9 Mayıs Cumartesi akşamı, Okan Bayülgen ekranı ikiye bölüyor.
Bir tarafa AVN (Adult Video News) ödül töreninden bir kare koyuyor, diğer tarafa da Met Galası’nın kırmızı halısından bir utanç tablosu.
Ve içi kan ağlarcasına soruyor: “Sol tarafta gördüğünüz porno filmleri ödül gecesi. Sağda gördüğünüz ise Metropolitan Müzesi’nin 1973’ten beri yinelenen saygıdeğer bir sanat ödülleri gecesi. Sizce hangileri porno yıldızı bunların?”
(Gülüşmeler)
Konuk: “En sağda, 4. olabilir mesela?”
“…Diğerleri de çok saygıdeğer adamların eşleri. Dünyanın en çok para kazanan kadınları. İşte bu riyakarlık dünyanın her yerinde var. Bu kızlar saygıdeğer, bu kızlar saygı değmez olarak adlandırılıyor.”
AVN ödül töreni, haber sitelerinde “Utanıp sıkılmadan gelip ödüllerini aldılar” şeklinde yer buldu. Okan Bayülgen’in “Bu kadınlar pornocu gibi gelmemişler törene!?” şaşkınlığıyla, arada verdiği ahlakçı eslerle sorduğu sorular, şekeri kaçmış sakız misali tecavüz kültüründen, medyanın kadınları hemcinslerine karşı yarıştırmasına kadar uzayıp geliyor.
Gönüllü katılmadığımız, onay vermediğimiz bir yarış bu.
Kadınlara saygı göstermek neden bu kadar meşakkatli bir iş? Neden saygıdeğer işlerde çalışıyor, saygıdeğer kıyafetler giyiyor olmamız ve zengin, başarılı kocalarımıza yakışan şekillerde davranmamız gerekiyor insan muamelesi görmek için? Ve neden ama neden Beyoncé’nin ya da Kylie Jenner’ın Okan Bayülgen’den veya herhangi birimizden gelecek saygı ve onay seline ihtiyaçları varmış gibi davranıyoruz?
Toplumun iliklerine kadar işleyen, “kadın saygıyı hak etmek zorunda” algısını besleyen her cümle sonunda bize,
“Tecavüze uğradığında ne giyiyordu?”
“Öldürüldüğünde evinde kaç erkek vardı?”
“O saatte dışarıda ne işi vardı?”
olarak geri dönüyor. Böyle bir alakası var.