Türkiye’de genelevler şu ya da bu sebeple bir süredir yıkılıyor.
Ağustos 2007’de Balıkesir genelevi, belediye meclisinin 20 yıl önce aldığı bir karara dayanılarak yıkıldı. Belediye başkanı kendilerine gelene dek, gereken kararlılığın bir türlü gösterilememiş olduğunu belirtmiş yıkım töreninde.
Aralık 2008’de Isparta genelevi yıkıldı. Yıkım töreninden evvel zaten önemli kısmı yıkılan geneleve son darbeyi vuracak belediye başkanı, buranın bir ev değil, fuhuş yuvası olduğunu söylemiş törende. Zira “ev, ailelerin oturduğu yerlerdir.”
Ağustos 2010’da Aydın, Nazilli’deki genelev, ya da belediyenin andığı ismiyle istisnai sosyal tesis, şehrin dışına taşınmak üzere “kentsel dönüşüm” projesine hizmetle yıkıldı. Belediye başkanının deyişiyle “en azından şu an etrafta gördüğümüz evler, arsalar hem değerlendi hem de mahalleli rahatladı.” Bu yıkımdan hemen evvel, çok kaydadeğer bir gelişme yaşandı yalnız. Boşaltılan genelevin, bahçesinden türbe görüntüsünde sarıklı, örtülü, testili bir mezar çıktı. Ziyadesiyle afallmış yetkililer, kamuoyunun mesele hakkındaki hassasiyeti karşısında gereken incelemeyi yaptılar, arşivlere gittiler, sordular soruşturdular ve burada bir evliya bulunmadığına kanaat getirdiler. Mezar kazıldı, herkesin içi rahat olsun diye metrelerce derine gidildi ve de herhangi bir kemik kalıntısına rastlanamadı. Sonunda anlaşıldı ki bu mezar, yıkıma engel olmak isteyen genelev çalışanları tarafından yaratılmış!
Mayıs 2011’de Antakya genelevi mahalle arasında bulunduğu gerekçesiyle yıkıldı. Belediye başkanı, şehrin kangren haline gelmiş bir sorununu daha hallettiğini belirtmiş.
Eylül 2011’de Ankara Bentderesi genelevi yıkıldı. Kale’nin hemen altında yer alan bölge “Ulus Tarihi Kent Projesi”nin bir parçasıydı. Yeni hizmet yeriyle ilgili olarak belediye başkanı, valiliğin karar merci olduğunu belirtiyordu. En çok ses getiren bu yıkım oldu. Böylelikle, gazete haberlerine yansıyan birtakım korkunç rakamlar da ortaya çıktı. Bentderesi’nin günlük ziyaretçi sayısının 7000 civarında, çalışan kadın sayısının 300 ila 500 olduğu gibi.
Ağustos 2012’de Yozgat genelevi yıkıldı. Yıkım gerekçesi yapının kaçak olmasıydı.
Afyonkarahisar Genelevi’nin yıkılmasıyla ilgili de mecliste görüşmeler henüz başlamış.
Bu yıkım haberleri, muhtelif haber siteleri aracılığıyla ulaşılabilir durumda internette. Burada yer alanları, bir çırpıda alelusül derledim. Bu haberlerden öğrenemediğimiz ya da sonrasında hiç haber yapılmadığı için bilemediğimiz ise, yıkılan genelev kadınlarının akıbetleri. Yeni yerlerine taşındılar mı, yeni yer gösterildi mi, bu kadınlar sokakta mı kaldılar? Yığınla soru var! Aslına bakarsanız, haber metinlerinde kadınların sesi hiç duyulmuyor bile. Ankara genelevinin duvarlarından birkaç ses duymak mümkün. Onları da bu yazının başında yer alan olağanüstü bir haber fotoğrafı sayesinde ve okuyabildiğimiz kadarıyla öğrenebiliyoruz:
“Herşeyi bilmene gerek yok, haddini bil yeter,” “Sev seni seveni dağda çoban ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’da sultan ise,” “Ayarını bozduğun kantar, bir gün seni de tartar,” “Hatıralar anılarda kaldı,” “Her kaptan yemek yedim” “Lale devri çocuklarıyız biz,” “Hata benim, günah benim, suç benim,” “Dost ararsan cebine bak,” “Et iyliği, bul (g)kötülüyü.”
Dipnot: Bu yazıda üstünkörü değindiğim Nazilli genelevinden çıkan sahte türbe hikâyesini oya gibi başka bir yazı için işliyorum. Filmlere, romanlara konu, şarkılara nakarat olsun istiyorum.