2014’e girmenin arifesinde günlere, aylara, yıllara sığmayacak kadın yazarlar listemizi oluşturalım. Gözümüz gönlümüz açılsın.

SANAT

2014’te sadece kadın yazarlar okuyacağım

Bu ara fazlaca tarih metinleriyle haşır neşirim. Yeniden okullu oldum. Tarih yazımı dersinin ilk günü, masanın etrafında elden ele dolaşan 4 sayfalık okuma listesine baktığımda yakıcı bir ateş sardı beni. Gözlerim bu dört sayfayı hızlıca taradı. Sonra bir daha taradı. Koca okuma listesinde neredeyse tüm tarihçiler erkekti. Köşem kuytuya döndü. O sinirle elimin ayı pençesine dönüşüp masif ahşap masayı devirdiğini hayal ettim. İhanete uğramış hissettim, en çok da kendimi ihanete uğrattığımı düşündüm. Kendimi bu masanın bu kuytusuna böyle koydum işte.

 

Hocaya diyecektim ki, Siz ne yaptınız? Bu nasıl bir günah? Tarih diye bunları okumak mecburiyetinde miyim ben? O da bana dönecekti, ‘Eveğğt mecbursun, ne yapalım bunlar dünyaca tanınmış en önemli, şahane tarihçiler. Ayrıca günümüze geldikçe kadınlardan bahsedenler de var aralarında. Ve tabii biz dersi işlerken elbette bu açıdan da bakacağız.’ Ben de yanıt olarak diyecektim ki, ‘Eğer siz buna tarih diyorsanız o zaman bizim tarihi ters çevirip iyice bir sallamamız lazım, tarihsel metin denen, tarih yazımı denen şeyi baştan yazmamız lazım.’ Bu kadar net. Lamı cimi yok. Biliyorum ki bunu binlerce akademisyen, araştırmacı, yazar düşünmüş, hissetmiş, dillendirmiş, öyle veya böyle. Hatta bundan bahsetmekten, bunu duymaktan sıkıldık. Kendimi sevdiğim metinlerle sarmaladığım bir dönemde yine yeniden karşıma çıkınca eski bir kazık yeniden yutturuluyormuş gibi hissettim. Hala da alevliyim.

 

İlk dersimin ilk dakikalarında kafamda dolanan bu şiddetli tanışma sahnesinden sonra kendimi sakinleştirdim. Güldüm, dikkatle hocanın tek tek kitapları tanıtmasını dinledim. Kendime hakimdim. Nasıl bir kazık çakmalı, hangi köke kibrit suyu dökmeli onu düşünüyordum. Her birine uzun uzun güzel güzel baktım. Bunlar benim ve herkesin kolayca rastgeldikleriydi. Benim yapmam gerekense rast getirmek ve onları yaymaktı.

 

Genelde imtiyaz sahibi erkeklerin imtiyaz sahibi erkekleri anlattığı yazılara yapılan eleştiriler, o metinlerin kadınları ve beyaz olmayanları nasıl yok saydığıyla ilgili oluyor hep. Sonra bu eleştiriler sanki ilginçmiş, yeniymiş, yeterliymiş gibi sarmalanıyor, tekrar tekrar üretiliyor. Sıkıldım, hakikaten sıkıldım. Bu eleştirileri okumaktan da sıkıldım. 2 karar aldım. 1. Kütüphanemi yeniden düzenleyeceğim; ırkçı, üstünlükçü ve cinsiyetçi metinleri bir tarafa toplayacağım. 2. Hiçbirini ASLA bütünüyle okumayacağım. İhtiyacım olduğunda ihtiyacım olan kısmını okuyacağım, bütünlüğünü, dünyayı anlattığını sanan dilini reddedeceğim. Bu kuralları ihtiyacım olduğunu düşündüğüm kadar, dengeyi sağladığımı, alevi biraz söndürdüğümü hissedene kadar uygulayacağım. Çünkü bütününü okuduktan sonra edindiğim hiçbir bilgi, tat ve izlenim kendimi maruz bıraktığım durumdan daha önemli ve etkili olmayacak.

 

 

Fotoğraf, 1918.

Fotoğraf: New York Halk Kütüphanesi önünde kitap bağışı için seslenen kadın, 1918.

 

 

Esas Önerme

 

Geçen gün bir arkadaşımla konuşuyordum, Sadece kadın yazarlar okuyorum, onları okumak istiyorum içimi başkası almıyor, minvalinde bir şeyler dedi. Ben de bir süredir aynı hisleri taşıdığımı, müzikte de aynı yolu izlediğimi söyledim. Bundan birkaç gün sonra başka bir arkadaşım tesadüfen Lilit Marcus’un 12 Aralık’ta yazmış olduğu bir makaleyi yolladı. Yazının adı ‘2013 yılı boyunca neden sadece kadın yazarları okudum’ (Şimdi hemen ağlayanlar olacak, ama bu ayrımcılık vada vüdü. Hayır canım, dengeleme ve ortalığı süpürme diyelim.) Lilit Marcus yazısında aldığı tepkilerden bahsettiği kısımda şöyle yazmış: “Bana bir kitap önerildiğinde, ‘Kusura bakmayın, şu ara erkek yazarları okumuyorum’ diyorum. Bazı kişiler—özellikle kadınlar—kitap tavsiye etmemi öneriyorlar. Başkalarıysa—ki genelde erkekler—kendimi neden böyle ‘sınırladığımı’ soruyorlar. Bu sorunun, tam tersi durumda sorulduğunu hiç duymadım.”

 

Lilit Marcus’un tüm yazıda anlatmak istediği şey aslında şu, kadın yazarları desteklemenin çeşit çeşit yolları var ancak, zamanında Tallulah Bankhead’in tiyatroyu nasıl destekleyebiliriz sorusuna verdiği yanıttaki gibi (‘Aktris olma tatlım, seyirci ol’) sıkı bir seyirci olmaktan yana. Çünkü seyirci olmak, okur olmak hayati bir önem taşıyor. Hayati diyorum, abartı olsun diye değil, varoluşumuza dair çok temel bir şeyi yaparken, üretirken desteklenmezsek, hele de bir kadın olarak dünyada varolmak ÇOK ZOR. O yüzden ben bu yazıyı bitirirken çok severek, bağrıma basarak okuduğum, her gün büyürken bana el veren, nefes veren, yeni kelimeler hediye eden kadınlardan örnekler vererek bitireceğim. Elden ele dolaşmaları, hep talep edilmeleri, tekrar tekrar okunmaları ve basılmaları dileğiyle, işte son 1-2 senemden pek sevgili kadınlarım:

 

 

Leyla Erbil, Füruzan, Sema Kaygusuz, Birgül Oğuz, Birhan Keskin, Halide Edib, Didem Madak, Şule Gürbüz, Sevgi Soysal, Gülten Akın, Nezihe Meriç, Tezer Özlü, Tomris Uyar, Bejan Matur (ilk şiirleri), Mavi Neşe (son göz ağrısı, Hazal tavsiyesi) ve gönlümde bambaşka bir yeri olan Sevim Burak…

 

Bu yazarların bir kısmını yeni okudum, bir kısmını yeniden okudum. Sizde neler var? Duyduklarımız duymadıklarımız? 2014’e girmenin arifesinde günlere, aylara, yıllara sığmayacak kadın yazarlar listemizi oluşturalım. Gözümüz gönlümüz açılsın. Yorumlarda buluşalım! (Yukardakiler özellikle öyle ama, illa kurgu ve anadili Türkçe filan olmak zorunda değil. Ama Türkçe çevirisi olsun hepimiz okuyabilelim)

 

Lilit Marcus yazısı: http://flavorwire.com/429473/why-i-only-read-books-by-women-in-2013/

 

Ana görsel: Maya Deren (serinlerken…)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHer Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak

Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.

TARİH

YJames Baldwin’le Tanıştığım O Gün
James Baldwin’le Tanıştığım O Gün

Beni geri çektiği o yer ve zaman, makulen umabileceğim tek şeyin aldığım her davette ancak hizmet etmek için orada olabileceğimi söylüyordu.

MEYDAN

YEvet, Polisi Lağvedelim
Evet, Polisi Lağvedelim

Çünkü reformlar işe yaramayacak.

MEYDAN

YBiraz Sakinleşebilir Miyiz?
Biraz Sakinleşebilir Miyiz?

İnsanlar genelde beni felaket tellalı gibi görüyor, bana kızıyorlar. Felaket tellalı değilim ben. Eğer bakmazsan, değiştiremezsin. Gözünün içine bakacaksın.

Bir de bunlar var

Gerçek Dedektif, Yetenekli Bayan Highsmith ile Sıradan Bir Gün
Cuma Şarkıları 21: Caz!
“Sanat bir yere yerleşmek zorunda değildir”: Zeynep Okyay ile Söyleşi

Pin It on Pinterest