Ben de internete karşı ve internetle beraber tepkimi ve gözlemlerimi ortaya koymak için bu listeyi derledim.

SANAT

Oynamasını Bilmeyen Gelinin Buzzfeed Derlemesi: Sanatçılar ve Çalışma Alanları

Bayık buzzfeed teşebbüsleriyle hayatınızı BEN DE listeleyemem mi sandınız? Tabii ki listelerim. Çünkü Buzzfeed’i sadece Buzzfeed’de değil artık internette her sitede bulabilirsiniz, çünkü internet 2014 senesinde toptan ve hemen Buzzfeed olmaya karar verdi. Bu önemli ereği gerçekleştirmek üzere bütün internet yayınları sıraya girip yenilir yutulur cümle boylarına bölündü, her şey minik ilginçlikler kapsülleri halinde tık tık tık. Ben de görevimi yapmak için geldim.

 

Hep değil ama bazen bu listeleri görünce biri suratıma salam yapıştırıyormuş gibi oluyorum. Soğuk, sevimsiz yıvışık bir şeyler gelip ÇAT diye. Sana yeni, daha dayanıklı bir surat yapalım, bu saçmalıklara bakarken sararan betin benzin yerine… liste dostu pespembe SALAMSURAT. Gülüyor. Bir şey diyeceğim, bizim beynimizin müthiş bir kaydırbabamcı olarak tamamen yeniden şekilleneceği daha o ilk iphone’dan belliydi, di mi? On sene sonra ruh hastası gibi internette sadece ortaçağda yaşıyor olsak hangi mesleği yapacağımızı bize söyleyecek testler çözeceğimiz de belliydi. (En yakın sonuç: saray şaklabanı) Biz bilmiyorduk sadece.

 

Bu tarz artık kaçılamayacağı belli olacak kadar formatif hale gelmiş içeriğin, bir de insanı sanata, sanatçıya yaklaştırması gereken ve son kertede bir şekilde sanatsal uğraşların yerini alma tehlikesi olan biçimleri var. Obezite tedavisinde mideye bir balon koyarak tokluk hissi yaratıyorlar ya… Onun gibi. On tane yazarın donunu tarayıp derledik, üç milyon dpi kalitesinde sunduk, duş perdesi olur (Etsy’de çak çak çak). Yirmi ressamın kahve üzerine ilginç düşünceleri. Sanat tarihini değiştiren beş saç kesimi. Bunların bir çeşit yaratıcı insan besini filan olması gerekiyor, işte, “a ben de aynı Picasso gibi işkembeden tiksinirim”, veya “A-aa insan inanamıyor o büyük sanatçı her gün buradan götüstü düşmüş, ne anlamlı”. O da insan. Sanatçılar da insandı. Ben de insanım. Ben de olabilirim. Bu içeriğin adresi benim. …derken böyle kendini Schopenhauer’in hela terliklerine buğulu gözlerle baktığın bir noktada buluyorsun. Derlemeden, çıfıtlamadan, hepsini anlıyorum hepsi arkadaşım gibi hepsi ruhumda birikiyor gibisinden derken hop sene 2050: sana kendini anlamlı hissettiren hiçbir şey yapamadın. Vakit kalmadı.

 

Çünkü internet, “ilginç bilgi” tabir edilen şeyi yanlış ödüllerle bölünmüş dikkatimize göre ayarlayıp yeniden yorumladı. Bütün ilginç bilgiler aynı zamanda bize bizden bahseden, bize bizden biraz daha bahseden, bizim için “nie ben yani neimden etkilendin ilk”e enteresan cevaplar yetiştiren kişilik testleri. İnsanın nasıl oluyorsa aylaklıkla palazlanan ve gelişen ayrı bir internet versiyonunun olması mümkün mü? Bugün, gıcık toplum taşlaması artı tık başarısı denemesi biçiminde (kendini döverek gülmek tabir ettiğimiz) bir yazı ve derlemeyle karşınızdayım. Sanatçılar ve çalışma odaları konulu fotoğraflar derledim. Aslında derlemedim bile, başka bir derlemenin içinden seçtim. Bugün internete katkımın bu olmasının iyi olacağını düşündüm. Bu arada bu derlemeyi aldığım sitenin adı Düşünen İnsanlık. Sitenin tarayıcı penceresinde çıkan minik ikonu ise kafasında ünlem bulunan bir erkek kafası. Biraz daha bakınca fırtınanın gözüyle karşı karşıyaymış gibi oldum – İşte tam da bahsettiğim şey, internet üzerinde sıkıştırılmış müthiş bir sevimsizlik alanı. İçerik sadece düşünen ve yaratıcı insanlar için. Bu arada düşünen ve yaratıcı insanlar gece uyumaz… Şu an saat 6:13. Göz kırpma. Anlarsınız ya. Ben de internete karşı ve internetle beraber tepkimi ve gözlemlerimi ortaya koymak için bu listeyi derledim. Çünkü bu ay izne çıkıyorum. Bu ay çıktığım iznin neden önemli olduğunu daha iyi anlatacak bir yol bulamadım. Daha doğrusu bulurdum da küçük bir uyuzluk patlamasıyla gitmek geldi içimden. Okuyucudan alabileceğim en net DEF OL etkisini arıyorum.

 

AMA ŞİMDİ BİRAZ KREATİF STİMÜLASYON

 

Ressam Georgia O’Keefe’in atölyesi:

 

calis2

 

Basın kireci odaya. Hoşnut kalacaksınız. Heykeltıraş Alexander Calder’in stüdyosu:

 

calis4

 

Ay tüylerim diken diken oldu, aynı benim karmaşık zihnim ve düzenim. Böyle güzel derlemeler olmasa babanemi kolajlar için biriktirdiğim üç tonluk altın rehber koleksiyonumun altından çıkarmayı büsbütün unutacağım işte…

 

Martin Amis’in yazı odası:

 

calis7

 

HAYATI BİR KUNDUZ GİBİ YAŞIYOR VE YAZIYORDU

 

YANİ YERİN ALTINDA

 

ÇÜNKÜ ATÖLYESİ AŞAĞIDA YA

 

Anlamlı.

 

Willem de Kooning’un elinde değildi, istifi seviyordu:

 

calis9

 

Hacme bak. Peki üretim sürecin nedir, boyaların kapaklarını açıp sıkarak dönüyor musun atölyede? Cerulean mavisiyle şımarmadan yaz geldi diyemem.

 

Nigella Lawson!

 

calis11

 

Üst raflarda sadece bulyon var.

 

Chagall:

 

calis13

 

Gülümsemesi çok sevimli. Arada bir hepimiz güleriz. Bu arada bir Chagall resmini hiç günlük eşyaların arasında görmemiştim. Resmin ortasında diğer her şeyi biraz daha kıymetsiz ve yarınsız gösteren, açık bir kapı var sanki. Bir tuhaf oldum, insan bu güzelliğe alışacak diye alıp evine asamaz gibi geldi. Düşündürücü…

 

Cezanne nerede çalışıyormuş?

 

calis15

 

Açıkçası gerçekten muhteşem bir yerde. Bu arada geçen gün lafı geçen uzay asansörünün de nerede olduğunu bulmuş olduk.

 

Bu aşağıdaki David Hockney’nin atölyesi:

 

calis17

 

Bu arada konumuzla alakalı, Hockney de iphone app’leriyle resim yapıyormuş, bir röportajında sevinerek anlatıyordu ama resimler eh, meh, bana biraz inceliksiz geldi – işte sanatçının kendini güncel kılabilmesi gerektiğinde kaydırbabam yapabilmesi. Aynı ben. Aynı siz.

 

Yves Saint Laurent’ın ofisi:

 

calis19

 

Kadınlara smokin giydirmeyi akıl eden cekette strüktürü yeniden hayal eden vizyoner Laurent bir şey bir şey bir şey bu sene filmi geliyor Gaspard Ulliel oynuyor, biliyorsunuz kendisi inanılmaz yakışıklı. Bu yargının içinde düşünceye yer yok.

 

Francis Bacon:

 

calis21

 

Francis Bacon’ın kadın kılığında fotoğrafını bulmuşlar kazara, geçen gün, bir fotoğrafçının isimsiz arşivlerinde. Fotoğraftaki ifadesi ruh halimi çok güzel özetliyor. Bence Bacon’ın fotoğrafının CIA yüz tarama programlarıyla taranması konusundaki hislerini de çok güzel özetliyor.

 

Jane Austen:

 

calis23

 

Bu fotoğrafa bakarken bel ağrısını içimde bir yerlerde hissettim. Bürositin icadına kadar yaşanmış hiçbir yaratıcı süreci tam olarak romantize etmem mümkün değil. Normalde. Ama bu liste bir istisna, o yüzden iki inci damla gözyaşı döküyorum.

 

George Bernard Shaw:

 

calis25

 

Bu köşeyi Derya Baykal’ın programından anımsayacaksınız. Evet o kuru ayçiçek, kurdele ve köfteli hasır şapkaları Shaw icat etti.

 

Pablo, Pablo, Pablo….

 

calis1

 

Diyecek bir şeyim yok. Gerçekten çok majest, çok güzel, çok iyi.

 

Aslında diyecek bir şeyim var. Üniversite sınavına girdiğim sene Morning Glory marka Çin malı bir defter almıştım, her sayfasında yanlış İngilizceli cesaretlendirici mesajlar vardı. (Düşünen İnsanlar sitesinin kırtasiye versiyonu) Kapağının iç kısmı da bu Picasso’nun atölyesinin renginin tıpatıp aynısıydı ve altında aynı bozuk İngilizceyle bu rengin yorgun gözler üzerinde dinlendirici bir etkisi olduğunu yazıyordu. Test optik kağıtlarından şaşı oldukça açıp bakıyordum. Bir süre sonra iyi gelmeye başlamıştı. (Dershanede meditasyonu icat etmişti…) Picasso da bu rengin göz dinlendirici özelliğini biliyor muydu, o yüzden mi atölyesi bu renkti? Şu an yazdığım derlemenin anlamlı olan her şeye hafif bir tekme çakması gibi, Morning Glory de Picasso’nun göz dinlendirici yeşilini sulandırıp defter mi yapmıştı? Picasso’da da öyle bir tip, hal var ki bunu sorsan “Hayır benle alakası yok” diyebilecek gibi değil. Çünkü her şeyin onla alakalı olduğunu biliyor tabii ki. Neyse yaratıcılık, yeşil ve kreatif yorgunluk… Paylaşmaya değer bir üçlü.

 

E.B. White ile resim çerçevesinden doğaya ve yaratıya şöyle bir daha bakalım mı?

 

calis3

 

Baktınız mı? Ben de. Amaç da buydu.

 

Roald Dahl ise çalışma odasında Cevizlibağ gümrük çalışanının sıkıntılarını yaşatıyordu:

 

calis5

 

Woolf:

 

calis8

 

Buna bir şey demiyorum, duygu yaptı.

 

Miro:

 

calis10

Susan Sontag:

calis12

Arkadaki Olivetti daktilo reklamı ne kadar güzel, evet bazı yazılar gerçekten de alamete biniş, kıyamete iniş havası yaratıyor. Aklıma herhangi bir örnek gelmiyor şu an ama.

 

Colm Toibin:

 

calis16

 

Youtube’da komedyen videoları izlediğim için Ah Meri Vah Meri isimli romanının onuncu sayfasını geçemediğim romancı Toibin ile tam da bu listede karşılaşmak ne kadar güzel. Temmuz sonu diyelim mi? (De tabii, doksan altı sayfa öyle kolayca okunacak değildi elbette)

 

Charlotte Bronte:

 

calis18

Daha ziyade uğultulu duvarkağıdı. Çıkıtıs!

 

Will Self’in ofisi ise içimizde “Bende obsesif kompülsif hastalığı var, her gün mutlaka ayran içerim” diye atıp tutanları sessizce köşesine çekilmeye itecek türden:

 

calis20

 

Harcama şu post-it’leri, lazım olacak arayacaksın.

 

Anlaşılan şair Anne Sexton da kitap düşkünüydü, ne dersiniz?

 

calis22

 

Son olarak Rudyard Kipling ile konu kilit:

 

calis24

Hocam Jumanji’den kadro çıkmış, hayırlı olsun? İnanın çok sevindim.

 

O zaman artık sanat ve sanatçı konusunda olduğundan daha anlamlıymış gibi yapan çeşitli belgelere yeterince maruz kaldığımıza göre… Hadi şimdi yirmibirinci yüzyılı ortadan ikiye ayıracak o büyük eseri yaratmaya. Link. Share. Bayıldım. Sabah sabah çok iyi geldi. Biraz uyuzluğu bırakayım, anlatmaya çalıştığım… arada bir durup “bu sonsuz kenardan izleme bir yandan neye mal oluyor olabilir” diye sormanın iyi bir şey olduğuydu. Biraz da her şeyin en iyisini, en güzelini, en anlamlısını biri benim için asgari ücret karşılığı derlemesin, idi. Her gün bir kütüphane dolusu bilgiye haiz oluyormuşum da günü geldiğinde yerinden çıkaracakmışım gibi hissedeyim diye bir garip edebiyat mezunu, sabah akşam çalışıyor. Düşünsenize. Böyle manyaklık mı olur, oysa ikimizin de yapacak güzel şeyleri vardı. Herkesin yapacak güzel şeyleri var. Ağustos’ta görüşürüz.

 

Kaynak (Unutmayın onlar da çaldılar)

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YBu Resim Gitmeli Mi?
Bu Resim Gitmeli Mi?

Sanatçı Hannah Black'in siyah bir çocuk cesedini tasvir eden sanat eserinin var oluşunu ve sergilenmesini eleştirdiği açık mektubundan hareketle: "onurlandırmak" ve "lafı ağzına tıkmak" arasındaki ince çizgi nerede durur?

KÜLTÜR

YMary Beard: Gücün İçinde, Üzerinde, Peşinde Kadınlar
Mary Beard: Gücün İçinde, Üzerinde, Peşinde Kadınlar

Cambridge Üniversitesi Klasikler Profesörü Mary Beard'ın konuşması: Kadınlar Antik Yunan'dan bugüne güçle nasıl ilişkilendi?

SANAT

YÖlüm Kadar Ciddi, Küfürlü bir Şaka: Renate Bertlmann
Ölüm Kadar Ciddi, Küfürlü bir Şaka: Renate Bertlmann

Renate Bertlmann, 1970’lerde bir çok çağdaşı gibi 1968’in devrimci atmosferi ve ikinci dalga feminizmin gücüyle kadın bedenini bir kutlama ve devrim aracı olarak yeniden kurgulayan eserler üretmiş.

SANAT

YGüncel Kızlar (1977)
Güncel Kızlar (1977)

Vintage sarısı, yalnızca çözülmüş meselelere, başarıyla alınmış haklara mı değer?

Bir de bunlar var

Ölüm Kadar Ciddi, Küfürlü bir Şaka: Renate Bertlmann
“Orada mıydın? Orada mısın?” Egoyan’ın Calendar (Takvim) filminde buluşamayan zamanlar, mekanlar ve insanlar
Kişisel Tarihe Dönüş: Yenidensunum

Pin It on Pinterest