Fotoğrafçı Anja Niedringhaus, seçim sürecini fotoğraflamak üzere gittiği Afganistan’da polis tarafından başından vurularak öldürüldü. National Geographic’ten Pamela Chen, iş arkadaşı David Gutterfeld’le yaptığı röportajla Niedringhaus’un 25 senelik kariyerinin önemli karelerini, fotomuhabirlik mesleğine katkılarını ve mesleki mirasını konuşmuş. Çevirisi aşağıda.
Associated Press fotoğrafçısı Anja Niedringhaus bir Afgan polisini gösteren bu fotoğrafı 15 Mayıs 2013’te çekti. Niedringhaus, başkanlık seçimlerini fotoğraflamak için gittiği Afganistan’da, 4 Nisan 2014 Cuma günü bir polis tarafından vurularak öldürüldü. 48 yaşındaydı. Niedringhaus’un fotoğrafları uluslararası olay ve çatışmaları 25 senelik bir zaman dilimi boyunca belgeliyor. Ölümü fotomuhabirler arasında sarsıntıyla karşılandı ve bir çok muhabir Niedringhaus’un yaşamını ve en zor haberleri belgelemeye dair tutkusunu anmak için konuştu.
David Guttenfelder, National Geographic dergisine sık katkıda bulunan bir muhabir, Associated Press’in Asya bölgesindeki baş fotoğrafçısı ve aynı zamanda seneler boyunca Niedringhaus’la yanyana çalıştı. Guttenfelder anılarını National Geographic’in fotoğraf editörü Pamela Chen ile paylaştı.
Niedringhaus’la çalışmak nasıldı?
Kendisiyle 1999’da Kosova’daki savaşı fotoğraflarken, Arnavutluk’ta tanıştım. O sırada EPA (European Pressphoto Agency) ile çalışıyordu. Biri “Anja Niedringhaus burada” dedi ve içimden “Eyvah” diye düşündüm. Şöhreti o kadar güçlüydü ki, bir de her gün gazetelerin ön sayfalarında pataklanmaktan korkuyordum. Ama tanışmak için sabırsızlanıyordum tabii ki. Bir kaç sene sonra Associated Press Anja’yı işe aldığında biraz rahatlamıştım: Artık bizim takımımızdaydı.
Seneler içinde onunla bir çok bölgede çalıştım. Son on sene civarında çoğunlukla Irak ve Afganistan’da. Anja ve ben AP’nin Irak’taki fotoğraf ekibini oluşturmakla sorumlu fotoğrafçılardan ikisiydik. Anja savaşı ve Felluce çatışmasını fotoğraflamakla kalmadı, bir yandan bütün Irak takımına yol göstericilik ve öğretmenlik yaptı. Ve hepsini de kendi büyük yürekli, tatlı sert yöntemleriyle yaptı. AP’nin o sene kazandığı Pulitzer Ödülü’ne Anja’nın ve eğittiği Iraklı ekibin fotoğrafları da dahildi.
Anja’nın etkisi olmadan AP’nin savaşı takip edebileceğini gerçekten düşünmüyorum. Bütün ekibimiz onun imgesinde yetişmişti. Eminim şimdi bile fotoğraf makinalarıyla kapıdan çıkarken kendilerine “Anja ne yapardı?” diye soruyorlardır. Hatta belki her AP fotoğrafçısı bunu bir noktada kendine sormuştur.
Niedringhaus’un fotoğraflarını nasıl tanımlarsınız?
Anja geçtiğimiz 25 sene içinde meydana gelen her büyük çatışma ve dünyayı değiştiren olayı fotoğrafladı. Çok cesurdu. Ama kendini beğenmiş bir biçimde değil, daha ziyade “Bu çok tehlikeli. Ama önemli de. Birinin bunu yapması, takip etmesi gerekiyor. Bunu başka kim yapacak? Ben gidiyorum.” biçiminde.
Kendisi aynı zamanda tanıdığım en çok yönlü ve becerikli haber ajansı fotoğrafçısıydı. Hem Afganistan ya da Libya’da ön saflara girebilecek, hem bir yandan AP’nin Olimpik 100 metre finalleri için ilk tercih ettiği fotoğrafçı olup finish çizgisinin yanındaki en uygun pozisyonu alabilecek tanıdığım tek kişiydi. Asla, asla kaçırmazdı.
Aynı zamanda bir fotoğrafçı olarak gelişmeyi de hiç bırakmadı. Karşı tarafı anlamaya çalışan, uzun süreli projeleri oldu. Yaratıcı ve cesurdu. Fotoğraflarını çok dürüst ve şefkatli bir bakışla çekerdi. Ama öncelikle bir gazeteciydi. Sağa sola çekilemeyecek türden bir dürüstlük, ahlak ve erdem konusunda gerçekten bir standarttı Anja. Etrafındaki herkesin de aynı şekilde sarsılmaz olmasını beklerdi. Anja’nın saygısını kazandıysanız bu hem siz, hem de çalışmalarınız hakkında önemli bir şey söylerdi. Ben onun hem arkadaşıydım, hem de kendisiyle yan yana çalıştım – Bunu bir onur nişanı gibi taşıyorum.
Alanda Niedringhaus’un yanında çalışmanın nasıl olduğuna dair bir hikaye anlatsanıza bize.
Kandahar, Afganistan’daki bir ordu yerleşkesinde çalıştığı sürede biri bir duvarın üstünden el bombası atmıştı ve bomba tam Anja’nın bağlı olduğu birim devriyedeyken patlamıştı. Şarapnellerden biri Anja’nın baldırındaki tendona isabet etmiş. Herkes endişelenmişti, onu telefonla arıyordu. Anja sadece gözlerini devirip şaka yapmış ve şöyle demişti: “Ne yapmamı istiyorsunuz, popomdaki bir şarapnel yüzünden eve mi gideyim?” Her zaman çalışmaya devam etmek istiyordu, ancak patronları ısrar ettiğinde eve dönerdi. O kadar ciddi ve pratikti ki. Alçakgönüllü. Ve de komikti. Herkese sorabilirsiniz, dünyanın en yüksek sesli kahkahası Anja’nınkiydi.
Çok üzgünüm.
Fotomuhabirlik açısından çok büyük bir kayıp. Bunun mesleğimiz için ne ifade ettiğini anlamak için geriye dönüp endüstrideki büyük figürlere – Robert Capa, Henri Huet gibi isimlere- bakmanız gerekiyor.
Bir sürü insan çok sarsıldı, buna ben de dahilim. Ölümü üzerine gözlerimin dolduğunu gördüğünü ve fazla yumuşak olduğum için bana güldüğünü hayal ediyorum.
Tanıdığım en iyi insanlardan biriydi. Onu tanıdığım ve kendisiyle beraber çalıştığım için çok şanslıyım. Ben dünyanın dört bir yanında Anja’yı sevmiş insanlardan sadece biriyim. Hepimiz tam manasıyla yıkılmış haldeyiz.
Niedringhaus’un diğer fotoğrafları: