Avrupa ülkelerinde 19. yüzyıl sonunda oynanmaya başlanıp I. Dünya Savaşı yıllarında erkek nüfusunun azalmasıyla yükselişe geçen kadın futbolu Türkiye’de ilk kez 1929’da tartışma konusu olur. Aslında tartışılan kadın futbolu değil kadınların futbol oynayıp oynayamayacağıdır.
Tartışmayı başlatan 26 Mayıs 1929 tarihli Akşam gazetesindeki “Kadınlar arasında futbol merakı gitgide artıyor” başlıklı büyükçe haberdir. Avrupa’da futbol oynayan kadın sayısının arttığı bilgisinin olduğu haber “Bilhassa Alman kadın oyuncular bir müddet sonra erkeklere meydan okumak niyetinde imişler” diye bitmektedir. Bu haberle birlikte gazetelerde bir kadın futbolu mavrası başlar.
27 Mayıs 1929 tarihli Son Saat gazetesindeki imzasız fıkranın son iki satırı “Kadınlar futbol oynayacakmış. Oldu olacak pehlivanlık da yapsınlar” şeklindedir. 28 Mayıs 1929 tarihli Akşam’ın birinci sayfasındaki karikatürde ise erkek ve kadın futbolcular aynı sahadadır. Erkek futbolcu kadın futbolcuya “Müsaade ederseniz küçük hanım, bir pas takdim edeyim” demekte, o sırada makyaj yapmakta olan kadın futbolcu “Bir dakika bekleyin! Boyanayım da bir şüt atarım” karşılığını vermektedir. Karikatürün başlığının “Futbol maçlarında kadınların da oynatılması düşünülüyor” olması da ilginçtir. Belki de kadınların kendi aralarında maç yapması fikri çizer Cemal Nadir’in kafasına yatmamıştır ve üstad kadınların erkek maçlarında oynatılacağını düşünmüştür.
Kadın futbolundan söz ederken oyuncuların sahaya topuklu ayakkabıyla çıkması ve makyaj yapmasından mutlaka söz edilmesi o günlerden mirastır.
1930’lu yıllar dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de “beden eğitimi” ve sporun önem kazandığı yıllardır. Bu dönem sporun kadınlar arasında da yaygınlaşmasına önem verilen yıllar olsa da futbol kadınların yapacağı düşünülen sporlardan biri değildir.
Yapacaksan hafif spor yap hanım
Türkiye’de kadınlardan oluşan iki takım arasındaki ilk maç 4 Temmuz 1954’te Mithatpaşa Stadı’nda (İnönü) yapılan Spor Festivali kapsamında oynanır. Ertesi günkü Cumhuriyet gazetesi bu gösteri maçını birinci sayfadan, “Merakla beklenen kadınlar arası futbol maçı dün yapıldı” diye duyurur. Ancak bu nasıl bir merakla beklemekse artık, haberde maçın sonucu ve kimler arasında oynandığı yazmaz. Milliyet’te maçın İstanbul ve İzmir kız takımları arasında oynandığı, maçı İstanbul takımının 2-0 kazandığı yazarken, Hürriyet’teki haberde İzmir takımı gelmediği için İstanbul takımının kırmızı ve beyaz takım olarak ikiye ayrıldığı ve sekizer kişilik maç yapıldığı bilgisi vardır.
Türkiye’nin ilk kadınlar maçına sahne olan Spor Festivali’nde gün boyunca komikler, eski sporcular, gazeteciler, edebiyatçılar fotoğrafçılar, sanatkârlar, çocuklar arası futbol maçları ve atletizm müsabakaları da yapılır. Kadınlar maçı da diğerleri gibi “renk” olarak düşünülmüştür.
İlk kadınlar maçı, kadın futboluna pek bir şey katmasa da konunun bir kez daha gündeme gelmesine vesile olur. 1929’daki makyaj ve topuklu ayakkabı göndermelerine, saçları bozulmasın diye kafa topuna çıkmayan kadın futbolcu gibi karikatürlere yine rastlıyoruz ama bu dönem tartışmalarının asıl meselesi futbol oynamanın vücut güzelliğini bozup bozmadığıdır.
Yeni Asır gazetesi yazarı Ahmet Dinçer de konuyu kendisine dert edinmiş ve 14 Temmuz 1954 tarihli köşesini bu konuya ayırmıştır. Kadınların futbol oynamasına kesinlikle karşı olan Dinçer’e göre “hanımların” spor yapmasının tek amacı “zarafetlerini arttırmak” olmalıdır. Kadın vücudunun “teşekkülât bakımından” yorucu ve mücadele isteyen sporlara elverişli olmadığını ve bu sporların kadın vücudunun tenasübünü bozduğunu, zarafetlerini azalttığını savunan Dinçer “Kadınlar için spordan beklediklerimiz bunlar değildir. Kadınların her şeyden önce kuvvetli, sıhhatli, mesut birer anne olmaları şarttır. Bu da ancak hafif sporlar ve kültür fizikle sağlanır” diye yazar.
Kocandan izin al öyle gel
Kadın futbolunun tamamen değilse de kısmen ciddiyetle konuşulduğu ilk dönem 1960’lı yılların sonlarıdır. Dünya genelinde kadın futbolunun atağa kalktığı, ilk resmi uluslararası turnuvaların da düzenlendiği bu dönemde Türkiye’de de kadın futbol takımlarının kurulması gündeme gelir. Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak, 1 Mart 1968’de yaptığı basın toplantısında bir Çek kadın futbol takımının Türkiye’de maç yapmak için başvurduğunu ancak Türkiye’de kadın takımı olmadığı için geri çevirdiklerini söyler. Bir kadınlar ligi kurulmasını çok istediğini, başta üç büyükler olmak üzere birinci lig kulüplerinin kadın takımları kurarak bu işe öncülük etmesi gerektiğini söyleyen Apak “Hanımlarımız mini etek giydiğine göre kısa pantolon giyip maç da yapabilirler” demektedir.
Bu açıklamadan kısa süre sonra, 20 Mart 1968’de eski hakemlerden Reşat Önen önderliğinde ilk kadın futbol takımı Hanımspor’un başvurusu yapılır. Renklerini turuncu-siyah olarak belirlediklerini söyleyen Önen, “Kulübe âzâ ya da sporcu olmak isteyen hanımlar evli iseler eşlerinden, bekar iseler babalarından, babaları yoksa velilerinden bir izinname getirmek suretiyle kulübe girebilir” derken erkek antrenör ve idarecilerin 40 yaşı geçmiş olması şartı aranacağını söyleyerek endişeli babaların-eşlerin yüreklerine su serper. Ancak Ankara merkezli Hanımspor projesi ne yazık ki hayata geçmez, kadınlar arasında pek ilgi görmemiştir.
1969 ve 1970’te bazı Alman ve İtalyan kadın futbol takımları Türkiye’ye gelip İstanbul, Ankara ve İzmir’de maç yapar. Gazetelere göre yabancı kadın futbolcular erkeklere taş çıkarmakta ve elbette “güzellikleriyle dikkat çekmekte”dir.
13 Nisan 1971 tarihli Hürriyet gazetesinde Ankara’da bir kadın futbol takımının kurulduğu haberini görüyoruz. Üst başlığı “Güzeller 19 Mayıs Stadı’nı istila etti” olan tam sayfaya yayılmış haberde bir mankenlik ajansının futbol takımı kurduğu ve Avrupalı kadın takımlarına meydan okuduğu yazar ama ne yazık ki ortada gerçek bir futbol takımı yoktur ve haber sırf şortlu-formalı mankenlerin fotoğraflarını basmak için uydurulmuş bir mizansenden ibarettir.
1971 aynı zamanda ilk kadın futbol takımı olan Dostlukspor’un temellerinin atıldığı yıldır. Kınalıada Spor Kulübü içinde bir “kızlar takımı” kurulmuştur. Bir süre Kınalıada Kız Takımı olarak anılan ve 1972’de Dostlukspor’a dönüşen takım ilk maçını 13 Temmuz 1971’de Kınalıada genç erkek takımıyla yapar. Maç 2-2 berabere bitmiştir.
İlk kadın futbol takımı gazetelerin büyük ilgisiyle karşılaşır. Önceki yılların aksine bu kez kadın futbolculara bir destek söz konusudur. Ancak gazetelerin bu destekleyici tavrına rağmen kadın futbolu pek rağbet görmez. Dostlukspor zar zor toparlanan 11 kadın futbolcuyla kurulmuştur ama başka takım yoktur. Rakip bulamayan Dostlukspor mecburen sezon açılış törenleri ya da jübile maçlarında veteranlarla, genç takımlarla gösteri maçlarına çıkar. 5 Aralık 1976’da kulüp başkanı o güne kadar 70 maç yaptıklarını, Anadolu’da dolaşmadıkları yer kalmadığını söylemektedir. (Ne yazık ki Dostlukspor’un turneye çıkar gibi Anadolu’yu dolaşmasının kadın futboluna büyük zararı olmuştur. Kadın futbolunun ilerleyen yıllarda hak ettiği ciddiyetle değerlendirilmemesinin en önemli sebeplerinden biri, Dostlukspor’un hafızalara bir eğlence, gösteri ve “renk” unsuru olarak kazındığı bu dönemdir).
1970’li yıllardaki kadın futboluyla ilgili gazete haberlerinde de ojeli tırnaklardan, makyajlı yüzlerden, topuklu ayakkabıdan ve “futbolcu güzeller”den sık söz edilir. Bu dönemin bir yeniliği de sonraki yıllarda da sık rastlanan “İlgisizlikten yakınan kız futbolcular” haberleridir. Ama 70’li yılların asıl icadı, kadın futbolcuları tanımlamak için kullanılan ve ilk kim çıkardıysa başına taş düşsün desek ayıp olmayacak kadar berbat bir laftır: dişi krampon.
Dişi kramponların sayısı artıyor
Dostlukspor 1978 yılında İzmir’de Filizspor kurulana kadar tek kadın futbol takımıdır. 12 Eylül 1980’deki darbe her şeyin olduğu gibi kadın futbolunun da tadını kaçırmıştır. Yine de 1983’te takım sayısı dörde yükselmiştir. Günaydın gazetesinin “Dişi kramponların sayısı artıyor” diye müjdelediği habere göre İstanbul’da Dostlukspor, Atılımspor ve Deryaspor, İzmir’de Filizspor takımları artık kadınlar ligi kurulmasını istemektedir.
Bu takımlardan Deryaspor, Türk asıllı iki Yugoslav futbolcu bile transfer etmiştir. Ülfet ve Güler adlı iki kardeş önceki sezon Alman kadınlar liginde oynamıştır. Fenerbahçeli Alparslan’ın (Eratlı) jübile maçından önce gösteri maçına çıkan takımda Ülfet seyircilerin de dikkatini çeker ve erkekler maçında tribünler kötü oynayan Arif’i protesto için “Arif’i çıkarın Ülfet’i alın” diye tezahürat bile yapar.
27 Ekim 1984’te Türkiye’nin ilk kadınlar futbol turnuvası düzenlenir. Kadınlar ligine öncülük etmek isteyen Dostlukspor, Atılım ve Deryaspor arasındaki turnuva Pendik’te yapılır. Final maçını tam beş bin seyirci izler.
1980’lerin ikinci yarısında kadın futbol takımı sayısında artış olur. Bunun en önemli sebebi halı sahaların yaygınlaşmasıdır. Türkiye’nin ilk halı sahasını kendi fabrikasının spor tesislerine kuran halı firması Dinarsu da bir kadın futbol takımı kurar ve 90’lı yıllarda kadın futboluna en çok yatırım yapan kulüp olur.
1989 yerel seçimlerinde büyük bir zafer kazanan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’li (SHP) belediyelerin verdiği destek 1990’lı yılların başında kadın futbolunda gözle görünür bir hareketlenmeye yol açar. Bu dönemde ligin kurulması ilk kez ciddi ciddi masaya yatırılır. 1993’te ilk kadın başbakan Tansu Çiller’in ilk kadın başbakan olmasının da rüzgârıyla ligin ertesi yıl kurulacağı müjdesi verilir. 1994 Mart ayında da 16 takımlı kadınlar ligi kurulur.
1990’lı yılların bir özelliği de kadın futbolunun Türkiye’deki siyasi iklime paralel olarak çağdaşlık-yobazlık ekseninde konuşulmasıdır. Doğrusu bu her zaman yersiz bir tartışma da olmamıştır. Nitekim 27 Mart 1994’te Ankara’ya belediye başkanı seçilen Melih Gökçek’in kafaya taktığı ilk şeylerden biri SHP’li belediyenin kurduğu kadın futbol takımıdır. Takımın kapanacağı söylentileri tepkilere yol açınca geri adım atan Gökçek, bu kararını bir süreliğine rafa kaldırır. Ama boş durmaz elbette. Takımın 10 Nisan 1994’teki Mersin deplasmanına gitmesi için araç vermeyerek işe başlar. Karakterine ve ileride yapacaklarına dair birçok ipucu içeren bu tip “gıcıklıklar” yaklaşık bir sene sürer. Basının konuya ilgisinin azaldığı sezon sonunda takımın kapısına kilit vurulur.
Takımın en önemli sorunu kapris
Futbol oynayan kadınların bacaklarının çirkinleşip çirkinleşmediği meselesi yine en önemli konulardan biridir. Örneğin, 20 Mart 1994’te Cumhuriyet gazetesine bir söyleşi veren ve “Bayan futbol takımlarının en önemli sorunu kapris. Bayan futbolcular biraz fazla kaprisli oluyor. Bu yüzden çok zorlanıyoruz” diyen Özbostancıspor’un teknik direktörü Orhan Bıçakçıoğlu, futbolun bacak güzelliğini bozduğu iddialarına da karşı çıkıp “Bizim takımda mankenlik yapabilecek en az sekiz kardeşimiz var” demektedir.
Gazete haberlerinde yaklaşık 70 yıl önce başlayan eski makyaj-topuklu klişeleri de devam etmektedir. Bu dönem aynı zamanda “kız futbol takımı”nın “bayan futbol takımı”na dönüştüğü dönemdir. 70’lerin “dişi krampon”undan daha beter olan ve bu yazının sınırlarını aşan “bayan futbolu”nun yerini kadın futboluna bırakması için ise 20 yıldan fazla beklemek gerekecektir.
(Bu yazı, Socrates dergisinin Mart 2016 tarihli 10’uncu sayısında yayımlanmıştır.)
Ana görsel: Cengiz Kahraman Arşivi’nden