Dev Buluşmalar serisinin dördüncüsünde bahtımıza yine Ahu Tuğba çıktı sevgili okur. (Önceki buluşmaların bağlantılarını yazının en altında bulabilirsiniz).
Ahu Tuğba, Kadir İnanır ve Çiğdem Tunç’un başrollerini oynadığı Kaderimsin, 1991 yapımı bir Orhan Elmas filmi. Bu kez sadece, iki kadının tabi ki bir adamdan konuşacakları sahneyi alıntılamak yerine, biraz filmden de bahsetmek istiyorum.
Evvela belirteyim ki bu filmi seyretmeniz için hiç bir sebep yok, açıkçası ben neden seyrettim onu da bilmiyorum. Yine de, en en en kötü fimlerden biri de değil. Mesela Alışırım ile kıyaslandığında bazı açılardan başarılı bile sayılabilir. (Alışırım filmini Çağla Özbek Ses Getiren Yapım köşesinde ele almış ve fIlmi “Ve sizi temin ederim ki ne olursa olsun bu filme alışamayacaksınız” diye sunmuştu. Bundan daha güzel bir sunum düşünemiyorum. Çağla’nın yazısını mutlaka okuyun, fakat filmi asla seyretmeyin.)
Kaderimsin‘in hikayesi, karakterleri kabaca şöyle: 41 yaşında, sanayi ve ticaret sektöründe şirketler grubu sahibi, parası kadar yüreği de olan Savaş Pınarlı doğayı, çocukları seven, şefkatli, ite kopuğa pabuç bırakmayan, Cuma günleri asla iş düşünmeyen (çünkü camiye, mezarlığa gidiyor), nazik, düşünceli mükemmel bir adamdır. Bu melekelerinin yanısıra fırsat buldukça kadınların kırık kalplerini teselli eder, haftanın beş günü mendil gibi kadın değiştirir fakat gerçekten sevebileceği beynindeki ruhundaki kadını bir türlü bulamamıştır. (Bu tasvirlerin hepsi filmden).
Savaş Pınarlı’nın hayatında, ağır ceza avukatı olan, soylu bir aileden gelen, evlenmek, çocuk sahibi olmak için çok uygun Nilüfer adında bir kadın vardır. Nilüfer’in ölçülü fakat samimi aşkına Savaş tam karşılık verememekte iki de bir ona “sen benim en yakın dostumsun” demektedir. Savaş bir kadında daha başka, daha başka türlü, daha başka bir türlü şeyler aramaktadır ve “beyin, ruh, yürek” diye diye saçmalamaktadır. Savaş nihayetinde Nilüfer’i terk eder, ama ikili dost kalır (tövbe tövbe). Bu arada Savaş’ın etrafında gizemli bir kadın peyda olur. Adı Lale olan bu kadın orda burda Savaş’ın karşısına çıkar, ona uzaktan dik dik bakar, burnunun dibine kadar girip tek kelam etmez. Savaş’ın bilmediği ve filmle ilgili en garip ayrıntı da Lale Savaş’ın evine sessiz telefonlar da etmektedir. Savaş “alo, alo” dediğinde, şuh şuh tavana bakıp telefonu kapamaktadır. (Bu sessiz telefonlar hikayeye o denli katkıda bulunmuyor ki, sırlarına erebilene aşkolsun.)
Savaş, aradığını Lale’de, onun yarattığı esrar bulutunda bulduğunu sanacaktır. Oysa Lale iğrenç bir oyunun, pisliğin içinde bir hayat kadınıdır ve aslında Savaş’tan koparılacak 250 milyon liralık bir çekin peşindedir. Diğer yandan hepimizin çoktan farkına varmış olmamız lazımgeldiği gibi Savaş Lale’nin ömründe hiç tanımadığı bir adam tipidir. Lale Savaş’a aşık olur. Tezgahladığı oyundan pişmandır, çeki geri götürür (demek dolandırmayı başarmış) ve kendini bu oyuna alet eden adamı da öldürür (ve böylelikle filmi de seyretmenize lüzum kamadı, her şeyi bir çırpıda anlattım).
Lale cinayet suçundan hapse düşünce Savaş çok üzülür ve kafasında çok parlak bir fikirle eski sevgilisi Nülüfer’e koşar. Nilüfer’e Lale’yi savunmasını adeta buyurur, ama dostluk adına. Nilüfer davayı kabul eder, hapse gider ve dev buluşmamız tellerin iki yanında gerçekleşir:
Lale- Senin avukat olduğunu bilmiyordum. Beni savunmayı kabul etmene şaştım. Sanmıştım ki…
Nilüfer- Evet, onu seviyorum, ama o seni seçti, seni sevdi.
L – Hayatım hep pislikler içinde geçti. Koynuna girdiğim erkeklerin sayısını unuttum. Onunla ayrı dünyaların insanlarıyız. Ona layık olan sensin.
N – Seni kurtarmak için var gücümle çalışacağım. Bana güven, ama yine de ceza yiyeceksin. Bundan kurtulmana imkan yok, anlıyorsun değil mi?
L – Anlıyorum. Koğuşta biri var, oldukça tecrübeli, Tatar Aliye. Dediğine göre 18 yıl yermişim.
N – Onu adalet bilir.
L – Burda günahlarımdan arınırım. Belki de çıktığımda bir iş bulurum. Namuslu bir hayatı hep özlemişimdir. Ama bakarsın dayanamam hapis hayatına, eririm, biterim, geberip giderim.
N – Böyle konuşma. Kimin öleceğini, kimin yaşayacağını yalnız Allah bilir.
L – Senden bir kadın tek ricam Savaş’ı bu işe bulaştırma. Mahkemede adı geçmesin, başka dileğim yok.
Gardiyan: Vakit tamam.
Bu kadardı, buluşmamız gardiyan marifetiyle bitti sandık, ama hayır! Yazının ana görüntüsünde gördüğünüz artık bir zirve sayılayacak üçlü buluşmada ise Lale, Nilüfer ve Savaş’ın arasını bulur, Savaş’a kendisine esas layık olanın Nilüfer olduğunu söyler ve yedi senelik hapis cezasını çekmeye gider (evet, aldığı cezaya kadar söyledim).
1991 yapımı olduğunu söyledim, ama film aslında mükemmel bir 80’ler filmi örneği. Konusu, diyalogları, set eşyaları, araba telefonlarının olur olmaz her yerde kullanılması ve hatta belki sessiz telefonlarıyla her şey 80’lerde kalmış. Son ve çok da ilginç bir ayrıntı filmin ikinci bir adının olması: Aldatacağım. Filme evvela bu ismi verip sonra da “ay filmin sonunu söyledik” diyerek Kaderimsin‘e mi çevirmişler, hiç anlayamadım. Yani kim kimin kaderi belli de değil ki!
Sevgili okur, işte bol bol gevezelik ederek bir buluşmayı daha bitirdik, artık ayrılabiliriz. Son bir, filme hiç bir katkısı olmayan, ama benim açımda çok ilgi çekici olan hapisteki Tatar Aliye’ye selam edeyim ve diğer buluşmaları da çok merak ettiğinizi varsayarak, aşağıya bağlantılarını koyayım.
Dev Buluşma 1: Gelin Ferdi’ye bir İyilik Edelim
Dev Buluşma 2: Cemil Sizi Sevmekte Haklıymış
Dev Buluşma 3: Beni Acılarımla Başbaşa Bırak