Serbest çalışan kadın çizgi romancılar, neden yaptıkları işleri neredeyse tamamen internet üzerinden satıyorlar? İnternet, sanat üretimine ve sanatçı-okur ilişkilerine ne tür olanaklar sağlıyor?

SANAT

İnternet Üzerinden Çizgi Romancılık Yapmak: Sanatçı ve Okurun Değişen İlişkisi

 

Rann, Fransız bir manga sanatçısı, yani Japon usulü işler yapan bir çizgi romancı. Tamamlanmış ya da devam eden altı tane çizgi romanı var. Bunlardan ikisi internet üzerinden ücretsiz okunabiliyor, bir tanesi (Memento Mori) Fransa’da kitabevlerinde satılan bir eser. Diğer üçünü sadece Rann’ın internet mağazalarından satın alarak okuyabiliyorsunuz. Bunun haricinde her sene geleneksel olarak düzenlenen çizgi roman ve manga fuarlarında eğer yer alırsa bizzat gidip kendisinden alabiliyorsunuz yaptığı işleri.

 

Bu, dünyanın çeşitli ülkelerinde bugün çizgi romancıları sıklıkla içinde gördüğümüz bir tablo. Büyük yayınevleriyle anlaşması olmayan birçok genç serbest sanatçı yaptıkları işleri neredeyse bütünüyle internet üzerinden ya da senelik fuarlarda satıyor. Sanatın üretimi ve ekonomik altyapısında muhtemelen son birkaç on yıldır meydana gelen bir değişime işaret ediyor olabilir bu. Ben de bu yazıda özellikle serbest çalışan genç kadın çizgi romancıların neden bu şekilde çalışmaya meylettikleri ve sonuçları üzerine düşünmek istedim. Önce örneklemek için birkaç sanatçının bu konudaki görüşlerine bakalım, sonra da genel bir tabloya ulaşmaya çalışalım.

 

Rann’ın çalışma biçimi çok tipik bir örnek bu konuda. Klasik bir yayıneviyle de anlaşması var. Birçok başka çizgi romancının bir değilse başka bir eserini bu şekilde yayınlama imkânı bulabiliyor. Fakat bazıları için, herhangi bir yayınevine gitmek yerine ürettiği çizgi romanı matbaada kendi adına basıp sadece internet ve fuarlar üzerinden satmak daha tercih edilebilir bir seçenek olabiliyor.

 

Rann

Rann, Memento Mori‘den bir sayfanın yazı eklenmemiş hali

 

 

Rann

Rann, Karasu için hazırlanmış bir poster

 

 

Macaristan’da yaşayan doujin manga sanatçısı Lüleiya bunlardan biri mesela. Ona göre, yayınevleri, çeşitli sebeplerle, yapılan işlerden elde edilen gelirden ciddi kesintiler yapıyor ve sanatçının kendi yaptığı işten elde ettiği gelir çok küçük bir yüzdeye tekabül ediyor. Dolayısıyla onun çıkardığı kitapları yalnızca kendi internet mağazasından alarak okuyabiliyorsunuz.

 

 

Lüleiya

Lüleiya, Tsubasa Chronicles isimli mangadan Fai’ı yorumlayan ilüstrasyon

 

 

Benzer şekilde, on yıldır Carciphona isimli mangası üzerinde çalışan Kanadalı Çinli sanatçı Shilin Huang, şu an beşinci cildi üzerinde çalıştığı bu öykünün kendisi için ne kadar büyük bir kişisel önemi olduğundan bahsederken, eğer bir yayıneviyle anlaşırsa ve yayınevi sonra herhangi bir sebeple projeden vazgeçerse, hukuki sebeplerden dolayı kendisi için bu kadar anlam ihtiva eden bir eseri kendi başına ya da başka bir yayıneviyle yayınlayamayacağından endişe ettiğini söylüyor. Bu nedenle kitaplarını kendisi basıyor, aynı zamanda Carciphona’nın websitesinden ücretsiz olarak da okuyabiliyorsunuz.

 

 

Shilin Huang

Shilin Huang, Carciphona 4. cildin kapağı

 

 

 

 

Shilin Huang

Shilin Huang, Carciphona‘dan Blackbird’ü tasvir eden bir ilüstrasyon

 

 

Amerika’da yaşayan Çinli illüstratör ve çizgi romancı Wenqing Yan’ın çok daha radikal bir tavrı var. Ona göre esas olan, okumak isteyen herkesin bir işi ücretsiz olarak okuyabilmesi. Bu yüzden yaptığı her şeyi internet üzerinden açıp okuyabiliyorsunuz, genelde de zaten kitap formatında çalışmıyor, her çizgi romanında farklı bir format deniyor. Anlaşacağı bir yayınevi olursa, yaptığı işleri aynı zamanda internet üzerinden ücretsiz yayınlamasına razı olmaları şartını koşuyor, çünkü insanların günümüzde yalnızca okuyup beğendikleri şeyleri satın almak isteyeceklerini ve yapılan iş güzel olduktan sonra ücretsiz okuma imkânının satışları tehdit etmeyeceğini düşünüyor.

 

 

Wenqing Yan

Wenqing Yan, Fisheye Placebo için bir ilüstrasyon

 

Wenqing Yan

Wenqing Yan, Fisheye Placebo‘dan Robin’i tasvir eden ilüstrasyon

 

 

Bir oyun şirketinin CEO’sunun şirketin çıkardığı oyunların grafiklerini hazırlayan kadın sanatçılar için söylediği sözler, eğer yaygın bir durumsa, kadın sanatçılar açısından bir şirket çatısı altında çalışmamak için önemli bir başka sebep teşkil ediyor olabilir. Sözü geçen CEO, Facebook hesabında yaptığı yorumlarda, kadın sanatçıların çok daha fazla çalıştığını ve daha az paraya razı olduklarını, bu yüzden şirketinde onları çalıştırmanın çok kârlı olduğunu söylemiş, onları sömürmeyi haklı gördüğünü belirten aşağılayıcı ifadeler kullanmıştı[1].

 

Ama bütün bunlar bizi yanıltmasın. İnternet üzerinden serbest çalışmak bu sanatçılar arasında ne bütünlüklü bir hareket, ne de böyle çalışan herkes konuya aynı şekilde yaklaşıyor. Rann’ın örneğine geri dönersek, aynı anda hem bir yayıneviyle çalışıp hem de kendi adına kitaplarını basan birçok çizgi romancı da var, ya da özel anlamı olan bir eseri tamamen kendi istediği şekilde yayınladıktan sonra başka işlerini yayınevleriyle uzlaşarak çıkarmayı makul bulan pek çok sanatçı bulunuyor.

 

Ama ister bilinçli bir kararla, ister anlaşacak bir yayınevi bulamadığı için olsun, bir sanatçının serbest çalışarak internet üzerinden satış yapması birçok şeyi değiştiriyor. En önemlisi, istikrarlı bir okuyucu kitlesini tutabilmek için internette aktif bir görünürlük sağlamak zorundalar. Tumblr, Deviantart gibi blog ya da siteler, bazıları için Instagram, Facebook ya da Twitter bu işi görüyor. Üzerinde çalışılan projelerin tamamlanmamış hallerini okuyucuyla paylaşmak, biten illüstrasyonları yayınlamak, hiçbir şey değilse tamamen kişisel fotoğraflar, okuyucu kitlesi ve sanatçı arasındaki ilişkiyi devamlı tutuyor ve sanatçının yaptığı işlerin daha geniş kitlelerde tanınarak yayılmasını sağlıyor.

 

İnternet mağazasında sattığı kitapları çevirimiçi ücretsiz olarak yayınlamayan bazı sanatçıların sadece internet üzerinden ücretsiz okunmak üzere birkaç kısa iş yayınlamaları da aynı amaca yönelik; yapılan işin tanıtılması ve okuyucu kitlesinin istikrarlı tutulması. Bir başka strateji de, Kickstarter ya da Patreon gibi platformlar aracılığıyla bir kitabın basılmasından önce basım parasının hayranlardan toplanması ve kitap sanatçıyı idame ettirecek miktarda basıldıktan sonra başta bağış yaparak yardımcı olan hayranlara küçük çizimlerle jestlerde bulunmak.

 

 

Sanatçıyla Okur Arasındaki İlişkide İnternetin Sağladığı Olanaklar

 

Serbest sanatçının geçimini sağlamak için tamamen okuyucu kitlesine bağlı olması, okuyucusuyla arasındaki ilişkide önemli değişiklikler yaratıyor gibi. Bir kere, bloglar ve sosyal medya üzerinden sürekli paylaşımda bulunmak, okuyucuyla sanatçı arasında bir yakınlaşma getiriyor. Okuyucu sanatçıyla doğrudan iletişime geçebiliyor, çizilen hemen her şeye yorum yapabiliyor, merak ettiği neredeyse her şeyi sorabiliyor, sanatçının koyduğu sınırlar nispetince daha sonra çizmesi için ricalarda bulunabiliyor. Hatta birçok örnekte, okuyucu, sanatçının kişisel ya da ailevi sorunlarında manevi destek sağlıyor, ufak mektuplar yazıyor, doğum gününü kutluyor. Bu kadar kişisel bir ilişki yeni bir şey olsa gerek. Okuyucular ve sanatçı birbirlerinin hayatının sıkı bir parçası oluyorlar.

 

Sanatçı, bu ilginin karşılığını vermek için okuyucusuna zaman zaman küçük jestler yapıyor; mesela ufak bir çekilişle bir kitabı ya da birkaç posteri bedava birisine gönderiyor. Veya teşekkür amaçlı bir resim çiziyor. Veya hakkında çok soru sorulan bir çizim tekniğinin nasıl kullanıldığını anlatan bir ders dosyası hazırlıyor.

 

Bu ders dosyalarının işaret ettiği önemli bir nokta daha var: Bu serbest çalışan, genç, interneti yoğun olarak kullanan sanatçıların hayran kitlesinin önemli bir kısmını başka amatör sanatçılar oluşturuyor. Yani birbirini besleyen, karşılıklı bir ilişki söz konusu. Bahsettiğimiz serbest sanatçıların hepsi bu işin okulunu okumuş değil. Yukarıda ismini verdiğim dört çizgi romancının üçü, kendi kendini yetiştirmiş insanlar; Wenqing Yan tamamen internette, çizdiği amatör işlere yapılan yorumlar ve başka sanatçıları takip etmek vasıtasıyla yazıp çizmeyi öğrendiğini tekrar tekrar söyleyen biri. Abartılı olmazsa, belki bu sanatçıların hayran kitlesinin önemli bir kısmının o sanatçıların öğrencisi olduğunu söyleyebiliriz. Çok göze çarpmasa da, belli tekniklerin anlatıldığı kısa ders dosyaları ya da videolar bu noktada çok önemli bir yere oturuyor.

 

Bana çok önemli gelen bir başka nokta, sanatçıların okuyucularına jest olarak zaman zaman düzenlediği canlı çizim saatleri. Özellikle dijital çalışanlarda, ama sadece onlarda değil, yaygın bir durum: Bunun için tasarlanmış Livestream gibi websiteleri vasıtasıyla bir sanatçı çizimini yaparken okuyucular canlı olarak seyredip ekranın bir köşesinde de chat yapabiliyorlar. Bu sohbetlere bir yandan resmine devam etmekte olan sanatçı da katılıyor, kendisine sorulan soruları cevaplıyor. Örneğin Shilin Huang’ın bu sıralar çok sık yaptığı bu etkinliklerde çizerle yazılı sohbet etme imkânı bulmakla kalmayıp, evindeki webcam sayesinde çizerken resim yaptığı ekranla beraber kendisini de görebiliyoruz; soruları sesli olarak cevaplıyor, yapılan esprilere gülüyor.

 

Kısacası, yukarıda sözünü ettiğim şeyler çizgi romanın geniş bir genç serbest sanatçı kitlesi için yayınevlerinden giderek bağımsızlaşmaya başladığına işaret ediyor. Bu bağımsızlaşma, sanatçıyı bir anlamda savunmasız bırakıyor. Çizer ya da yazar, belli bir üne ve okuyucu kitlesine kavuşana kadar, hemen hemen hiçbir getirisi olmadan istikrarlı ve çok yoğun bir şekilde çalışıp internette sürekli faal olmak zorunda. Satışlarını garanti altına alacak bir üne kavuşmak geçimi sağlasa da dinlenme zamanını getirmiyor. Serbest çalışan birçok sanatçı neredeyse gece gündüz çizim mesaisi yaparak işlerini yetiştirmeye çalışıyor. Yine de, sanatına âşık olan birisi için çok cazip bir özgürlüğü var; sanatçıyı ürettiği şeyde yüzde yüz söz sahibi yapıyor bu bağımsızlık.

 

Bunun yanında, yukarıda işaret ettiğim gibi, yayınevlerinden bağımsızlaşma ve internet üzerinden faaliyet gösterme, sanatçı ile okuyucu arasındaki mesafeyi en aza indirgeyerek sanat ekonomisini ciddi anlamda demokratikleştiriyor. Sanatçı ve okur, birbirinin hayatında kişisel ve yakın bir yer ediniyorlar, ilişki organikleşiyor. Bu ilişki, yine değindiğim gibi, yeni sanatçıların yetişmesi için de sıcak, mükemmel bir ortam yaratıyor.

 

Son olarak, böylesi bir sanat ortamında, deneysellik çok ciddi boyutlarda çıkıyor karşımıza. Geleneksel malzemeyle dijital malzemenin birlikte kullanımı (örneğin İngiliz çizgi romancı ve illüstratör Philippa Rice’ın fotoğrafçılık ve atık malzemeden kolajı bir araya getirdiği üç boyutlu çizgi romanı We’re Out’ta olduğu gibi) yepyeni dünyaların kapılarını açarken zanaat ve sanat ayrımları bulanıklaşıyor, sadece dijital ya da sadece geleneksel malzeme kullanan sanatçılar da yeni formatların, yeni tekniklerin arayışına giriyor.

 

 

Philippa Rice, We're Out'tan bir üç boyutlu fotoğraf

Philippa Rice, We’re Out‘tan bir üç boyutlu fotoğraf

 

 

Bu son sözünü ettiğim konu belki buraya sığamayacak kadar geniş, ama aşağıda Amerikalı çizgi romancı ve illüstratör Alanna Pizzo ile yaptığım mini röportajda bunlara da bir parça değindik. Alanna Pizzo, internette Alabaster ismiyle biliniyor ve son zamanlarda dijital işlere daha çok eğilmeye başlasa da çoğunlukla geleneksel malzemeyle çizgi roman yapıyor. Geleneksel malzemeyle yaptığı işlerin göze çarpan bir tarafı, ürettiği kitapların baskı da dâhil her safhasının el emeği olması. Şu anda Mimi and the Wolves (Mimi ve Kurtlar) isimli hikâyesinin üçüncü cildi üzerinde çalışıyor. Bu hikâyede, sıradan bir hayatı olan Mimi, gördüğü tuhaf rüyaların baskısıyla kendi iç dünyasını daha yakından anlamaya karar veren ve toplumun geri kalanının dışlayıp korktuğu kurtlarla arkadaşlık kuran bir kız. Mimi’nin iç yolculuğu, günlük hayatının tekdüze akışını bozarak çevresinde daha kapsamlı değişikliklere yol açıyor.

 

Alanna Pizzo, Mimi and the Wolves ikinci cilt

Alanna Pizzo, Mimi and the Wolves ikinci cilt

 

 

Mimi and the Wolves, kendini keşfetmek üzerine çok hoş ve ilham verici bir hikâye. Peki, Mimi’nin, senin deyiminle, “güç ve kendini keşif arayışı” onun kadınlığına nerede bağlanıyor ya da ne açıdan ilgili?

 

Bu hikâyede gündeme gelen konulardan biri, insanların kurduğu ilişkilerin çeşitliliği olacak. Mimi iradesi güçlü biri ve kimsenin onu manipüle edemeyeceğine inanıyor ki bu bence birçok genç kadının yaptığı bir hata (kendi adıma konuşuyorum, herhangi zararlı bir genelleme yapmak istemem). Hikâye ilerledikçe, çeşitli kesimlerin Mimi’den nasıl faydalandığını, Mimi’nin ise kendi kararlarını vermeyi ve kendisi için doğru olanı yapmayı nasıl öğrendiğini göreceğiz, ki bu da (bence) yetişkinliğe geçerken pek çok kadının öğrendiği bir şey.

 

Senin bağlantılı olduğun tek yayıncı Hic&Hoc, onlar da kendilerini bir mikro-basın olarak tanımlıyor ve internet üzerinden çalışıyor. Neden çizgi romanlarını kendin basıp yaptığın işleri sadece internet üzerinden satmayı tercih ettin (fuarları saymazsak yani)? Daha alışılagelmiş tarzda bir yayıneviyle çalışmayı hiç düşündün mü?

 

(Hic and Hoc’tan) Matt Moses’la tanıştığımda daha hiçbir şey yayınlamış değildim, sahneye çıkmama bir nevi o yardım etti, bu nedenle ona güveniyorum ve hatta ona biraz borçluyum da. Mimi’yi kendim basmaya karar verdim, çünkü nasıl yayınlanmasını istediğimle ilgili kafamda çok net ve özel bir fikir var ve taviz vermek istemedim. Daha sonra daha büyük yayınevleriyle de işler yapmak istiyorum, ama bu hikâye için değil.

 

Ürettiğin şeyleri satmak ve işlerini tanıtmak için sadece interneti kullanmanın iyi ve kötü yanları neler? Okuyucun/hayranlarınla ilişkini nasıl etkiliyor?

 

Aslında kitaplarımın epeyce bir kısmını bizzat fuarlarda ve bazı dükkânlarda satıyorum. Dükkânlar ücretten kesinti yapıyor ve fuarlar stantlara bedel koyuyor, ama kitapların normalde onları görmeyecek olan etrafta gezinen insanlar tarafından görülmüş oluyor. İnternet mağazamdan daha fazla satış yapıyorum ama orada insanlar sadece özellikle bunları arıyorlarsa gelip alıyorlar.

 

Bildiğim kadarıyla, dijital olmayan çizgi romanlarının büyük çoğunluğu neredeyse bütünüyle el yapımı; çiziminden boyamaya, yazımından basımına kadar. Ayrıca bir sürü zanaat işiyle de uğraşıyorsun (takı, rozet vs). Bu şekilde çalışmaya neden ve nasıl başladığını bize biraz anlatabilir misin?

 

İnsan ilk çizgi romanını yaparken elde yapmaktan başka bir seçeneği olmuyor. Ve birisi bana zeroks baskı bir kitapçık yapmayı öğrettiği andan itibaren sınır tanımıyor gibiydim. Bir objeyi bütünüyle tasarlamayı seviyorum, hem, zaman alsa ve planlama gerektirse de, herkes kitap nüshaları yapabilir. Kimse yaptıklarımla ilgilenmeye başlamadan önce, sadece kitapları basıp elden dağıtıyor ya da takas ediyordum. Liseden beri şablon baskıyla ilgileniyorum, nispeten ucuz ve çok amaçlı bir çoğaltma metodu bu. Bu yüzden çizgi romanlarımın birçoğunun şablon baskı kapakları var. Taşınabilir basma harflerin ve matbaanın icadı bütün dünyada devrim yarattı ve insan hiç yoktan ürettiği bir dizi kitabı ilk defa basıp, katlayıp, ciltleyip, kesip üst üste koyunca kendini o yüzlerce yıl önceki sihirli anın bir parçası gibi hissediyor. Aynı şey takı ya da rozet yapmak, yemek pişirmek, bitki yetiştirmek ya da mobilya onarmak, ya da kendini bisikletle şehrin öteki tarafına taşımak için de geçerli. Hiç yoktan bir şeyler yaratan üretken bir insan makine gibi hissediyorsun; nitekim teknoloji devrimi çıkıp da hepimizi işe yaramaz tüketicilere dönüştürmeden önce herkes bir parça böyleydi. Bu cevap planladığımdan biraz daha dogmatik oldu, haha.

 

Kadın olmak sanatını ve çalışma biçimini nasıl etkiliyor?

 

Eskiden hiç etkilemediğine inanırdım ve ne zaman birisi yaptığım işe bu açıdan baksa sinirim bozulurdu. Yaşlandıkça, temsiliyetin ve görünürlüğün önemli olduğunu fark ediyorum ve eğer 2015’te, 100 sanatçıdan oluşan bir listede 5 tane kadın varsa, bu çok büyük bir problem. Yani, bir kadın sanatçı olmaktan gurur duyuyorum. Kadın illüstratörler/çizgi romancıların karşılaştığı engeller var. Biz muhtemelen şirin ya da feminen işler yapmamızın bekleneceği dar kategorilere daha fazla itiliyoruz. Ayrıca hemen hemen her çalışan kadın çocuk sahibi olabileceği yaşa geldiğinde zor seçimlerle yüzleşmek zorunda. İster kariyeri anneliğin üzerine tercih etsinler, ister anneliği kariyerin üstüne tercih etsinler, ya da ikisini dengeleyebilmek için ellerinden geleni yapsınlar, kadınlar suçlamalara maruz kalıyor. Bence bu, ben de dâhil, herkesin suçlu olduğu korkunç bir toplumsal sorun ve nasıl çözülebileceğinden de emin değilim. Üstelik o yaşa yaklaştıkça kişisel olarak beni de gittikçe daha fazla baskı altına alıyor.

 

Alanna Pizzo, Mimi and the Wolves'dan Opal'i tasvir eden illüstrasyon

Alanna Pizzo, Mimi and the Wolves‘dan Opal’i tasvir eden illüstrasyon

 

 

[1] http://shattered-earth.tumblr.com/post/103658127688/this-is-from-an-artist-friend-of-mine-when-she-saw

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YGalip Tekin’le Türkiye’de Çizgi Romancılık Sohbeti
Galip Tekin’le Türkiye’de Çizgi Romancılık Sohbeti

Kendine mizah dergilerinde yer bulabilen çizgi romancılığın geleceği nedir? Türkiye'de çizgi romancılık yapmak neden zor?

SANAT

YBulanıklaşan Sanat Zanaat Ayrımı ve Yeni Çalışma Biçimleri
Bulanıklaşan Sanat Zanaat Ayrımı ve Yeni Çalışma Biçimleri

Sanat ve zanaat arasındaki ayrımlar bulanıklaşmaya başladı. Bana kalırsa bu bulanıklaşma, üretimdeki çeşitlenme ve yenilikler, beraberinde sanata erişim açısından bir demokratikleşme de getiriyor.

Bir de bunlar var

Tek Başına Dünyayı Gezen ve Nazilerle Mücadele Eden Yazar ve Kâşif: Alma Karlin
Cezaevinden Müzeye: Guantanamo, Ulucanlar, Diyarbakır
Yirminci Yüzyılın İkinci Yarısında Türkiye’de Kadın Âşıklar

Pin It on Pinterest