanki filmlerde: Önüne bir leğen koyalım, olmadı patates soysun, ya da şey şey yapalım soba kursun. Ütü de olabilir aslında, bak öyle hülyalı baksın ütü yaparken.
Kanıtlarla gel derseniz, işte minik bir derleme. Bir köşede sessiz sedasız sanal bir sergi yaptım, filmlerden devşirdiğim, ev işlerini gösteren giflerden bir sergi. Serginin adını Sonsuz Patates koydum, nedenini anlayacaksınız serginin sonuna doğru yine bir gif marifetiyle.
Lale Oraloğlu bu kadın. Bir buçuk saatlik Kırık Çanaklar filminin buçuk saatinde ev işi yapıyor. Bu gördüğünüz daha filmin başından bir sahne, o gün çamaşır günüymüş çünkü, komşusuyla konuşmalarından anlıyoruz.
Annemin Gözyaşları filminden. Ne zaman önce seyretmişim, hiçbir şey kalmamış aklımda filmden, bir bu kadın. Halbuki filmi vizyondayken seyredenlerin aklında kalmış olma ihtimali hiç yok bu kadının. Ben onu filmden çekip çıkarınca, o gün bugündür pirinç ayıklıyor burada. Pirinç ayıklama cezasına çarptırılmış gibi oldu.
Bir Hizmetçinin Hatıra Defteri filminden. O açıdan tanıyamamış olabilirsiniz, yerleri süpüren Fatma Girik. Film boyunca değişik evlerde temizliğe gidiyor, yatılı hizmetçilik yapıyor, hemen her evde tacize uğruyor. O elini beline koyduğu an! Öyle zor ki o yaptığı.
Çöpçüler Kralı filminde Ayşen Gruda bol bol cam siliyor böyle. Temizliğe gittiği evin sahibesi kadınla da arası berbat, kadının oğluna aşık, o oğul da bir türlü evlenmeye yanaşmıyor. Fakat Gruda’nın yaptığı sıradan ev işi sayılmaz, karşılığında para alıyor, gündelikçi yani ve gündelikçilik bambaşka bir konu aslında, hakkında yazılmış kitaplar var, zamanında bu konuları hep irdeledik sevgili 5Harfliler. (Gruda’ nın bu performansıyla zamanında ansiklopedilere madde olmuşluğu da var.)
Zeytinyağı kralının kızı Müjde Ar, hamur açarken, babasına mantı hazırlarken. O, arkada tezgâhta tepe üstü duran pırasaları da bir kadın pişirecek: Öyle Olsun
İnsan Duygu Asena olunca ütüden azade mi olur sanıyorsunuz? Hayır! Yarın Cumartesi isimli filmde Asena’yı soba temizlerken, çamaşır katlarken ve böyle dalgın dalgın ütü yaparken görüyoruz.
Hamur yoğuran bir Neşe Karaböcek akla uzak mı? Almanya’da bir Türk Kızı bu filmin adı. Karaböcek’in başına gelen kalmıyor, üstüne bir de hamur yoğuruyor, çünkü börek, çörek, mantı, herkes aç, herkes Neşe’den yemek bekliyor.
Eceline Susayanlar isimli bir filmden bu sahne. Artık hiç bilmediğimiz türden bir ocağı ateşlemeye çalışıyor başrol oyuncusu, o da yemek yapacak (ya da herkesin eceli belki de sızan gazdan gelecek)
Dikiş en çok yapılan işlerden filmlerde ve bazen ne kadar da sıkıcı bir iş olabildiğini, o bir an alınan derin nefesten, düşen omuzlardan, bakışlardan anlayabiliyoruz.
Güzel şarkılarını söylemediği zamanlar Hümeyra omlete maydonoz ekliyor. Kırık bir Aşk Hikayesi filminden. Omlet Kadir İnanır için.
Bir Şoförün Hatıra Defteri isimli filminde anne kadın patates soyuyor böyle bir sahnede. Adını Sonsuz Patates koydum bu gifin, zaten herşey bu gifle başlamıştı.
Filmlerde en çok yapılan iş çamaşır yıkamak sanırım, çünkü kadınların “ellerin kirini yuğmaktan yorgun” düştükleri, karşılığında para aldıkları iş çamaşırcılık. Kötü yola düşmemek için, erkekler evleri terk ettiklerinde, büyük şehirde para yetmeyince, bazen de bir tek o işi bildiklerinden leğen dolusu çamaşırlar yıkanıyor. Kaçak filminde Fatma Girik yeniden.
İşte bütün çamaşırlar temizlenmiş, güneşte rüzgârda kuruyorlar.
***
Yazıyı da çarşafları karşılıklı çekeleştirirken, o çekeleştirme anını bir türlü denk getiremeyip yere kapaklananlara ithaf edeyim.