Leyla Erbil 19 Temmuz 2013’te hayata veda etti. Dün, Tezer Özlü‘nün ona yazdığı mektuplara bir kere daha baktım. Leyla Erbil’in hayatına, hayalkırıklıklarına, sıkıntılarına, sevinçlerine dair ipuçları var bu mektuplarda. Özlü’nün, Erbil’in karakterine, edebiyatına duyduğu hayranlık çok samimi. Ona cesaret veriyor, cömertçe övüyor, ikisinin benzerliklerinden, girdikleri mücadeleden bahsediyor. Mektuplar hep “Leylacığım” diye başlıyor. Birisini, yakın bir dostunun ona yazdığı satırlardan tanımak, o kişiyi tanımanın en kestirme yolu mu acaba?
…. Senin kitaplarının derinliğini ve yazınsal niteliklerini hiçbiri anlamadı… Sen Türk yazınına çığır getirmiş bir yazarsın, ben de senin yolunda ilerleyip… gidip, hiç değilse, yazı ve sözle bu mücadeleyi sürdüreceğim… Birlikte hareket edersek, belki bazı gerçekleri daha da belirli kılmayı daha çabuk sürede başarırız… Ama her şeyden önemli olan, yaşayabilmek… Biz, kimse ile yaşayamıyorsak da, kendimizle yaşayan, kendi içimizde gece gündüz mücadele eden insanlarız… (Berlin, 27 Mart 1982)
Tabii sende, ya da bende sana benzeyen çok yönler var. Mektubunu okuduktan sonra otobüs beklerken bunları düşündüm. Erkeklerin beğendiği, istediği bir kadınsın. (Sana söylediklerimi kendime de söylüyorum.) Hep sevildin. Güzelsin, temizsin. (Pis kadın olur mu, diyeceksin.) Ama kimlerin pis olduğunu sen de çok iyi biliyorsun. Sonra senin, benim gibi (galiba kendimi çok koydum bu işin içine) eleştirici yanın çok güçlü. Sonra cin gibisin, bir kere kendi kendini iyi gözlüyorsun… (Berlin, 21 Haziran 1982)
Seni çok özlüyorum. Bakalım ne zaman görüşeceğiz. Kitabını bekliyorum. Ver birine yazsın. Sürekli değiştirmekten vazgeç. (29 Mart 1984, Ennenda)
Mektubunu aldığımdan beri, kafamda sana yazıp duruyorum, ayrıca bu büyük sevinci, sana yazmanın mutluluğunu belki bilinçli olarak biraz sakladım durdum. Yaşamımda birlikte olmaktan hiçbir an sıkılmadığım ender insanlardan biri sensin, bir ikincisi var mı, bilmiyorum. Sıkılmak bir yana, tam aksine içim direnç ve yaşam sevinciyle dolmuştur, beni hep coşturmuşundur. (22 Mayıs 1984)
Burada en çok seni arıyorum. Ne önemli, yeri doldurulmaz bir boşlukmuş, dostlukmuş… Türk edebiyatında çığır açmış bir yazar olmana karşın, çağdaşlarının geriliği nedeniyle cahillerin baskısı altında kaldın. Ama bu yalnız sana özgü bir durum değil, tüm ülkelerde örneği var. Seni anlayan, seven, değerini bilen mutlak önemli bir kesim var, bu kesim de hiç de küçük değil. Zamanlara dayanacak bir öncüsün. Senin gibi bir kadın –kadın olmasın, kadın demeyeyim, insan– kiminle yaşarsa yaşasın, sorunlar olacaktır. Bizler belki de kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız… Paris, New York gibi kentlerde olsaydık, belki başka türlü yaşardık… bilmiyorum. Ama İstanbul’da da çok derin yaşadığımızı, içten insanlar bulduğumuzu… burada daha iyi algılıyorum. (Zürih, 3 Ocak 1985)
Kaynak: Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e Mektuplar, YKY, 1995. Ana görüntü