Stüdyo Ghibli'nin aynı isimli 10. yüzyıl Japon masalından uyarladığı Prenses Kaguya Masalı'nı izlediniz mi?

SANAT

Feminist Bir Japon Masalı: Prenses Kaguya

Kuruculuğunu Hayao Miyazaki ve Isao Takahata’nın yapmış olduğu ünlü Stüdyo Ghibli’nin 2013 tarihli Prenses Kaguya Masalı’nı izlediniz mi?

 

 

(Seçilen sahnelerden ötürü özünü daha iyi yansıttığını düşündüğüm İngilizce dublajlı fragmanı ekledim, ama filmi Japonca orjinalinden izlemenizi öneririm.)

 

Hikaye aslında aynı isimli bir 10. yüzyıl Japon masalından uyarlama. Ormana gidip bambu keserek geçimini sağlayan yaşlı bir adamın, bir gün yine ormandayken ışık saçan bir bambuda parmak kadar bir kız bulup evine, karısına götürmesiyle başlıyor her şey. Eve geldiklerinde parmak kız gerçek bir bebeğe dönüşüyor ve yaşlı çift tarafından evlat ediniliyor. Bundan sonrası yaşıtlarına göre doğaüstü bir şekilde hızlı büyümesi dışında sıradan bir kız çocuğunun öyküsü gibi. Köylerindeki oğlanlar grubuyla arkadaş oluyor, dere tepe gezip şarkı söylüyor, ağaçlara tırmanıp kuş peşinde koşuyor bizim kız. Ne zaman ki babası yine ormanda ışıldayan bir bambunun içinde ağırlığınca altın bulup kızının bir prenses olması ve şehre taşınmaları gerektiğine hükmediyor, o zaman hayatı değişiyor Kaguya’nın. Hatta ismini de prenses olduktan sonra alıyor.

 

kaguya2

 

Fragmandaki rüya kadar güzel suluboya çizimleri gördüğümde muhtemelen iyi bir film olacağını düşünmüştüm ama hem bu kadar narin hem de yaralayıcı olabileceğini öngörememiştim. Hele bu kadar feminist bir arkaplanı hiç beklemiyordum. Tüm hikaye zaten bir kız çocuğunun kadınlığa geçiş süreci ve bu esnada toplumun beklentilerine ayak uydurmak zorunda kalışı etrafında dönüyor. Önce babasının “bir prenses olduğu ve zengin bir adamla evleneceği” beklentisine uygun davranmaya çalışıyor Kaguya babasını mutlu etmek için, sonra “saygın” bir kadın olmak için kendisini değiştirmesi gerektiğini öğreniyor. Eskisi gibi hayvanların ardından koşup eğlenmesi, ağaçlara çıkması, hatta ayağa kalkması bile yasak. Japon adetlerine göre dişlerini siyaha boyaması gerek. “Nasıl kahkaha atacağım?” sorusuna eğitmeninin yanıtı hazır: “Prensesler yüksek sesle gülmezler”.

 

kaguya3

 

kaguya4

 

Böylece kendinden uzaklaşıp mutlu olamadığı bir kabuğa dönüşüyor Kaguya. Şerefine verilen ama Kaguya’nın adetlere göre katılamadığı bir eğlencede kendisini görmek isteyen sarhoş ve agresif erkeklerin seslerini duyunca rüya benzeri bir sahneyle karşılaşıyoruz: Kaguya koşmaya, kapıları ardı ardına kırarak içinde yaşadığı malikaneden kaçmaya ve üzerine giydirilen kat kat elbiselerini geçtiği yolda bırakmaya başlıyor. Filmin o narin, pastel atmosferini sağlayan en kuvvetli unsuru el yapımı suluboya çizimleri de Kaguya’nın öfkesi ve mutsuzluğuna uyum sağlayarak kararıyor; kalın hatlı, kalemi kağıda sinirle bastırmışız hissi veren bir haşinliğe bürünüyor. Favori sahnem zannediyorum bu oldu.

 

kaguya5

 

Masalın anlatılan birçok versiyonunda İmparator ve Kaguya arasında bir yakınlık olduğunu, ancak Takahata’nın bu ilişkiyi oldukça gerçekçi bir hale sokarak, iktidar sahibi bir erkeğin genç kız üzerinde otorite kurmaya çalışması ve tacizleri şeklinde ele aldığını da vurgulamak gerek. Kaguya’nın “edepli bir kadın” olmak için kaşlarının hepsinin yolunması ve kalemle çizilmesi gerektiğini öğrendiğinde hissettiği dehşet ve isyanı, tam anlamıyla bir obje olarak perdelerin arkasına oturtulması ve taliplerini ağırlaması, son derece pozitif betimlenen köydeki basit ve mutluluk verici yaşamına özlemi, kendisine iradesi dışında sarılarak tecavüze yeltenen İmparator’dan o an yok olarak, evet yok olarak kurtulmasıyla, Kaguya’nın masalı fena halde feminist dertleri olan bir masal. Bu yüzden de tüm doğaüstülüğüne, suluboya renklerine karşın bir o kadar gerçek ve can acıtıcı.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YAçılmanın Yükünü Taşıyanlardan Mısınız?
Açılmanın Yükünü Taşıyanlardan Mısınız?

Bir türlü tatmin olmayan normatif ötekine göre, kişi bir kez açıldıysa ömrünün sonuna dek defalarca açılmak zorunda.

MEYDAN

YHande Şeker’in ardından: Trans cinayetlerinin cinsiyeti
Hande Şeker’in ardından: Trans cinayetlerinin cinsiyeti

Ölümle korkutulup sıtmaya razı edildiğimiz için bazı kadınların “travesti” yerine trans birey olarak ifade edilmesine bir gelişme olarak bakmamızı bekleyenler var. Halbuki sözkonusu özneler kadın.

KÜLTÜR

YBir Berlin Sohbeti: Ne Umduk, Ne Bulduk?
Bir Berlin Sohbeti: Ne Umduk, Ne Bulduk?

Berlin’e yerleşen herkes Berghain’ın karanlık odalarında sabahı ederken, izolasyonu yapılmamış bir evde üşüyerek kısır yiyen bir ben olamazdım ya?

Bir de bunlar var

Gerçek Lolita’nın Gerçek Hikayesi
Draper’ın Betonlaşmış Gülümsemesi ve Hemen Her Şeyin Kulbu Olarak Edebiyat
Arbus’un Olympos’u

Pin It on Pinterest