Efsanevi bilimkurgu yazarı Arthur Clarke, 1960'tan bugüne iyimser bir ışık tutuyor.

TARİH

Senin Annen Daha Üstün Varlıklar İçin Bir Basamaktı Yavrum

Arthur C. Clarke, bildiğiniz gibi en ünlüsü (çünkü kendisi sadece onu okumuştu almıştı) 2001: Bir Uzay Macerası (2001: A Space Odyssey) olmak üzere birçok önemli bilimkurgu romanının ve makalenin yazarı. 1974’te masum bir BBC muhabirine verdiği şu mülakat dikkatimi celb etti:

 

 

Muhabir: 2001 filmiyle bizi 21. yüzyıla ışınladınız. Bugün oğlum Jonathan’ı yanımda getirdim, 2001’de şu an benim olduğum yaşta olacak. Belki o, sizin tasvir etmeye çalıştığınız dünyaya uyum sağlamış biri olacak.

 

Clarke: Oğlunuzun yetişkin olacağı dönemin asıl farkı, ki gerçekten 2001’e kadar beklemesi gerekecek, kendi evinde bir bilgisayarının olacak olması. Bu kadar büyük de değil, bir konsol büyüklüğünde. Buradan yerel hat üzerindeki diğer bilgisayarla iletişim kurabilecek ve günlük hayatında ihtiyacı olan her bilgiyi oradan alacak, banka hesap dökümleri, bilet rezervasyonları gibi – karmaşık modern bir toplumda yaşarken ihtiyaç olabilecek tüm bilgiler. Bu alet küçük olacak ve evinde duracak. Burada gördüğünüz televizyonların ekranı gibi bir ekranı ve bir klavyesi olacak ve oğlunuz bilgisayara konuşarak ondan bilgi edinebilecek. Ve tüm bunlar ona bugün telefonun bize sıradan geldiği gibi sıradan gelecek.

 

Muhabir: Sosyal anlamda bunun ne tür bir yaşam olacağını merak ediyorum. Tüm hayatlarımız bilgisayar üzerine kuruluysa, bilgisayar bağımlısı bir toplum ve bilgisayar bağımlısı bireyler mi olacağız? (Muhabir de o kadar masum değil, muhabir de ileri görüşlü).

 

Clarke: Bazı açılardan evet ama bu durum toplumumuzu aynı zamanda zenginleştirecek de, çünkü aslında nerede istersek yaşayabilmemizi sağlayacak. Herhangi bir işadamı veya müdür dünyanın herhangi bir yerinde yaşayarak işini bunun gibi bir alet üzerinde halledebilecek, ve bu harika bir şey, bu demektir ki biz şehirlerde tıkılıp kalmaya mecbur değiliz, şehir dışında veya nerede istiyorsak orada yaşayabilir ve yine de başka insanlarla ve bilgisayarlarla iletişim kurabiliriz.

 

Şimdi sayın Clarke’ın şehir yaşamına düşman, istediği yerde yaşama fikrine sevdalı olduğunu, internetin bir numaralı faydasını köyden email atabilmekte gördüğünü hem yaklaşık 40 yaşında Sri Lanka’ya taşınıp ölene kadar orada yaşamasından, hem de bu yukarıdaki videodan 14 sene önce benzer öngörülerde bulunduğu başka bir kaydından bilebiliyoruz. Orada da şöyle diyor:

 

Peki ya geleceğin şehri? Mesela 2000 yılı. Bence tamamen farklı olacak, hatta şehirler ortadan kalkmış bile olabilir. Atom bombasından ya da taş devrinden bahsetmiyorum. Komünikasyon alanındaki inanılmaz gelişmelerden söz ediyorum, özellikle transistör ve komünikasyon uyduları. Bunlar, nerede olursak olalım birbirimizle anlık iletişim kurabilmemizi, gerçek lokasyonlarını bilmesek bile arkadaşlarımıza dünyanın her yerinden ulaşabilmemizi sağlayacak. O senede bir insan işini Haiti veya Bali’den Londra’dan olduğu gibi yapabilecek. … O zaman geldiğinde, tüm dünya bir noktaya ufalmış olacak ve şehirlerin, geleneksel olarak insanların bir araya geldiği yer olma özelliği anlamsız olacak. İnsanlar yolculuk etmeyecek, iletişim kuracak. İş için değil, sadece keyif için seyahat edecekler (metrobüsü öngörememek). Tek umudum o gün gelip şehir yok olduğunda, tüm dünyanın tek bir dev banliyöye dönüşmemiş olması.

 

Bu öngörülerden bazısının tam olarak neden ve nasıl yarım kaldığı, bazısının kimin için gerçekleşip kimin için gerçekleşemediği bugünümüzü meşgul eden sorular. Dünyadaki gelir adaletsizliğinin insanların arasındaki yaşam standardı aralığını açarken zaman aralığını da açıyor olduğu, gelişe gelişe geldiğimiz noktada farklı gerçekliklerimizin farklı zamanlara denk gelebileceği ise çok mu bilimkurgu fikirler? Clarke da bu arada sürekli iş adamlarına, yöneticilere atıfta bulunuyor ama teknolojinin işlerini gereksiz kılacağı orta ve alt sınıf insanlara ne oluyor, onlar şehirlerde değillerse neredeler söylemiyor (banliyölerde galiba).

 

Clarke, “geleceği öngörmeye çalışmak yıldırıcı, tehlikeli bir iştir” demiş, ama “muhtemel gelecekler” için zaman çizelgeleri oluşturmaktan da kendini alamamış. Bu ileri görüşlülüğü, birçok başarılı bilimkurgu yazarı gibi bilim insanı olmasının, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri doğru takip edebilmesinin ürünü, ama Clarke bir yandan da teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanılacağına dair sürekli hayalkırıklığıyla sonuçlanan bir iyimserliğin kurbanıymış. (“geleceğe dair emin olabileceğimiz tek şey, muazzam olacağı”). Nitekim ‘nasıl’ı tartışılsa da, teknolojik gelişmelerin/gelişmişliğin bugün dünyadaki adaletsizliğin ana iticilerinden biri olduğunun tartışılacak bir yanı yok. Yazımı “ne diyorsunuz, gelecek şimdi iyi mi oldu kötü mü oldu” diye mütefekkir bir zirvede bitirmeden evvel sizi son bir alıntıyla uğurlayayım:

Gelecekteki dünyada ikamet edecek en akıllı varlıklar insanlar veya maymunlar değil bugünkü bilgisayarın uzak akrabaları makineler olacak. Bugünün elektronik beyinleri tamamen moronik, ama bu durum bir nesil sonra değişecek. Makineler düşünmeye başlayacak ve zaman içinde yaratıcılarını tamamen geçecekler. Eğer bu size depresif geliyorsa, öyle olması için bir sebep görmüyorum. Biz neandertal insanı aştık ve bunun adını gelişme koyduk. Daha üstün varlıklar için basamak işlevi görmeyi bir imtiyaz olarak kabul etmeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YOrhan Pamuk’u Bezdirmişsiniz
Orhan Pamuk’u Bezdirmişsiniz

Orhan Pamuk, sırf yurtdışında başarılı diye eleştirilmekten (hâlâ) şikayetçi: “Romanın başarısını kendisine karşı bir silah olarak kullanıyorlar.”

KÜLTÜR

YKazuo Ishiguro ile Röportaj: Kurgu Sanatı
Kazuo Ishiguro ile Röportaj: Kurgu Sanatı

Edebiyat nobelinin yeni sahibi Kazuo İshiguro ile hayat hikayesi, ilham kaynakları, çalışma rutini üzerine yapılmış en kapsamlı röportajlardan biri.

ENGLISH

YIn Turkey, female patients bear brunt of misdiagnoses
In Turkey, female patients bear brunt of misdiagnoses

The common request shared by every woman I spoke to for this article was that they would be properly listened to.

Bir de bunlar var

CarsonKedi
Rachel Diyor Ki, Şu Dünyanın Güzelliğine Bak
“PAPAZ YOK CAMİ YE GİTTİ”
Umman Nine’nin Mektupları: Kadınlar Çeker Zahmet Küreğini

Pin It on Pinterest