Tomris Uyar’ın bu fotoğrafı, oğlunun sitesinde şu alt yazıyla yer alıyor:
Tomris Uyar, tahminime göre Etiler Basın Sitesi’ndeki evde, Gülüver ile.
Kendi gibi adı da güzel, dalgın Gülüver Uyar’ın eşlikçisi. Mutfak raflarında puantiyeli fincanlar, su bardakları, cezve ve tabaklar var. Uyar’ın elinde de bir bez. Ve o an aklında yazmakla ilgili fikirler dolanıyor mu acaba? Katıldığı bir radyo programında kendi yazım sürecinden bahsederken ilham kedilerinin herhangi br an gelebildiğinden bahsediyor çünkü. Bir de “keşke bir odam olsaydı” diyor. Bu kısacık kaydın tamamını dinlemek mümkün olsaydı keşke.
4 Temmuz, Tomris Uyar’ın ölüm günüydü.
Şimdi bu çalışmak ve yazmak biraz okumakla bağlantılı gibi geliyor bana. Her gün yazmam, belli bir yazma disiplinim yok. Canım istediği zaman yazarım. Bu canın istemesi de yani heves veya kapris anlamına gelmiyor. Hazır olduğum zaman yazarım. Demin sözünü ettiğimiz materyali tamamladığım zaman yazmaya otururum. Bu, bulaşık yıkarken de karar verebilirim buna, çamaşır yıkarken de karar verebilirim, ama karar vermeden yazmaya başlamam çünkü bilirim ki çok fazla vakit tüketeceğim. Gerekli nirengi noktalarını, yol gösteren taşları bulana kadar. Bu yol gösteren taşlar, işte konuşmalar, sesler, yüzler, belli bir güzellik, belli bir çirkinlik hepsi olabilir. Hayat bize bu konuda o kadar çok şey sunuyor ki, gerçekten hepsi olabilir. Ama siz sorumlu bir sanatçı kendinizi kabul ediyorsanız oturduğunuz zaman işinizin başına buna hazırlıklı zanaat, sadece sanat değil, zanaat bilgileriniz de olması gerektiğini düşünüyorsunuzdur. Ben öyle düşünüyorum.