Yıllar evvel, işim gereği aylar mertebesinde bir süre boyunca Osmanlı döneminde Balkanlar tarihi okumak durumunda kaldım. Şikayet etmiyorum, kısmen eğlenceliydi. Yalnız, bu yoğun okuma dönemlerinde bana bir haller oluyor. Okuduklarım hayatımın hemen her alanına sirayet ediyor, etkilerinde bazen biraz fazla kalıyorum. İşte bu dönemin sonlarına doğru, bir gece rüyamda Balkanlarda haraç ve cizye vergilerini kaldırdım. Hiç unutmuyorum, o rahatlık, hafiflik hissini. “Oh, çok iyi oldu bu vergilerin kalkması, aman ne iyi ettim” falan diyordum kendime. Evlere şenlik, ancak rüyanda göreceğin türden bir hal.
Bütün hafta kızlar erkekler aynı evde kalsın mı, kalmasın mı tartışmaları olup biterken, bir kez daha memleketimizde olup bitenlerin ilmine varmaya, sırrına ermeye çalışmaktan adeta pestilim çıktı. Kadınların nerede, ne yapması lazım geldiğine dair ne kadar çok kafadan, bu kadar bet ses çıkabilir mi allaseniz? Çıkan her haberi okuyayım, kim ne diyor bakayım derken ziyan oldum. Ve yine bütün bu yoğun okuma, yoğun hırpalanma haftası meyvesini verdi. Dün gece rüyamda erkeklerle aynı evde kalan kızların bir kamp alanında bir araya getirildiklerini gördüm. Sırtımda, neden bilmiyorum, bir heybe, onlara doğru koşuyor ve hepsini kurtarmaya ant içiyorum. Kimse evlerinin kapılarını çalamayacak, herkes birdenbire bu tartışmaya bir son verecek. Olabilir bu, bunu yapabiliriz.
Sonra bambaşka bir şey ararken, gazete arşivinde aşağıdaki habere denk geldim dün. Belki nefes aldırır size de diye paylaşayım istedim. 31 Kânunusani 1936’da Akşam gazetesinde yayınlanmış. Hayriye isimli yirmili yaşlarında bir kız, garip bir biçimde evi terk ediyor. Annesi Hayriye’ye en son süt almasını söylüyor, o da sütü evde bırakıp çantasını alıp çıkıyor evden. Kısacık da bir not: Alıp başımı gidiyorum. Gidiş o gidiş. Yani açıkçası içimde, Hayriye’nin çok iyi yaptığına dair bir his var. Ama bilemiyorum.
Buyrun, haber metni aşağıdaki gibi. Yazım, noktalama yanlışı gibi görünen herşey, metnin aslında olduğu gibi.
23 gündenberi haber yok
Hayriye adında bir kız ortadan kayboldu
Kız “Alıp başımı gidiyorum” diye bir tezkere bırakmış
Nişantaşında, Meşrutiyet mahallesinde Sütlü sokağında 10 numaralı evde oturan Hayriye adında yirmi yaşlarında bir genç kız yirmi üç gündenberi kayıptır.
Hayriyenin 50 yaşlarında annesi Kudret ile nişanlısı Şereften başka kimsesi yoktur. Şeref te fabrikada çalışmakta ve Bakırköyünde oturmaktadır. Evlenme günlerinin yaklaştığı bir sırada Hayriyenin birdenbire kaybolmasına mâna verilemiyor, hadise biraz da esrarlı görünüyor.
Hayriyenin annesi Kudret komşularının çamaşırlarını yıkamak suretile ayda on beş lira kazanmakta ve ana kız bu para ile geçinmektedir. Kudret kızının kayboluşunu kendisi ile görüşen bir muharririmize şöyle anlatmıştır:
-Yirmi iki gün oluyor. Çarşamba günü idi. Komşulardan birinin çamaşırına gidecektim. Hayriyeye: “Kızım dedim Şu bir lira ile, süt al, öğle yemeği için de canın ne isterse onu alrsın..” Bir kızım var. Onun içi çalışıyor ve kazanıyorum. Bir yaşında babadan yetim kaldı. Çalıştım, çabaladım, onu bu hale getirdim. Yarın evlenecek belki ben de onun sayesinde biraz rahat yüzü görecektim. Ben çamaşıra gittim, Hayriyem de evde kaldı.
Akşam saat sekizde işten döndüm. Hayriye evde yok. Tenbih ettiğim gibi sütü almış, masanın üzerine koymuş.. Belki dedim beni aramağa çıkmıştır. Biraz oturdum, gelir diye bekledim. Saat dokuz oldu, on oldu yok. Meraklanmağa başladım. Kalktım, tanıdığı komşulardan birisindedir diye komşuları aradım. Bulamadım. Saat 11 de eve döndüm. merakım gittikçe artıyordu. Gece yarısında kapı çalındı, iki polis bir bekçi..
-Sizin Hayriye adında bir kızınız var mı?
Dediler. Evet. dedim.
Hadise polise nasıl aksetmiş?
Yapılan tahkikata göre, Hayriye o gün evden çıkar çıkmaz doğruca Kadıköy iskelesine gitmiş ve bir bilet alarak kadıköy vapuruna binmiştir. Hayriye vapur hareket ettikten ve biraz açıldıktan sonra elindeki çantasını yanında oturan bir kadına vermiş:
-Bunu biraz tutunuz ben şimdi geleceğim.
demiştir. Fakat vapur Kadıköy iskelesine yanaşıncıya ve yolcular çıkıncıya kadar Hayriye, çantasını teslim ettiği kadına gözükmemiştir. Kadın da çantayı Kadıköy polisine teslim ederek vaziyeti anlatmıştır. Çantada zımbalanmamış bir bilet ve bir mendil ile yazılı bir tezkere vardır. Bu tezkerede “Alıp başımı gidiyorum‘ Cümlesi ve evinin sarih adresi vardır. Polis Hayriyenin annesine bu adres üzerine başvurmuştur.
Kudret diyor ki..
-Kızımın ölmesine katiyyen ihtimal vermiyorum. vapura girip çantasını yanındaki kadına vermesi izini kaybetmek için tertip ettiği plândan başka bir şey değildir.
Polis tahkikata devam etmektedir. Keyfiyet Hayriyenin nişanlısı Şereften de sorulmuş, Şeref bayramdan sonra bir defa Hayriyenin ziyaretine gittiğini ve bir daha görmediğini söylemiştir.