FIFA Kadınlar Dünya Kupası 5 Temmuz’da sona erdi. ABD, final maçına çok hızlı başlayarak dünya kupasını kazanırken Japonya ikinci, İngiltere de üçüncü sırayı aldı. Ve bu kupa, geçen yıl yine bu zamanlarda Brezilya’da düzenlenen FIFA Erkekler Dünya Kupası’na(1) kıyasla dünyanın pek çok yerinde neredeyse hiç duyulmadı.
Kadın futbolunun Türkiye’de çoğu erkek futbolu izleyicisi ve medya tarafından görmezden gelinmesi, federasyon tarafından neredeyse hiç desteklenmemesi ve hatta “kadın” ve “futbol” sözcüklerinin bir arada kullanılmasına toplumun büyük bir kısmı tarafından şüphe ve alayla yaklaşılması gibi konuları ayrı bir yazıda uzunca tartışabiliriz ancak ne yazık ki dünyanın en büyük futbol kurumu olan FIFA ve düzenlediği dünya kupası bile çoğu açıdan cinsiyet eşitliğinden uzak bir tablo çiziyor. İkisi de 4 yılda bir düzenlenen kadınlar ve erkekler dünya kupaları arasında fıtrattan bağımsız bazı önemli farklar var.
6 Haziran’da 24 takımın katılımıyla Kanada’da başlayan dünya kupası, 5 Temmuz’da ABD – Japonya finaliyle sonra erdi. Bir önceki dünya kupasında yine aynı takımlar arasında oynanan final maçından Japonya galip ayrıldığı için bir bakıma rövanş niteliği taşıyan son maç, henüz 20 dakika dolmadan 4 gol bulan ABD’nin 5-2 kazandığı rahat bir galibiyete sahne oldu. Ve bu maçta ABD’li oyuncu Carli Lloyd, 16 dakika içinde attığı üç golle dünya kupaları tarihinin en hızlı hat-trick yapan futbolcusu unvanını da elde etti (Rekor, 24 dakika ile Erich Probst’ta idi).
Kupanın tarihine şöyle bir bakacak olursak, erkekler dünya kupası organizasyonu 1930’da başlarken FIFA’nın kadınlar kategorisini bundan ancak 61 yıl sonra, 1991’de başlattığını görüyoruz. Tabii ki bu gecikmede, modern futbolun doğduğu yer olarak bilinen İngiltere’de 1921’de futbol federasyonunun “futbol oyunu kadınlar için uygun değildir ve kadınlar bu spor için teşvik edilmemelidir” kararıyla kadın futbolunu neredeyse 50 yıl sürecek yasaklı bir döneme sokmasının da büyük etkisi var.
Yedinci kadınlar dünya kupası, tüm maçların suni çimde oynandığı ilk dünya kupası oldu. Daha sert ve kuru olduğu için sakatlık riskini artıran ve zemin sıcaklığının hava sıcaklığına oranla çok daha yüksek olduğu suni çimler, oyunun kalitesini kötü etkilediği için büyük organizasyonlarda tercih edilmiyor. FIFA, kadınlar dünya kupasını suni çimde oynatma kararını 2014’ün sonlarında açıkladığında, 13 farklı ülke takımındaki 80’den fazla futbolcu bu karara tepki göstermişti. Açtıkları dava FIFA tarafından dikkate alınmadı; FIFA, davayı kaybetseler bile kararın değişmeyeceğini açıkladı. FIFA, ayrıca Meksika, Fransa ve Kosta Rika takımlarından davacı olan futbolcuları kadro dışı bırakmakla tehdit etti. Bunların sonucunda davacı taraf, turnuvaya odaklanabilmek için şikayeti geri çekti. Dünyaca ünlü ABD’li futbolcu Abby Wambach, yasal süreci başlatacaklarını duyururken şöyle demişti: “Bu konuda çok fazla tartışma dönüyor. Ama gerçek şu ki Erkekler Dünya Kupası katiyen suni çimde oynatılmaz. Yani bu benim için kadın haklarıyla ilgili, eşitlikle ilgili bir sorun.”
FIFA’nın sistematik cinsiyetçiliğine örnek bulmak kolay. Hatta bu örnekler kimi zaman sözleşmeyle sabit: İsveç kanalı TV4, turnuvadan bir süre önce, dünya kupası haberlerini yayınlarken cinsiyet belirten ifadeler kullanmamayı önerme cüreti gösterince FIFA tarafından ‘sözleşmeyi ihlal etmeyin’ uyarısı gelmişti. Yani futbol doğalında bir erkek alanı ve eğer bu sporu yapan kadınlar varsa cinsiyetlerinin ayrıca belirtilmesi gerekir ki yaptıkları tüm futbol camiasından sorulmasın!
1998’den beri FIFA’nın başkanlık koltuğunda oturan Sepp Blatter’a gelirsek, Mayıs ayında ortaya çıkan yolsuzluk skandalının gölgesinde, son olarak, tutuklanma korkusuyla İsviçre’den çıkamadığını ve ‘kişisel sebeplerle’ Kadınlar Dünya Kupası ödül törenine katılamayacağını belirtmişti. Blatter, kadın futbolunun başarılarını sahiplenmekten geri kalmasa da 17 yıldır bu konuda eşitlikçi bir adım atmıyor ve sık sık başkanlık ettiği alana dair bilgisizliğini açık ediyor. Örneğin 2004’te kadın futbolunun nasıl daha popüler hale getirilebileceği sorusu üzerine “Kadınlar voleybolda olduğu gibi daha feminen kıyafetlerle oynasınlar. Mesela daha dar şortlar giysinler.” diyebiliyor. “Kadın futbolcular, söylemesi ayıp, güzeller. Ve halihazırda erkeklerden farklı kuralları var, mesela daha hafif bir topla oynuyorlar. Bu karar daha estetik bir kadın futbolu yaratmak için alınmıştı, peki neden giyimde de bunu yapmayalım?” diye görüşünü savunduğunda ise kadınların ve erkeklerin yıllardır aynı ağırlıkta toplarla oynadığını bilmediği ortaya çıkıyor.
FIFA’nın yönetim kurulundaki 27 üyeden sadece 3’ü kadın. Ve 2013’te Burundi Futbol Federasyonu Başkanı Lydia Nsekera’nın katılımına kadar, yani 109 yıllık tarihi boyunca, yönetim kurulu tamamen erkeklerden oluşuyordu. Blatter, FIFA’da idari pozisyonlarda kadınların yokluğu konusunda da, açık sözlülükle, “Futbol çok maço bir spor. Hanımların FIFA içinde bir mevki edinmesi kolay değil.” demişti.
Blatter’ın vukuatları bunlarla bitmiyor. Dünyanın en ünlü futbolcularından Alex Morgan, Blatter’ın, 2012 FIFA Yılın Futbolcusu Ödülleri töreninde kendisini tanımadığını söylemişti. Morgan, o yıl üçüncülük ödülü aldı. Aynı şekilde Blatter, 2013’teki törende ABD’li futbolcu Sarah Huffman’ın daha önce bu ödülü tam 5 kez kazanan Marta olduğunu sanmış ve “Marta! Sen bir numarasın, bir numara!” diyerek Sarah Huffman’a sarılmıştı. Dünyaca ünlü futbolcuları tanımayan ve birbirine karıştıran bir federasyon başkanı, FIFA’nın kadın futboluna ilgisizliğini de gösteriyor aslında…
Federasyon tarafından çıkarılan The Fifa Weekly dergisinde yer alan bir makalede şöyle bir cümleye rastlayabiliyorsunuz: “Futbol basit bir oyun. Sadece, karınıza pasif ofsayt ve aktif ofsayt kurallarını anlatmaya çalıştığınızda karmaşıklaşır.” Cümleyi neresinden tutsanız elinizde kalır. Öte yandan futbol hakikaten pek çok spordan daha basit kurallara sahip; her yaştan ve kesimden insanın ilgisini çekmesi, evrenselleşmesi ve bu denli kitleselleşmesi zaten büyük ölçüde bununla ilgili. Ayrıca, erkeklerin iktidar kalelerinden biri olan bu sporu kadınlardan korumak için yıllardır sarıldıkları ofsayt esprisi de çoktan bayatladı.
Futbolun finansal boyutu, üzerine çok şey söylenmesi gereken bir diğer mesele. Dünyadaki hiçbir federasyon kadın ve erkek futboluna eşit bütçe ayırmıyor. Türkiye’de durum zaten içler acısı. Dünya Kupası’na katılan ilk Karayip ülkesi olan Trinidad ve Tobago da, federasyonları tüm takıma toplam 500$ verdiğinden, Kanada’ya ulaştığında Twitter üzerinden yemek desteği istemişti. Örnekler çoğaltılabilir.
Ve tabii, FIFA’da da eşitsiz uygulama sürüyor. Kadınlar dünya kupasını kazanan ABD’nin ödülü 2 milyon dolar ve bu miktar ilk bakışta hiç fena görünmüyor. Oysa 2014’te erkekler dünya kupasına katılmaya hak kazanan 32 takımın her birine hazırlık masrafları için 1.5 milyon dolar verilmişti. Son 16’ya kalan her takım 8 milyon dolar alırken, Almanya, kupayla beraber 35 milyon doların da sahibi olmuştu.
Marta haklı.
Son kadınlar dünya kupasında izlediğimiz kaliteli oyun, hem tribünde hem sosyal medyada kupaya gösterilen ilgi, kadın futbolunun çıkardığı yıldız oyuncu sayısının artması, EA Games’in satışa sunduğu video oyunu FIFA 16’ya kadın futbolunun da dahil edilmesi ve benzeri gelişmeler, çok uzun bir mücadelenin ve aynı zamanda damlaya damlaya da olsa artmaya başlayan maddi kaynakların sonuçları. Erkek futbolunun medyada kapladığı yere rağmen pek çok ülkede ulusal kadın futbol takımlarının erkeklerden daha başarılı olduğunu düşününce ‘kadınlar futboldan ne anlar’ sorusunun yakında tedavülden kalkacağını iddia etmek yanlış olmaz.
Not:
(1) Bu alandaki pek çok terim, konu erkek futbolu olduğunda cinsiyet bilgisi içermeden kullanılırken kadın futbolundan bahsedildiği zaman cinsiyet vurgusu içeriyor. Ve aslında bence bu, futbola dair söylemlerin ‘zaten’, ‘her zaman’ erkeklerden bahsettiği algısını pekiştiriyor. Bu sebeple yazı boyunca erkek futbolundan bahsettiğim noktalarda bunu özellikle belirtmeyi seçtim.