Valide Nurbanu Sultan’ı tanır mısınız? Nam-ı diğer Valide-i Atik. Kendisi 2. Selim’in hasekisi, Hürrem Sultan’ın gelini, 3. Murad’ın validesi olur. Osmanlı Hanedanı’nın en kuvvetli kadınlarından biri olmasının yanında, kendi adının verildiği ve bu külliyeden tutun da Üsküdar çarşıdaki Mimar Sinan Hamamı‘na kadar Üsküdar’ın simgesi haline gelmiş pek çok binanın da banisidir.
Birazdan fotoğraflarını göreceğiniz Atik Valide Cami, Nurbanu Sultan’ın banisi olduğu en mühim eser olan külliyenin bir parçası. Mimarı da çok gururla ve sevgiyle andığımız Mimar Sinan. Atik Valide Külliyesi ile ilgili tarihçi Gülru Necipoğlu şöyle yazıyor:
Üsküdar’da, çevresinde gelişen ‘yeni mahalle’de (el mahalle el cedide, mahalle-i cedide) yer alan muazzam külliye ise bir cami, medrese, mekteb, darülkurra, darülhadis, (mutfak, yemekhane, tabhane hücreleri, anbar, odunluk ve çifte han içeren) bir imaret, derviş zaviyesi ve darüşşifayı kapsıyordu. … Padişah, oğlu Murad’ın annesi tarafından Üsküdar’da inşa edilmekte olan caminin mütevellisi ile bina emini Mustafa tarafından mermer aramak için gönderilen adamlara, kadıların yardımcı olmalarını emreder. Eski bina harabeleri ve arazilerden kazılarak mermer çıkartılmasına bundan evvel karşı çıkanlara da engel olunulması buyrulur.
Anlayacağınız bol emek ve ihtimamla yapılıyor bu külliye. Hem Nurbanu Sultan’ın ne denli kuvvetli olduğunun bir göstergesi hem de Üsküdar’ı bugünkü Üsküdar yapan girişimlerin en önemlisi desek sanırım yanlış olmaz.
1584’te son haline ulaşan külliye yıllar içinde pek çok amaca hizmet etmiş. En son olarak da 2014 senesinin sonunda restorasyondan çıkmıştı. Külliye’nin Şifahane restorasyonuna istinaden pek çok yazı ve görsel çıktı ancak caminin içine yakından bakan görsellere veya yazıya rastlayamadım. Uzaktan ve internetteki resimlerde restorasyondan sonra herşey normal, yerli yerinde ve cilalı gözüküyor. Ama şimdi beni takip edin, kadınlar katına çıkıyoruz, herşeyi daha yakından ve net görebileceğimiz yere (dikkat ağır metafor). Zoom yaparak ilerleyelim:
Şimdi… 2 senedir kamuflaj moda biliyorsunuz… Atik Valide Cami örneğinde de, mermerin ve günümüz modasının bu benzersiz ve akıl almaz bileşimi sonucu kartonpiyer çağının en yüksek örneklerinden birine şahit olmaktayız. Yüklenici şirkete, bu projeye onay veren Anıtlar Kurulu ve Belediye’ye ultra vizyoner madalyası takalım. Taktık. Döneminde en çok restorasyonu yapmakla övünen AKP’ye, suyunun suyunu çıkardığı yetmezmiş gibi bir de şebeğe dönüştürdüğü mirasımıza ne hakla ve cüretle bu müdahalelerde bulunduğunu soralım. Böyle mühim restorasyon projeleri nasıl oluyor da her gün yenisi türeyen ne idüğü belirsiz inşaat firmalarına veriliyor? Üstüne üstlük bir de bu projeler nasıl oluyor da Müze ve Anıtlar Kurulu onayından geçiyor anlamak mümkün değil.
Son olarak, Atik Valide Şifahanesi’nin başına gelen restorasyon felaketinin boyutlarını anlamak üzere sizi şuradaki görsellere ve yazıya davet ediyorum. Ben karşılaştırma için 1911 yılında Şifahane’nin “resmi bimarhane” olduğu döneme ait bir fotoğraf koyayım bir de bu linkte gösterilen restorasyon sonrası 2014’te çekilmiş karelerden birini. Buyrun:
Görseller: Yazının içindeli ilk iki fotoğraf Sinan Doğan’ın internette bulduğum flickr fotoğraflarından, diğer cami fotoğrafları ise benim telefonumdan.