Seks işçilerinin hak mücadelesine erkekler karışınca...

MEYDAN

Kaltakların Şafağı 2

İyi ki 40 sene önce bir manifesto yazmışız kadınlar olarak… Erkekler kendilerine yontmalara doyamadılar. 1971 yılında halen yasak olmasına rağmen ‘Ben de kürtaj yaptırdım’ deme cesareti gösteren Simone de Beauvoir’ından Catherine Deneuve’üne kadınların imzasıyla yayınlanan meşhur ‘343 Kaltağın Manifestosu’ndan bahsediyorum. Geçen sene Türkiye’de bir grup işgüzar erkeğin, kadınlara kendi mücadelelerinin fitilini nasıl ateşleyeceklerini öğretmek amacıyla kendi imzalarıyla yayınlamaya kalktıkları manifesto, şimdi de Fransa’da erkeklerin gündeminde.

 

Bu sefer konu kürtaj değil, gerçekten seks işçiliği… Kendi kendilerini entelektüel ilan etmiş 343 erkek de, 1971 manifestosundan esinle kaleme aldıkları metinde Fransa’da seks hizmeti için para ödemeyi suç haline getiren, İsveç modeli yasa tasarısına karşı kendilerinin seks hizmeti satın alma ‘haklarını’ korumak için ‘Fahişeme dokunma’ diyorlar. Nereden onların fahişesi oluyorsa artık kadınlar… Daha hala iyelik eki olmadan konuşmayı öğrenememişler, bir de sözde kadın mücadelesine destek verecekler.

 

Karşı oldukları İsveç modeli, yani seks işçiliği yapan kadınların değil, ama bu hizmeti alan erkeklerin cezalandırılması, ilk anda pek çok feministin de dahil olduğu çok sayıda insana pek cazip gelse de, pek çok açıdan sorunlu; örgütlü seks işçileri tarafından da hiç mi hiç makbul görülmeyen bir model. Kuzey ülkelerinde yasanın ne fuhuş ne de insan ticareti üzerinde gözle görülür bir azalmaya neden olmadığı hükümetler tarafından da itiraf ediliyor.

 

İsveç Ulusal Sağlık ve Refah Kurulu’nun raporuna göre seks işçileri yasadan sonra, polis müdahalesi ve müşterilerinin şiddetinden korunmak için aracılara daha çok başvuruyor. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklarda ve göç oranlarında da ciddi bir artış gözlenmiş. Bunda arz ve talep dengesini bozmanın, seks işçilerinin müşterileriyle pazarlık şansını azaltmasına ve daha az para karşılığında, prezervatif kullanmadan, daha tehlikeli müşterilerle birlikte olmayı kabul etmek zorunda kalmalarına olan etkisi büyük. Bunlar seks işçileri tarafından defalarca söylenmesine rağmen, görüşleri dinlenmeden ‘biz sizin için en iyisini, sizden iyi biliriz’ denerek yapılan yasaların sonuçları… En kolay çözüm olan yasadışı hale getirme, her zaman sorunları da yeraltına itmek ve şiddetle burun buruna yaşayan seks işçilerini iyice korunmasız bırakmak anlamına geliyor.

 

Bu konudaki duymazdan gelme ve üstünlük iddiası o raddeye ulaşmış ki, ‘Sizin iyiliğimiz için yaptığınız şeyler, durumumuzu daha beter yapıyor’ diyen ve araştırmaların da doğru çıkardığı seks işçileri linç ve tehdit edilmeye varan tepkilerle karşılaşıyor. Daha önce Isabel adında bir seks işçisi, seks işçiliğinin suç haline getirilmesine karşı bir kampanya başlattığı için, yasa savunucularından ‘feminist’ bir kadın tarafından kimliğinin (Isabel’in çocuğunun da öğreneceği şekilde) ifşa edilmesiyle tehdit edildi. Isabel bu tehditler üzerine kampanyaya son vermek zorunda kaldı. Henüz geçen hafta ise, yine İskandinav modelini destekleyen Equality Now adlı örgütün, New School ve Milano School’a ısmarladığı araştırma sorularından, seks işçilerinin örgütlendiği derneklerin fon kaynaklarını kestirmek gibi bir politikaları olduğu açığa çıktı. Yani feminist olduğunu ve seks işçilerinin iyiliği için çalıştığını söyleyen bir örgüt, seks işçilerinin kendi hakları için örgütlenmesini ne pahasına olursa olsun engellemek için hem kadın hareketinin, hem de işbirliği içine girdikleri akademik kurumların güvenilirliğini tamamen sarsacak kadar belden altı vurmaktan çekinmediğini gösterdi. Equality Now, daha önce de fon örgütlerine, seks işçilerinin haklarını savunan derneklerin, kadın ticareti yapan paravan kuruluşlar olduğu kuyruklu yalanını söylemişti.

 

Bu kadar kıyameti, herkes için tek bir cevabı olması imkansız ‘Seks işçilerinin bu işi kendi rızalarıyla yapmalarının imkanı var mı?’ sorusu üzerinden anlamak mümkün değil. İkide bir hortlayan ekonomik krizlerin ilk önce ve en ağır şekilde kadınları vurduğu, hem kendilerinin, hem ailelerinin açlıktan ölme noktasına geldikleri bir dünyada hiç değil. Üstelik görünürdeki ahlakçılığın altını azıcık kazıdığımızda, ısrarla insan kaçakçılığıyla eşanlamlıymış gibi kullanılan ‘fuhuş’un yasaklanmasının, Avrupa’nın göçmen krizini, ele güne karşı ırkçı damgası yemeden, hatta kadınları düşünüyor kılıfı altında çözme arzusu daha da belirgin hale geliyor. İngiltere’de yaşayan Romanyalı bir seks işçisi, göçmenlere yönelik cadı avını şöyle anlatıyor:

 

‘Çalıştığım yere baskın yaptıklarında polis son derece kaba ve zorbaydı. Bana isimler taktılar, dilenci ve suçlu olduğumu söylediler. İngiltere’de kalma hakkım olmasına rağmen beni sınırdışı etmeye kalktılar. İnsan kaçakçılığı mağdurlarını kurtarmaya çalıştıklarını söylüyorlar, ama hedeflerindekiler benim gibi göçmen kadınlar. Tutuklanmaktan ya da sınırdışı edilmekten korkarken nasıl bu tehditleri ve şiddeti şikayet edebiliriz ki?’

 

Yani sözün kısası, seks işçilerinin, bu yasalara karşı desteğe ihtiyacı olduğu açık. Kadın hareketinin bir kısmının destek yerine köstek olarak bu alanı erkeklere bıraktıkları da… Yine de bu kadar karmaşanın altında seks işçileri, aynı yasaya karşı çıktıkları bu erkeklerle farklı motivasyonları olduğunu söylemeye de vakit ayırmışlar. Seks işçiliği sendikası (STRASS) genel sekreteri Morgane Merteuil, sözde kendilerini savunan erkeklere şöyle diyor:

 

“Biz hiçkimseye ait değiliz, özellikle de size… Haklarımız için savaşıyorsak, bu çoğunlukla size karşı daha fazla güç sahibi olabilmek için. Böylece size kendi şartlarımızı kabul ettirebiliriz.”

 

Erkekler sussun demeyeceğim (sonra kırılıyorlar), ama kadın mücadelesinin çoğunlukla kendilerine karşı yapıldığının bi ayırdına varsalar da artık bu konularda gerçekten yanımızda olduklarını göstermek için bir adım geride durmaları gerektiğini bi öğrenseler çok iyi olacak.

 

Seks işçiliğinin yasaklanmasıyla ilgili bir diğer yazı için: http://www.5harfliler.com/seks-isciligini-victor-hugodan-ogrenmek/

 

Fotoğraf: Seks işçileri sendikası tarafından düzenlenen eylemdeki pankartta: ”Ne suçlu, ne de kurbanız” yazıyor.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YSMS’leriniz Google’ın Yasaklı Kelimeler Listesiyle Güvende
SMS’leriniz Google’ın Yasaklı Kelimeler Listesiyle Güvende

Android, büyük aşkım, gel birbirimizin kelimelerini tamamlayalım.

TARİH

YNezihe Muhiddin Hanım Ne Alemde?
Nezihe Muhiddin Hanım Ne Alemde?

Seçme ve seçilme hakkını kazanmamızın 79. yıldönümünde 1935 yılından bir Nezihe Muhiddin röportajı...

MEYDAN

YAraba Aldığım Gün Kadın Oldum
Araba Aldığım Gün Kadın Oldum

'Çok güzelsin yavrum' dedi. O güne kadar sadece sakattım. Araba alınca birden kadın olmuştum. Güldüm, teşekkür ettim.

MEYDAN

YKadının Adı Devletten Siliniyor: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kapanıyor mu?
Kadının Adı Devletten Siliniyor: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kapanıyor mu?

27 Kasım 2013 günü haber ajanslarının yayınladığı haberlere göre AKP hükümeti, Meclis'teki Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu (KEFEK) kapatıp, Aile ve Sosyal Politikalar Komisyonu’na dönüştürmek istiyor! Eşitiz basın açıklaması:

Bir de bunlar var

Lola Olufemi: Feminizm, Mola Arası*
Polis Sergide Değil Meydanda Belli Olur
Av. Tuba Torun: “Sözleşme’den çekilmeyi tartışmak dahi şiddet faillerine güç veriyor”

Pin It on Pinterest