30 Mart’ta seçim merkezindeki paravanın arkasına geçtiğiniz anda karşınızda Morhpeus’u bulacaksınız… Bir elinde kırmızı, diğerinde mavi hapla sizi bekliyor olacak masanın başında. Oraya varana kadar aklınızdan hangi adayı geçirmiş, kime oy vereceğinizi düşünmüş, ne kadar tatava yapmış olursanız olun, gerçek kararınızı Morpheus’un siyah gözlüklerindeki yansımanızda bulacaksınız. Oy pusulanızı, zarfınızı, mührünüzü masaya bırakacak ve kendinize orada, o derme çatma paravanın arkasında ne işiniz olduğunu soracaksınız.
Morpheus seçim görevlileri işkillenmesin diye kulağınıza eğilip fısıldayacak:
–Neden burada olduğunu anlatayım. Bir şey bildiğin için buradasın. Bildiğini açıklayamıyorsun. Ama hissediyorsun. Hayatın boyunca hissettin. Dünyada ters giden bir şeyler var. Ne olduğunu bilmiyorsun ama orada, beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey.
“Haklı” diye düşüneceksiniz. Tapeler, kasetler, gazlar, biberler, mitingler, flamalar, tatavalar, dns ve vnp’lerle bulanmış aklınız Morpheus’un karalığında anlık bir duruluk kazanacak. Aylardır kafanızın içini dolduran, uyurken bile sizi gürültülü rüyalara yatıran bağır bağır adam sesleri bir anda duracak. Gerçek bir sessizlik… O sessizlikte gözünüz masanın üzerindeki oy pusulasına takılacak. Uzun mu uzun.. Sonra Morpheus’un elindeki haplara kayacak gözünüz. Kırmızı mı? Mavi mi? Hangisini alacaksınız? Morpheus bir kez daha kulağınıza eğilecek:
–Bu senin son şansın. Bundan sonra bir geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan, bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın, ben de sana tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm.
Düşünceler ışık hızıyla aklınıza akın edecek. Oy kullanmak için erken kalktınız, bir Pazar’ınız vardı zaten. Yatakta uyanmak hiç fena olmaz. Şöyle deliksiz bir uyku? Ama buraya kadar gelip de tavşanın peşini bırakmak olur mu? Tavşan kaç tazı tut. Tutmasan ölür-düüüün, tuttun onu öldüüünnn. Bu nerden çıktı? Hay bin kunduz. Kırmızıyı alıp, “mavi hapı yuttum” da denebilir? Kim, nereden bilecek? Ama Morpheus’a rezil olmak da var işin ucunda..
Düşünce düşünce içinde, aklınızın bir ucundan öbürüne savrulur durur, kırmızı mı mavi mi tavşan mı tazı mı diye ter içinde bocalarken, bir anda paravanın arkasından bir ses… O da ne? Seçim görevlileri rahatsız.
Vaktiniz kalmadı. Seçim memurları işkillendi, sıradaki seçmenler sinirli. Morpheus’a bile sıkıntı bastı. Kıravatının ucuyla gözlük camlarını siliyor. O an kararınızı verdiniz. Morpheus’u dürttünüz, terli parmaklarınızla avucuna uzandınız, hapı alıp bir çırpıda yuttunuz, pusulayı açtınız, mührü ÇATTT, bastınız. Zarfınızı alıp dışarı çıkarken Morphi’ye hınzır bir bakış fırlatmayı da ihmal etmediniz. Sandık için hepten hazırsınız.
Sonra eve gidip sandık sandık oylar açıklanırken televizyon başında geçirdiğiniz saatler boyunca, yapış yapış bir rüyadan uyanır gibi, olayların tam böyle gelişmemiş olduğunu hatırlayacaksınız. Tamam Morpheus kral adam ama kendine Türkiye yerel seçimlerinde matrix arıyorsa, biraz bunamış olduğunu kabul etmemiz gerek. Morphi’ye bunak demek de olmaz ya, yolunu şaşırmış diyelim hadi. Seçimler elbet önemli, oy kullanmak tabi mühim. Ama sandıktan beyaz tavşan çıkarmak da ne? (Etrafınızda “bu seçim başka seçim” diye diye delirmemiş, hala içinde tape geçmeyen cümleler kurabilen, günde bir-iki saatini internetten uzak geçirebilen ve sizi oyunuzun ya ülkeyi batıracağına ya da kurtaracağına, bu nedenle mutlaka BU SEFERLİK, BU SEÇİMLİK, BU ÖLÜM-KALIMLIK oyunuzu bilmemkime vermeniz gerektiğine ikna etmeye çalışmayan tek bir kişi bile kaldıysa lütfen bu yazıyı görmezden geliniz ve gidip o kişiyi öpünüz.)
Mavisi kırmızı sizin bileceğiniz iş ama siz yine de Pazar günü yanınızda akide şekeri götürmeyi ihmal etmeyin. Ha bir de nüfus cüzdanınızla, aynı sandıkta oy kullanacağınız bir eşi dostu, komşuyu filan mutlaka yanınızda bulundurun. Seçim matrixi tatavasız çekilmez. Allah hepimize zihin açıklığı versin. Gerçeğin çölüne hoş gelmişiz.