Mail kutusunda sessiz dehşet… Senin metin yazarın, benim işkencem. Bu güzel slogan şimdi tüm sevenlerini uygun adım geçitte selamlayarak aramızdan ayrılıyor:
Hoşçakal güzel slogan, güle güle güzel e-mail! Ve şimdi de rican üzerine ruh halimi üzerime giyiyorum:
Peki kombin denen nane giysileri birbirinin yanına mahkum eden kavram değil mi biraz? Oysa kıyafetler birbirlerine uymak zorunda olmasalar da serbest bir tavır ve yorumla birbirlerine yakışabilseler… Mesela şöyle:
Yani kastettiğim, kombin hayatımıza erkek kıyafeti + transilvanya + ceset şov = işte hayatta istediğim her şey olarak da girebilir:
Veya tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız muhteşem bir şerefsizlik olarak, kazbise ismiyle:
Ya da efsaneleri yerinden söküp üstüne takan, günlük hayatta peşinden koşulamayacak bir ideal olarak da:
(Double tap for kanlı kristal kuşağıma sizin de kalbiniz atıyordu. Koleksiyonun gerisi için buraya, aradaki taşlı karanlık olay ise Bana Kristobal’dan tatlı geliyosun / Aşkı veriyosun Wang.)
Uydu mu uymadı mı terörüne son. Yakışıyor mu’nun tatlı ilk buluşma beklentisine merhaba. Daha iyi değil mi? Hem arada “Ay neyle ney giymiiiş”i de sonsuza kadar yok ettiği için ayrıca kutlu. Kombinin beklenmedik binbir yüzü hakkındaki bu dipnotu geçtikten sonra tüm sinsi internet alışverişi girişimlerini inboksuma feminist sloganları yamultarak değil, beklenmedik ve boğuk bir Transilvanya havasıyla gelmeye çağırıyorum. Bu güzel sinerji içinde aranızdan ayrılırken yazının altında sizleri son zamanlarda gördüğünüz güzel kombinleri paylaşmaya davet ediyorum. Çok güzeldiniz Keşan… Yüreğinize sağlık. Bir ayçiçek festivalinde daha görüşmek üzere, elektrosaz ve muhabbetle….