Geçen gün vahşet ve şiddetten biraz olsun uzaklaşabilmek için The Guardian’a göz atıyordum. Amacıma ulaşamadım fakat İslam Devleti’nin Irak ve Suriye’de hayatı kadınlara (ve diğer herkese) nasıl zehir ettiğini anlatan şu yazıyla karşılaştım. Mona Mahmood tarafından kaleme alınmış olan ve aşağıda çevirisini okuyacağınız yazı 17 Şubat 2015 tarihli the Guardian’da yayımlanmıştır. Orijinaline şu adresten erişebilirsiniz.
Çift kat peçe ve umutsuzluk… Kadınlar İslam Devleti denetimindeki hayatlarını anlatıyorlar
Irak ve Suriye’de İslam Devleti’nin denetimi altında yaşayan kadınlar giderek katılaşan hareket ve kıyafet kısıtlamalarıyla karşı karşıyalar. Din polisince titizlikle uygulamaya konan bu kısıtlamalar ılımlı Müslümanlar’ı öfke ve çaresizliğe itiyor.
Musul, Rakka ve Deyrizor’da yaşayanlar telefon ve Skype aracılığıyla gerçekleştirilen görüşmelerde The Guardian’a kadınların yanlarında sürekli mahrem adı verilen erkek bir bekçi bulundurması zorunluluğunu ve çift kat peçe takmaya, vücudu sarmayan çarşaf ve eldiven giymeye mecbur olduklarını anlattılar.
Bu anlatılanlar İslam Devleti’nin bu ay içinde yayınladığı bir manifestonun sonuçları. Söz konusu manifestonun amacı “hayatın gerçeklerini ve İslam Devleti’nde kadının kutsal varlığını açıklamak.” Buna göre kız çocukları dokuz yaşından itibaren evlenebilir ve kadınlar evden ancak sıra dışı durumlarda, o da “kendilerini saklamak ve peçe takmak” kaydıyla çıkabilir.
20 yaşındaki Rakkalı Sama Maher, İslam Devleti’nin Hisba adıyla bilinen din polisi tarafından daha önce birkaç defa İslam Devleti kurallarını çiğnemekten tutuklanmış. Sama Maher, “Rakka ve Deyrizor’da yanınızda bekçiniz, yani mahreminiz olmaksızın dışarı çıkmanız yasak. Bu çok büyük bir sorun çünkü benim mahremim yok, biz beş kız kardeşiz,” diyor.
“İslam Devleti, denetimi altındaki üniversiteleri kapattı,” diye ekliyor. “Halep’te gittiğim üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım çünkü yanımda mahremim olmadan kontrol noktalarından geçip eskiden yaptığım gibi şehirden ayrılmama artık izin yok.”
Yanlarındaki kadınların kıyafet kurallarına aykırı davrandığının tespit edilmesi halinde erkek bekçiler ceza alabiliyor. İslam Devleti Musul’u denetimi altında aldıktan birkaç hafta sonra yayınladığı bir kanunla kadınlara hareket ve kıyafet kısıtlamaları getirdi. Kadınların Suudi tarzı çift katlı kara peçelerle gözlerini örtmeleri ve bazı çarşafların vücut hatlarını belli ettiğini söyleyen İslam Devleti’nce tasarlanmış bol çarşaflar giymeleri zorunlu kılındı.
Önceleri bu kurallara itiraz eden çok sayıda kadın, bunlara uymadıkları takdirde dövülebileceklerini, aşağılanacaklarını ve kendilerinin veya kocalarının cezalandırılacaklarını görünce kurallara riayet etmek zorunda kaldı. Şimdi erkekler Hisba’yla karşı karşıya gelmemek için karılarını ve kızlarını evde kalmaya zorluyorlar. Hisba emirlerini internet üzerinden yayınlıyor veya mağaza vitrinlerine şehirde İslami kuralların çiğnenmemesine dair uyarılar içeren yazılı bildiriler asıyor.
36 yaşındaki çocuk doktoru Maha Saleh, “Kaç yaşında olursa olsun kadınların peçe takması zorunlu oldu. Hâlbuki Musul’da yaşayan kadınların çoğu zaten başlarını örtüyordu. Hisba, peçe takmayan bir kadın gördüğünde kafasına sopayla vuruyor,” diye anlatıyor.
“İlk başlarda bazı kadın doktorlar peçe takmayı reddetti, evden çıkmayarak grev yaptılar. Hisba ambulanslara el koydu, bu doktorların evlerine gitti ve onları zorla hastaneye götürdü. Bir meslektaşım hastanedeki odasında yalnızken peçesini çıkarmış. Bir anda iki Hisba polisi odasına dalıp arkadaşımı azarlamaya başlamışlar, bir daha böyle bir şey yapmamasını söylemişler.”
İslam Devleti’nin Suriye’deki “başkenti” Rakka’da kadınlara ilk önce bütün vücutlarını örtecek şekilde çarşaf giymeleri emredilmişti. Çok geçmeden peçe takmaları emredildi. Bunu takiben çarşafın üstüne bir kat daha örtü giyilmesi emri geldi. Kadınlar yalnız siyah giyebiliyorlar; eldiven ve ayakkabılar da siyah olmalı. İslam Devleti daha sonra kadınların çift katlı peçeyle gözlerini örtmelerini de zorunlu kıldı.
Musullu Sabah Nadiem anlatıyor: “Bir defasında karımla eski çarşılardan birine alışverişe gitmiştik. Karımı kalabalıkta kaybettim. Sorun şu ki oradaki bütün kadınlar peçe takıyordu ve hangisinin karım olduğunu anlayamıyordum. Bir hata yapıp yanlış kadını tutacağım diye çok korktum. Hisbah’nın eline düşmek korkunç olurdu. Telefonla da arayamıyordum, hatlar kesikti.” Nadiem çarşının orta yerinde karısının adını bağırdığını, nihayet karısının onu duyduğunu ve birbirlerine kavuştuklarını söyledi.
Hisbah polisleri İslam Devleti denetimindeki şehirleri dolaşarak kadın ve erkeklerin İslami kurallara uygun hareket edip etmediklerini denetliyor. Sokakta örtüsüz veya eldivensiz bir kadın gördüklerinde bazen eldivenli bir “İslami kıyafet” çıkarıp veriyorlar ve bir daha bunlar olmadan dışarı çıkmamasını tembihliyorlar; bazense kadını Hisbah merkezine götürüp mahremi gelene kadar orada tutuyorlar. Mahreme para veya kırbaç cezası verilebiliyor.
Çocuklar da bu katı kıyafet kurallarından kendilerine düşen payı alıyor. Geçen ekim ayında Musul’daki okullar açıldığında beş çocuk annesi Samar Hadi iki kızını (altı yaşındaki Hala ve yedi yaşındaki Tiba’yı) okula bir önceki sene yaptığı gibi başları açık göndermiş.
“İki gün sonra okul müdiresi bir daha okula çarşafla gelmelerini söylemiş. Ben de çocuklara başörtüsü taktırdım. Sonra İslam Devleti yalnız ilkokul 4, 5, ve 6. sınıf öğrencilerinin başörtüsü takmalarının zorunlu olduğuna, 1 ve 2. sınıflarda böyle bir zorunluluğun olmadığına dair bir talimat yayınladı.”
Suriye’de bulunan Deyrizor’da kız öğrencilere dayatılan kurallar daha katı gibi görünüyor. “İlkokula giden kız öğrenciler dördüncü sınıfa kadar çarşaf giymek zorunda. Dördüncü sınıftan sonra peçe de takmaları gerekiyor,” diyor 15 yaşındaki ortaokul öğrencisi Sali Issam. “Kız okullarına giden öğrencilerin tamamı kız aslında ama sınıfta ne öğretmenler ne de öğrenciler peçelerini kaldırabiliyor,” diye ekliyor.
Sali, “Suriye rejimi ordusunun yakın zamanda yaptığı hava saldırılarından sonra çoğu aile çocuklarını okula göndermekten vazgeçti. Aileler Hisbah’dan ve Esad’ın savaş uçaklarından korkuyorlar,” diyor.
Musul’daki doğumevlerinde doğum yapan kadınların da kıyafet kurallarına uymaları gerekiyor. Salah anlatıyor: “Doğum yapmak için hastaneye gittim. Hava çok sıcaktı ama yine de peçemi takmıştım. Hisbah hastane kapısında bekliyordu. Doğumu başladığı için hastaneye gelmiş kadınlar gördüm. Panik içindeydiler, peçe takmaya vakitleri olmamıştı. Peçe takmadan hastaneye alınmadıklarını gördüm, inanamadım.”
45 yaş üstü kadınların peçe takmaları zorunlu değil fakat onlar da sık sık zor durumda kalıyorlar. Saleh ders verdiği Musul Üniversitesi’ne gitmek için kendinden yaşça büyük, peçesiz bir kadınla aynı taksiye biniyor. Saleh anlatıyor: “Taksici döndü, kadına neden peçe takmadığını sordu. Kadın peçenin 45 yaş altına zorunlu olduğunu söyledi. Taksici kadına ‘Kusura bakmayın, sizi alamam, Hisbah sizi arabamda görürse kontrol noktasında beni durdurur, ceza yazar,’ dedi.”
Yolcuları denetlemek için otobüsler de yolda durduruluyor. Kıyafet zorunluluğuna uymayan ya da yanında mahremi olmayan bir kadın tespit edildiğinde bütün yolcular otobüsten indiriliyor ve otobüsün yoluna devam etmesi engelleniyor. Maher, “Hisba otobüste yanında mahremi olmadan seyahat eden bir kadın gördüğünde otobüsü boşaltıyor ve şoför bu kadını otobüsüne kabul etmiş olduğu için otobüs geri gönderiliyor, “diye anlatıyor.
Musul’da yalnız kadınların otobüsteki son kalan yolcu olmaları, şoförle yalnız kalmaları yasak. Otobüste başka yolcu kalmamışsa kadınların gidecekleri yere gelmemiş olsalar dahi otobüsten erken inmeleri zorunlu. 35 yaşında bir banka çalışanı olan Bassma Adel evine daha yaklaşmamış olduğu halde şoförle yalnız kalmamak için otobüsten inmek zorunda kaldığını anlatıyor.
“Dışarıda hava çok kötü olmasına rağmen evime gitmek için uzun bir yol yürümek zorunda kaldım. Erkek meslektaşlarımdan biri yanımdan arabayla geçti, beni evime bırakmayı teklif etti. Biraz yol almıştık ki, Hisbah bizi gördü. Meslektaşımın mahremim olduğunu gösteren belgeyi görmek istediler. Öyle bir belge olmadığını görünce bizi arabada yan yana olduğumuz için azarladılar, aşağıladılar ve arabadan inmemi söylediler.”
Rakka’da yaşayanlara göre oradaki hastanelerde kadın doktor neredeyse kalmamış. Kalan az sayıda hemşirenin peçelerini kaldırmaları ve İslami kıyafet dışında bir şey giymeleri yasak. Doktora gelen kadın hastaların yanlarında mahremlerinin bulunması gerekiyor. Mahrem muayene odasının dışında bekliyor. Hisbah muayene odasında erkek gördüğünde tutukluyor. Kadınlar erkek doktorlara muayene olabiliyorlar fakat muayene sırasında peçelerini kaldırmaları yasak.
Yakın zamanda İslam Devleti Musul’daki bütün kadın kuaförlere dükkânlarını kapattırdı. Samah Nasir dokuz yıldan uzun süredir kendi kuaför dükkânını işleten 43 yaşında bir kadın kuaförü. Kocası hasta olduğu için çalışamıyor. Üç çocuğunun ekmek kapısı bu dükkân. “İslam Devleti’nin koyduğu ambargoya rağmen dükkânımı yeniden açmaya karar verdim çünkü çocuklarıma yemek, kocama ilaç alacak param yoktu,” diyor.
Dükkânı açtıktan kısa bir süre sonra Hisbah evini basıyor ve Samah’la kocasını şeriat mahkemesine çıkarıyor. Nasir, “Hakim 1500 dolar (977 sterlin) para cezası ödememe ve şeriat mahkemesinin bir odasında ayak tabanlarımın 10 defa kırbaçlanmasına karar verdi. Daha önce hiç böyle bir durumda kalmamıştım.” Nasir artık evden hemen hemen hiç çıkmıyor.
Tüm isimler değiştirilmiştir.
(Görsel: Molly Crabapple’ın Rakka çizimlerinden)