Bu başlığa bu görsel kafanızı mı karıştırdı? Dün bir video izledim de…kendimi gökkuşağından kayarken, dertsiz tasasız yaylanırken yakaladım. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı (KDGM) tarafından hazırlanan “Biz Türkiye’yiz” (hoşaf yapmayı iyi biliriz) adlı video klibini gördünüz mü? Klibin yarısından çoğu gülen yüzlü işçilere ayrılmış: tarlalarda, el dokuma atölyelerinde, çay ocağında çalışan, balıkçılık yapan mutlu işçiler bunlar:
Heyyyt, dedim; yurdumun dağlarına, gürül gürül ırmaklarına, şelalelerine, bolluğuna bereketine bak… Dağlarına bahar gelmiş memleketimin!!! Şu mutluluktan uçan, refah içinde yuvarlanan işçimize bak…
Mavi tombiş ayıcık sensin, yeşil de ben. Bak şu ilerdeki sarıkız da bizden…
Ya….
Sen değil misin aylardır o HES senin bu Termik Santral benim, köylerinde santrallere karşı mücadele veren köylülerin videolarını izleyen, kendini dozerlerin önüne atan, geleneksek işçilik tarihe gömüldü, esnaf bitti, tarım bitti diye fabrikalarda çok zor şartlarda imkansız paralara çalışan, çalışmak zorunda kalan insanların haberlerlerini okuyan? Ekrana vurdum birkaç kere, anteni de yok ki meretin. Daha yeni, Soma’da yaşanan katliam sonrası çıkıp konuşan neredeyse her maden işçisinin ‘Ben çiftçiyim ama tarımı öldürdüler, bizi buralarda çalışmaya mahkum ettiler, bizi köle ettiler’ diye haykırdığını kulaklarımızla duymadık mı? Hatlar mı karıştı nedir, hangi evrenden bildiriyorsunuz arkadaş?
Klibin amacının “Bir kutuplaşma ortamını arzu edenlerin eylem çağrılarının arttığı şu günlerde, Türkiye’nin tüm renkleri ile bir bütün olduğunu vurgulamak” olduğu söylenmiş. Şimdi bu videoda gördüğümüz mutlu suratlara aldanıp hayatlarımıza devam mı edeceğiz yani? Yurdumun tüm renkleriyle sarmalanıp, üstümüzde karaya dönüşünü mü izleyeceğiz yine oturup?
Öyleyse ben başka bir tablodan bildireyim sizlere. Bu tabloda cafcaflı renkler, fotoşoplanmış mutlu suratlar, göğsü kabartan müzikler yok… Ama hakkını verelim, kendi çapında bütünlüğü olan bir tablo bu. Buyrun:
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Mayıs 2014 raporunda sene başından beri gerçekleşen işçi ölümlerine dair rakamları şöyle veriyor:
2013 senesi içinde 1235 işçi;
2014 senesi:
Ocak ayında 87 işçi,
Şubat ayında 77 işçi,
Mart ayında 117 işçi,
Nisan ayında 115 işçi,
Mayıs ayında 414 işçi yaşamını yitirdi…
Bu veriler nasıl mı elde ediliyor? Tabi ki devletin şahane kayıtları sayesinde değil. Zaten devletin ilgi alanına bu tür rakamlar girmiyor. Sevdiği şeyi abartan devletimiz kaç km duble yol yapıldığı, kaç köprünün kıtaları birleştirdiği, kaç ağaç serpiştirildiği, kaç AVM yapıldığı, dünyanın en büyük Adalet Sarayı’nın ölçüleri, Avrupa’nın en büyük AVM’si, en cafcaflı düğün salonu, çapı en büyük havuz, en uzağa giden Türk oku, filan filan gibi verilerle ilgileniyor.
Yukardaki verilerin nereden geldiğine dönersek; İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi yazılı, görsel, dijital basından takip edebildikleri, emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ve işçiler, işçi yakınlarının bildirimleri doğrultusunda tespit edebildikleri kadarıyla veriyorlar bu rakamları. Yılbaşından beri rapor için emekçilere ve özellikle yerel gazeteci, mühendis ve doktorlara bir çağrı yapmışlar: “Şahit olduğunuz, haber aldığınız ve her ay açıkladığımız raporlarda ismini göremediğiniz, eksik bilgi verdiğimiz iş cinayetlerini guvenlicalisma@gmail.com mail adresi vasıtasıyla Meclisimizle paylaşmanızı istiyoruz” demişler. Bu bilgiler sayesinde raporlar sürekli güncelleniyor. Rapordan alıntılıyorum:
Nedenlerine göre iş cinayetlerinin dağılımı…
Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 304 işçi; Trafik, Servis Kazası nedeniyle 29 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 25 işçi; Düşme nedeniyle 21 işçi; Diğer nedenlerden dolayı (kalp krizi, intihar, yıldırım düşmesi, saldırı, meslek hastalığı vb.) 20 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 10 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 3 işçi; Nesne Düşmesi, Çarpması nedeniyle 2 işçi can verdi…
Meslek hastalıkları kaynaklı ölümleri de diğer nedenlerden dolayı ölümler başlığı altında değerlendiriyoruz. Mayıs ayında üç çiftçi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ve 28 yaşındaki tekstil işçisi Murat Sevgial silikozis nedeniyle yaşamlarını yitirdiler…
Toplumsal cinsiyetlerine göre iş cinayetlerinin dağılımı…
10 kadın işçi ve 404 erkek işçi can verdi… Yaşamını yitiren kadın işçilerin çalıştıkları işkolları ve isimleri ise şöyle: Mevsimlik tarım işçileri Kibariye Öksüz, Çiçek Ayaz, Yıldız Kaplan ve Harfiye Ataş; Çiftçiler Saniye Karahasanoğlu, Ayşe Yeşilyaprak, Gülsüm Melik, İpek Kaya ve Ayşegül Ataseven; Müzisyen Ceylan Aygün…
Yaş gruplarına göre iş cinayetlerinin dağılımı…
14 yaş ve altında 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arasında 1 çocuk/genç işçi,
18-27 yaş arasında 71 işçi,
28-50 yaş arasında 210 işçi,
51 yaş ve üstünde emeklilik çağında 35 işçi,
Elimizdeki bilgiler ışığında yaşını öğrenemediğimiz 96 işçi can verdi…
Mayıs ayında yaşamını yitiren çocuk işçiler: Mardin Nusaybin’de 14 yaşındaki çoban Yasir Geylani yol kenarında koyun otlatırken kamyon çarpması, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı günü ise Ankara Eryaman’da 16 yaşındaki inşaat işçisi Yılmaz İdareci sekizinci kattan düşme sonucu aramızdan ayrıldılar…
Çocuk işçi ölümlerine dair haberlere buradan ulaşabilirsiniz. Çocuk işçiliği ve ölümleri konusunda Kasım 2013 tarihli Zeynep Özsoy’un Çocuklar Hiperaktif Değil, Ama Bir Sor Niye adlı yazısına da bakmanızı tavsiye ederim.
Nurcan Baysal’ın 2 Haziran 2014 tarihli T24’te yayınlanmış olan ‘Mevsimlik tarım işçilerinin fıtratında ölüm mü var?’ adlı yazısında da pek iç açıcı bir tablo yok:
‘Türkiye’de 1 milyonun üzerinde mevsimlik tarım işçisi var ve bunların %30-35’i çocuk işçiler. Bu işçilerin çoğunluğu Kürt, son yıllarda Kürtlerin arasına Suriyeliler ve bazı yerlerde Roman ve Gürcüler de katılmış durumda.’ (Ve daha bu sabah yine mevsimlik tarım işçiliği yapan Dom’larla ilgili yeni bir haber düştü)
‘Sadece geçen yıl ölen tarım işçisi sayısı 198 kişi.’
‘Bundan 6 yıl önce Ordu ziyaretimde Ordu’ya çalışmaya, fındık toplamaya gelen Kürt işçilerin “sorun çıkarabilirler” gerekçesi ile şehir merkezine Valilik kararıyla alınmadığını görmüştüm. Bu işçiler günde 12-14 saat güneş altında çalışıyor, çadırlarda en kötü koşullarda kalıyor, sık sık akrep-yılan zehirlenmesi yaşıyor ve çoğu zaman yıkanacak ve içecek su bulamıyorlar. Çocuklar okullardan erken alınarak, derslerden geri kalıyorlar. Birçok kadın ve çocuk konakladıkları bu çadırlarda cinsel istismara uğruyor. Sonra da bu korkunç koşullarda çıkarılan ürünü, fındığı, çayı, patatesi Türkiye “helalen” yiyor.’ Ve tarım işçiliğinde daha ucuza çalıştıkları için kadınlar tercih ediliyor. Örneğin Manisa’da kadınların günlük yevmiyesi 30-35 TL arasındayken erkeklerinki genelde 10 TL daha fazla.
Ve elbette, her yerde, kadınların ve LGBTİ bireylerin görünmeyen, yok sayılan, aşağılanan emeği var.
Farkettiniz mi bilmiyorum ama bu raporda seks işçileri ve gündeliğe giden kadın işçiler yok. Neden olmadıklarını yeniden soralım önce. Ama şunu da ekleyelim; raporu hazırlayan ve sunan ekibin guvenlicalisma.org sitesine girdiğimizde ev işçilerine dair haberler ve veriler bulabiliyoruz. Ancak seks işçiliği işkolları arasında olmadığı gibi, sitede bu alanda yaşanan cinayetlere ve sıkıntılara dair herhangi bir habere de yer verilmemiş.
Şimdi, elimizdeki bölük pörçük verilere bakalım. Ev işlerinde çalışan kadınların sayıları bilinmiyor, onları tanımlayan bir işçi sıfatına sahip değiller. İş Kanunu kapsamı dışında bırakıldılar, dolayısıyla ne hakları, ne sayıları, ne de ölümlerine dair yeterli bilgi mevcut. Ancak resmi olmayan verilere göre 2011’de: ‘Türkiye’de en az 51 ev işçisi kadın, önlemlerin alınmaması nedeniyle iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdi. Birçoğu ev işine bağlı meslek hastalıklarına yakalandı. 400’den fazla ev işçisi kadın taciz ve tecavüze uğradı. 3000 ev işçisi kadın iş kazası geçirdi.’ 2012 2013 ve 2014 verilerine ulaşamadım.
21 Nisan 2014 tarihli BirGün haberine göre:
Tarım dışında istihdamda kadın payı yüzde 26’ya ulaştı. Özellikle hizmet sektöründe kadın işçi sayısı hızla arttı. Tarım dışı kadın istihdamının yüzde 30’unu oluşturan 1,5 milyona yakını ‘kaçak’, kayıt-dışı çalışan kadın. 5 yılda yüzde 55 artış gösteren tarım dışı kadın istihdamı 2014 Ocak’ta 5.1 milyona ulaştı. Tarım dışında ise kayıt dışı çalışan kadın sayısı 4,3 milyonu aşan toplam tarım dışı kayıt dışı çalışanların yüzde 27’sini oluşturuyor. Başka bir ifadeyle, tarım dışında çalışan her 100 kayıt dışı çalışanın 27’sini kadınlar oluşturuyor.
Seks işçiliğinde ise durum daha karanlık. Elimizde veri falan yok benim anladığım kadarıyla. LGBTİ grupların sıkı çalışmaları sayesinde seks işçiliği yapan transların öldürülmelerine dair haberler alıyoruz en azından. Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği verilerine göre Türkiye’de 2013’te seks işçisi 5 trans birey; 2008-2013 arasında 34 trans birey öldürülmüş mesela. Ancak genel olarak bu alanda ne kadar cinayet yaşandığına dair bir veri bulamadım ben. Varsa ve ben çıkaramadıysam yorumlarda paylaşırsanız sevinirim.
Tabi kayıt dışının da dışında kalanlar var. Mesela, Mayıs sonunda kamuyla paylaşılan, Mazlumder Kadın Çalışmaları Grubu’nun kaleme aldığı “Kamp Dışında Yaşayan Suriyeli Kadın Sığınmacılar” raporunda, yaşları 12’ye kadar düşen Suriyeli çocukların fuhşa zorlandığı bilgisi geçiyor. Ayrıca, Nisan tarihli başka bir haberde Afrika’nın çeşitli ülkelerinden gelen kadınların da fuhuşa zorlandığı, atölyelerde iş bulanların da çok zor şartlarda az paraya çalıştıkları, hiçbir güvencelerinin olmadığı yazıyor.
Ölümler olduğunda hiçbirimizin duymayacağına adım gibi eminim…
Toparlarsak, (topla toplayabiliyorsan) Türkiye’de iş cinayetleri her alanda 4 nala koşmaktadır. Bazı iş kolları hala ‘iş’ten sayılmamakta ve insanlar temel haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Seslerini hiç duymadığımız, görmeye dahi katlanamadığımız insan kitleleri tahmin edemeyeceğimiz sıklıkta ve şekillerde mağdur edilmektedirler. Yani Türkiye’de bir bütünlükten söz edebiliriz, evet! Hakların gasp edildiği, çocukların sömürüldüğü, iş cinayetlerinin her kolda sürekli arttığı bütünlüklü bir tablo bu. İnsan değerinin yerlerde süründüğü, emeğin değersizleştiği, onurlu yaşamın romantik bir Marslı tahayyülü olduğu bir çizgi. Öte yandan televizyonlarda reklam aralarında mavi tombiş ayıcığın, sarı tombiş ayıcıkla gökkuşağından kaydığı, yeşil tombike ‘haydi, sen de gel katıl,’ diye seslendiği bir portre.
Bu tablonun çizeri en başta, politikalarıyla, kayıt dışı işçiliği, taşeron işçiliği destekleyen, nefret cinayetlerini körükleyen, kadına karşı geliştirdiği politikalarıyla kadın-erkek ayrımını derinleştiren, alanlarını ayıran Türkiye devletidir. Küresel gidişata baktığımızda da bu politikaların farklı şekillerde ve boyutlarda çeşit çeşit ülkede uygulandığını görüyoruz. Tarımın bitirilişi, güvensizleştirme, taşeronlaştırma, işsizlik, göçmen sorunları, vb. tüm dünyada görülen ve harlanan neoliberal ekonomi trendinin sonuçlarıdır. Türkiye’de de bu politikalar hızlı büyüme, kalkınma ve modernleşme adı altında hayata geçiriliyor. Devleti işverenler ve medya takip ediyor elbette. Sonra da biz. Etrafımızda, sigortalı çalıştığımız işyerlerinde bu koşullarda çalışmasına izin verdiğimiz işçilerin yanında durmadığımız müddetçe, işverenlere baskı uygulamadığımız sürece, sendikal hakları savunmadığımız, görünmeyen emeği görmemeye devam ettiğimiz müddetçe bu cinayetler devam edecek. Lamı cimi yok, bu kadar net.
Not: Benim gözden kaçırdığım başka alanlar da olabilir, yorumlarda eklemeler ve düzeltiler yapabiliriz.
Kaynaklar:
ILO raporu: http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—ed_protect/—protrav/—travail/documents/publication/wcms_229178.pdf
http://www.bianet.org/bianet/lgbti/151448-orospufobik-politikalar-translari-hedef-aliyor
http://siyasihaber.org/haber/seks-isciligi-mitler-ve-gercekler-2
http://www.halklarindemokratikkongresi.net/meclisler/kadin-meclisi/olum-ev-iscisi-kadinlarin-kaderi-degil-kaza-degil-is-cinayeti/539
http://birgun.net/haber/kentte-calisan-kadin-5-milyonu-gecti-13215.html
http://www.kadinlarinimecesi.org/article.php?id=60
http://www.disk.org.tr/2014/05/disk-ar-turkiyede-is-cinayetleri-ab-ulkelerini-7ye-katladi/
http://www.dagmedya.net/2013/08/16/seks-iscileri-basbakan-erdogana-mektup-yolladi/
http://www.aljazeera.com.tr/haber/hukumetten-biz-turkiyeyiz-klibi