– İşten atıldınız ama canınızı sıkmayın, kesin birazdan köşeyi dönüp yolunuza çıkacak daha iyi bir iş fırsatı var. Hatta toptan bir kariyer değişikliği. Çocukluktan beri hayâlini kurduğunuz şeyi yapmanın zamanı geldi. Bu değişime cesaret edebilesiniz diye çöp poşeti gibi kapının önüne koyuldunuz aslında.
– O uçağı kaçırdığınız çok iyi oldu. İçinizde bir his yok mu? Gideceğiniz yere vaktinde gitseydiniz başınıza kötü bir şey gelecekti sanki.
– Aldatıldınız, terk edildiniz, bir kötüye kurban gittiniz. Üzüldüğünüz yetmedi mi? O kötü size allahın bir lütfuydu. Sıradaki iyinin kıymetini nasıl bilecektiniz yoksa? Dememiş mi atalar, biri gider soğan gibi, biri gelir doğan gibi.
– Bi sınavdan da kalmış olun, ne olmuş yani? Hem herşeyi öyle çantada keklik görmemek konusunda bir ders almanın zamanı gelmemiş miydi?
– Yıllardır yalnız olmanızın sebebi de kendinizi kapatmış, enerjinizi bedeninizde hapsetmiş olmanız. Siz kendinizi açmayı başarıp kozmosa doğru enerjiyi saldığınızda kozmos da doğru sevdiceği salıverecek gökten paraşütle, düşürüverecek önünüze. Hazırım demek yetmez, gerçekten hazır olmak gerek. Kozmostan iyi mi bileceksiniz?
– O can arkadaşa attığınız büyük kazık mı? Evet, o biraz ağır oldu. Özürler de kâr etmedi. Bağışlanmadınız da. Demek ki birbirinizin hayatından çıkmanız gerekiyormuş. Bazen olur öyle.
– Harekete geçmenin zamanı geldi aslında. Biliyorsunuz. Yüz yıldır oyalanıyorsunuz, erteliyorsunuz. Sihirli çubukla bir yaz perisi dokunmayacak omzunuza. İlk bahar perisi de es geçmişti. Kış perisi semtinize bile uğramadı zaten. Aaa ama zaten sizin ayınız Eylül değil mi? Başınıza gelen her güzel şey Eylül’de olmuştur hep. Sonbahar. Tabi ya.
– Aldattınız, terk ettiniz, gurur kırdınız, yaraladınız. Ve başınıza bir musibet gelene kadar dönüp arkanıza bakmadınız bile. Şimdi bu tökezleme gününde aklınıza takıldı, aldığınız âhlar mı kapadı yollarınızı acaba? Olabilir mi? Hemen bi mail taslağı yazsanız, isim-olay değiştirip kopyala yapıştır âhını aldığınız herkese gönderip özür dilesiniz kalkacak demek ki kısmetinizin önündeki bariyerler. Helâllik alasınız diye dönüyor şu koca dünya.
– Beklediğiniz haber gelmiyor aylardır. Neden? Tabi ki bekliyor olduğunuz için. Enerji böyledir. Kendine has bir mekaniği vardır. Fazla yüklenince geri vites yapar. Beklemeyi bıraktığınız anda da heelllo darlingg.
– Durduk yere saldırıyor size herkes. İş yerindeki o kişi, okuldaki bu kişi, ailedeki şu kişi, süper marketteki alakasız kişi, toptan üzerinize geliyor. Bir şeyi yanlış yapıyor olabilir misiniz acaba? Fazla alttan alıyor, pasif kalıyor, eziliyor, büzülüyor olmanız mümkün mü? Yok canım. Merkür retrosu var, herkesin sinirleri tepesinde. İki haftaya durulur ortalık. Allahtan astrolojiden anlıyorsunuz.
– Birlikte olduğunuz adamın karısı canlı yayında Emine Erdoğan’a seslenip, hakkınızda gereğinin yapılmasını istedi. Anında bir uyuşturucu operasyonun ortasında buldunuz kendinizi. Gir çık, mahkemesi, cezaevi yedi yıl gitti hayatınızdan. Ama “niye ben?” diye sormuyorsunuz, çünkü yüce rabbim bu kaderi yazdıysa vardır bir sebebi.
– Tatile gittiniz, deprem oldu. İstanbul’a döndünüz, tufan oldu. Üzerinizde bir kara bulut var resmen. Bir kurşun döktürseniz fena olmaz sanki? Küresel ısınma, iklim değişikliği filan tamam da ayağınızı bastığınız yeri mi bulur bütün afetler?
– Kurşun işe yaradı mı ne? Rüyasını da görmüştünüz hem, ayın 28’sinde çok güzel bir şey olacak. Bir ferahlık, bir orman, güneşli bir gün. Sabahtan beri de hissediyorsunuz işte. Kıpır kıpır bir duygu içinizde. Yaklaşıyor gelmekte olan. Ama unutmayın, hazır bir şekilde beklememeyi başarırsanız çalacak kapınızı yüce kozmos. Ve ne hediyeler getirecek kim bilir. Bir mucize, baht dönüşü belki de?
Hı hı. Hiç şüpheniz olmasın. Kesin öyle.
