Unna’daki ışık müzesi yalnızca göze değil, tüm duyu organlarına farklı deneyimler tattıran bir mekân.

SANAT

İlk Işık Müzesi

Özellikle son yıllarda genelde dış mekânlarda nesneler ya da mimari öğeler ile bir arada kullanılan yapay ışık, doğa ve kentten ilham alarak sanatın farklı bir anlatımı haline geldi. Açık alanda izleyicilerle buluşan ışık enstalasyonlarından farklı olarak, performans sanatçılarının mekâna özgü kurguladıkları sanat eserleri sıra dışı bir müzede sergileniyor. Dünyanın ilk ve tek ışık sanatı müzesi Unna Lichtkunstzentrum, Almanya’nın Unna kasabasında 2001’de açıldı. Önceden eski bir bira fabrikası olan müzenin geçmişteki işlevine müdahale edilmeden bırakılması atmosferi oldukça etkileyici kılıyor. Fabrikanın yerin 10 metre altında ve yaklaşık 2500 m2′lik alanında bulunan soğutma ve depolama bölümleri sergi alanları olarak kullanılıyor. Sergilenen sanat eserleri için sıra dışı bir ortam yaratan bu yeraltı odalarının hepsi kalıcı eserlere ayrılmış durumda ve bodrumdaki tonoz çatılı büyük holde ise yılda iki kez geçici sergiler düzenleniyor. Serginin kalıcı koleksiyonunda Rebecca Horn, Olafur Eliasson gibi ünlü sanatçıların müze için özel olarak tasarladığı ışık ve ses efektlerinden oluşan ilginç yerleştirmeleri yer alıyor.

 

kumandas 7

 

Müzenin bodrum katına bağlanan girişinde karanlık ve nemli bir atmosferle, ziyaretçiyi  Jan von Munster’in “diyalogtayım” adlı eseri karşılıyor. Çelik merdivenlerle aşağı inmeden hemen önce kuyuya benzer boş ve derin bir alanın içine gerilmiş onlarca tel arasında, 10 farklı dilde “ben” anlamındaki mavi neon ışığıyla yazılan harfler sanki havada asılı kalmış ve sessiz bir dialog yaratmayı başarmış gibi.

 

kumandas 4

Jan von Munster, Ich im Dialog ,2005


Bodruma indiğinizdeyse bu el değmemiş endüstriyel binanın mahzenlerinde sıra dışı 12 sanatçının ilginç çalışmalarını keşfediyorsunuz.

 

Örneğin Christian Boltanski’nin “ölüm dansı” adını verdiği ve geleneksel gölge oyunlarından esinlendiği ürkütücü imgelerle dolu şekillerin yanından geçerken zihinlerde çocukluğa dair korkular beliriyor.

 

kumandas1

Christian Boltanski ,Totentanz 2002

 

Bremenli müzisyen Christina Kubisch’in “bembeyaz (pamuk prensesin adı-snow white) ve kuzguni kara” isimli çalışması bira mayalamak için kullanılan dört adet dev mayalama tankının içine kurduğu ses sistemi ve siyaha boyanmış mekânın döşemesine yerleştirdiği beyaz pigmentli 172 hoparlör ile insanı farklı bir ses ve ışık deneyimi içine sürüklüyor.

 

kumandas 3

Christina Kubisch Schlohweiß und Rabenschwarz, 2001

 

En çarpıcı enstalasyonlardan biri de doğadan ilham alan Danimarkalı heykeltıraş Olafur Eliasson’un “yansıtıcı koridor” adlı çalışması. 10 metre yüksekliğindeki mekânın iki yanında düzlemsel olarak akan su, elektronik flaşların ani parlamaları sayesinde damla damla havada asılı kalmış etkisi veriyor. Sanki zamanın yavaşladığı bir şelalede damlaları tek tek görmek, yanlarından geçip gitmek gibi..

 

kumandas 2

Olafur Eliasson Der reflektierende Korridor,2002

 

Bir ışık sanatçısı olan Keith Sonnier’in “gözyaşı tüneli”nde ise, sanatçı tarafından özel olarak seçilmiş biri kırmızı diğeri mavi floresan lambalarla aydınlatılmış iki farklı tonoz çatılı koridor arasında tavana asılı geometrik neon ışıklarıyla, sıcak ve soğuk renklerin arasındaki ton geçişlerini algılamayı sağlıyor.

 

kumandas 5

Keith Sonnier: Tunnel of Tears, 2002

 

Meşhur Rebecca Horn’un “nilüfer gölgesi” eseri ise sualtı sesleri eşliğinde, birbirine yaklaşıp uzaklaşan karmaşık bir mekanizmadan oluşan nilüfer çiçeklerine benzer aydınlatmalar sayesinde mekânsal sınırları aşıp evrenle buluşmayı amaçlıyor. Mekanizmanın yavaş hareketlerinin duvarda yarattığı gölge oyunları sesle birleşince gerçekten de dünya ötesinde bir mekân algısı yaratıyor.

 

kumandas 6

Rebecca Horn: Lotusschatten, 2006

 

Unna’daki ışık müzesi yalnızca göze değil, tüm duyu organlarına farklı deneyimler tattıran bir mekân. Yeraltındaki el değmemiş nemli, karanlık ve yüksek depolarda dolaşırken, sanatçıların hayal dünyalarının bir an için parçası olduğunu hissediyor insan. Müzeden dışarı çıktığınızda temiz havayı solumak ve insanları görmek, bir hayalden uyanıp hayatınıza kaldığınız yerden devam etmeye benziyor.

 

Müzede sergilenen diğer eserlere ilişkin ve ayrıntılı bilgi için web sitesini inceleyebilirsiniz:

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ECİNNİLİK

YUna Aramızda
Una Aramızda

Kadına yönelik şiddetin hem kişisel hem de toplumsal bakış açılarında nasıl bir yol katettiğini anlatan bir manifesto onunkisi.

KÜLTÜR

YSalgında Değişen Mekansal Algılarımız
Salgında Değişen Mekansal Algılarımız

İnsanın yokluğu mimari algılarımızı etkiliyor mu?

SANAT

YEdebiyatın Cadıları
Edebiyatın Cadıları

Dünyanın her yerinden, kimisini ezbere bildiğimiz, kimisini hiç duymadığımız otuz kadar edebi cadı var bu kitapta.

Bir de bunlar var

Müze, Çocuklar ve Bir “Ressamcı”
Dans Edince Oldu Mu?: Helly Luv’ın ‘Devrim’i
Temassız Hayat Noktası

Pin It on Pinterest