“Geç değil, erken değil,
Bir gül biter içimde,
Gecenin tam üçünde.”
Bugün sabaha kadar uğraşsak “Şehri aldık!” diye sevinemeyiz. Ama bir sabah şehre sahip uyanmak da mümkün, bunun için önce şehirden geceyi, gecelerini almalıyız. Bunun aksi yalan zaten. Ne şehir sizin, ne geceleriniz. Söylenegeldiği üzere, gece saat 02:00’den sonra iyi hiçbir şeyin olmayacağı da külliyen yalan. Gece, soğuk ve karanlık bir suçlu değil. Geceleyin taksiye bindiğinde plakayı birine iletmek zorunda hisseden de suçlu değil, sokakta ardında adım sesi duyunca ürken de. Bu tedirginliği yaşıyorken, geceleri yaşadığımızı iddia etmek de mümkün değil. Sokaklar bizim değilken, gece de bize ait değil. Parasını vererek yaşadığımız gecelerden bahsetmiyorum. Bizatihi, sizin de gece deyince aklınıza gelen, sokak lambalarıyla aydınlanan, serin sarı sokaklarda geçirdiğimiz, salındığımız bir geceyi düşlüyorum. Gece devrimi de mi lazım acaba, nasıl yapacağız, diye düşünüp bir türlü bilemiyorum, ama bakın bir şekilde sokakta buluyorum kendimi; Kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü için, bu gece kadınlar da mücadeleyi geceye taşıdılar, o kadar manidardı ki, bugünü unutamayacağım daha özel bir gün yaptı.
Not: Bunlar sadece benim söylemek istediklerim tabii, yoksa 25 Kasım çok büyük bir gündu.