1998’in Nisan ayında bir grup arkeolog, Güney Kore’de eski bir mezarın keşfi sırasında bir tabuta rastlıyorlar: İçinde Eung-Tae Lee adında, 16. yüzyılda yaşamış ve 30 yaşında ölüp mumyalanmış bir erkek yatıyor. Mumyanın göğsünde huzurla uyuyan bir veda mektubu var, Eung-Tae Lee’nin hamile karısı, doğmamış çocuğunun babasına yazmış. Mezarın içinde başka bir şey daha var: Mumyanın başucunda bulunan, yukarda fotoğrafını gördüğünüz, kenevir ve kederli kadının kendi saçından yapılma bir çift de terlik.
Sözkonusu veda mektubunun aslı ve çevirisi aşağıda:
Won’un Babasına
1 Haziran, 1586
“Sevgilim, saçımız beyazlayana kadar beraber olup aynı gün ölelim” derdin. Nasıl bensiz ölebildin? Şimdi oğlumla ben kimi dinleyeceğiz, nasıl yaşayacağız? Neden benden önce gittin?
Birbirimize kalbimizi nasıl da açtık. Ne zaman beraber uzansak bana “Diğer insanlar da birbirlerini bizim birbirimizi sevdiğimiz gibi seviyorlar mıdır? Onlar da bizim gibi mi?” diye sorardın. Bütün bunları arkanda bırakıp neden benden önce gittin?
Ben sensiz yaşayamam. Senin yanına gelmek istiyorum. Lütfen beni de olduğun yere götür. Sana duyduğum sevgiyi unutmam imkansız, acım sonsuz. Şimdi kalbimi nereye koyacağım? Seni özlerken çocuğumla nasıl yaşayacağım?
Lütfen bu mektubu oku ve ve rüyalarımda bana her şeyi anlat. Rüyalarımda bana her şeyi anlatmanı istiyorum, seni dinlemek istiyorum. Bu mektubu yazdım ve yanına bıraktım. İyice oku ve benimle konuş.
İçimdeki çocuğu doğurduğumda ona kim baba diyecek? Benim hissettiklerimi kim anlayabilir? Sonsuz göğün altında böyle bir üzüntü daha yoktur.
Sen artık başka bir yerdesin, benim gibi yas içinde değilsin. Anlatmayı beceremediğim acım sonsuz. Lütfen bu mektubu iyice oku ve rüyamda bana gel, benimle konuş. Seninle rüyamda buluşabileceğime inanıyorum. Gizlice bana gel ve görün. Söylemek istediklerim sonsuz, burada bitiriyorum.
(Kaynak: Letters of Note)