Bugün meclis yıkılıyordu arkadaşlar. Her gün TBMM TV izlemediğimden aslında referans noktam büyük ölçüde meclis kürsüsünden muhtemelen sonradan özür gerektirecek bir şeyler bağıran Kamer Genç, koltukların orada ayakta bağıran Oktay Vural ve/ya gözlerinde yıldızlarla başbakana bakan Suat Kılıç’tan ibaret ama bugünkü oturumdan dev keyif aldım. Her gün olsa haftada 3-4 kesin izlerim.
Şöyle oldu: Merve Kavakçı‘ya haddinin bildirilmesinin üzerinden 14 sene, BDP ve MHP’nin konuyla ilgili verdikleri en son önergenin üzerinden 9 ay geçmiş iken, AKP Konya Milletvekili Gülay Samancı, Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, TBMM Genel Kurul salonuna başörtülü olarak geldiler.
Konumuza gelene kadarki kısımları atlıyorum, bir sürü erkek bir sürü bir şeyler söyledi, her günün her dakikası duyduğunuz gibi. Sonra sırayla BDP’den Pervin Buldan, MHP’den Ruhsar Demirel, AKP’den Mihrimah Belma Satır, HDP adına Sebahat Tuncel ve CHP’den Şafak Pavey söz aldılar. Oturumun tam metni şurada (kolaylık olsun diye Muharrem İnce’li kısmın bittiği yerden aldım), kesin okuyun. Ama muhtemelen okumayacaksınız çünkü daha önemli işleriniz var, ondan ben en sevdiğim kısımları alıntılamak istiyorum:
Pervin Buldan:
Bugün Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisi olan “türban” meselesinin ya da “başörtüsü” meselesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözülmüş olmasından kaynaklı memnuniyetimizi ifade etmek istiyoruz. Ayrıca, bugün bu çatı altında ikinci bir Merve Kavakçı olayı yaşanmadığı için, bir bütün olarak grupları ve partileri kutluyorum. Ama şunun altını da önemle çizmek istiyorum: Bugün 4 kadın milletvekili arkadaşımızın başörtüsü takarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına gelmelerinin altında en büyük neden ve sebep kadınların yıllardır alanlarda ve meydanlarda vermiş olduğu bir mücadelenin sonucudur. Bundan dolayı da bütün kadınları kutluyorum.
Değerli arkadaşlar, birincisi erkeklere, ikincisi de ayrıca kadınlara çağrı yapmak istiyorum. Erkeklere çağrım şudur: Kadın meselesinde erkekler lütfen konuşmasın. Kadınların ne giyeceğine, kadınların ne takacağına, kadınların nasıl hareket edeceğine lütfen erkekler karışmasın. Bu konuda erkeklerin konuşmaya ne hakkı vardır ne de haddidir. Biz kadınlar olarak, bundan sonra erkeklerden bize ilişkin hiçbir şekilde bir eleştiri, bir müdahale ve bir öneri almak istemiyoruz. Biz kadınlar nasıl giyineceğimizi, nasıl yaşayacağımızı sizlerden öğrenmek istemiyoruz. Düşünecek beynimiz, hareket edecek, mücadele edecek gücümüz var olduğunu buradan ispat edebiliriz size değerli arkadaşlar.
Sevgili kadınlar, sadece başörtü meselesinde değil, kadına yönelik her türlü tecavüz, şiddet, taciz meselesinde de bir araya gelebilmeliyiz, kadınların haklarını bizler savunabilmeliyiz. Bakın, bugün Nusaybin’de bir kadın Belediye Başkanımız Sayın Ayşe Gökkan, bedenini ölüm orucuna yatırdı. Bundan haberiniz var mı? Nusaybin’de utanç duvarına karşı, Rojava’yla Türkiye arasına örülmek istenen duvara karşı Sayın Ayşe Gökkan bedenini ölüme yatırdı. Biz kadınların Ayşe Gökkan hakkında da konuşmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum, burada hep birlikte tavır almamız gerektiğini ifade etmek istiyorum. Kadınlar tek ses olduğu sürece, kadınlar tek yürek olduğu sürece, kadınlar birlikte hareket ettiği sürece mücadelemiz daha çok büyüyecek, özgürlüklerimiz daha çok gelişecek ve Türkiye’de kadınlara bakış açısı daha fazla değişecektir değerli arkadaşlar. Bu anlamda hepinizi, özellikle kadınları, birlik ve beraberliğe, birlikte hareket etmeye, birlikte mücadele etmeye davet ediyorum.
Önemli not: BDP’yi alkışlarken medyanın en sık düştüğü naif hatalar. Düşmeyelim.
Ruhsar Demirel:
Burada özgürlük adı altında bizim görüşümüzce bir mobbing yapılıyor. Bu inançlarına dayalı olarak giyimlerini tanzim eden hanımefendilerin hayatları bir mikroskoba konuldu. Kim ne yaptı, nasıl örttü, ne etti, bunlar kimseyi ilgilendirmez. Bir parça empati yapınız lütfen. Burada hem sizlere hem televizyon başında bizi izleyenlere, özellikle erkeklere sesleniyorum: Empati yapınız. Hanımlarınız, kızlarınız var, nasıl giyindikleri kimi ilgilendirir?
Özellikle beyefendilere seslenmek istiyorum: Biz hanımlar üzerinden siyaset yapmayınız lütfen. Biz üzerimizden değil, bizimle siyaset yapılmasını istiyoruz ve siyasetin tek yapıldığı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir. Bütün teşkilatlarımızdaki hanımefendiler bizim için saygıdeğerdir, hepsi kıymetlidir. Sizlerin ve bizlerin buraya gelmesine sebep olan, hepimiz için verilen o ortalama 80 bin oyun büyük emeğinin sahibi, başı açık ya da kapalı, bizim için hiç önemli değil, hanımefendilerdir. Kapıları çalan, her kapıdan içeriye giren, bizler için partilerimizin politikalarını anlatan ve bizleri buraya taşıyan onların omuzlarıdır. Buna saygı gösteriniz, buna hürmet ediniz ve özgürlük adı altında bu mobbing’den, bu şiddetten lütfen vazgeçiniz.
(Mecliste) kendimiz bir sorunun parçası oluyorsak oturup kendi durumumuzu biz değerlendirmeliyiz. Bu millet bizi buraya sorunları çözelim, var olan sorunları konuşalım ve birbirimizle uzlaşalım diye yolluyor, kavga edelim diye değil. İnsanda akıl var, insanda dil var, insanda gönül var; konuşalım, akıl süzgecimizden geçirelim ve vicdanlarımızla buluşalım diye. Burası ne bir boks ringi ne bir güreş alanı. Bizler burada konuşmak için varız, bizler burada aklımız için varız. Ve kendimizin “kadın” diye tanımlanmasından da -cinsiyetimizle barışık olmakla beraber- memnun değiliz. Bizler de sizin gibi birer milletvekiliyiz. Burada sizler kadar aklımızla, sizler kadar zekâmızla ve vicdanımızla, memleket adına bir hizmet yapmak için bulunuyoruz partilerimizin siyasi duruşunu temsil etmek adına.
İnsanları inançları üzerinden yargılayamayız. İnsanları inanç tercihleri yüzünden bir kriterin içine sokamayız. Onlarla fotoğraf çektirip Twitter’da paylaşıp “Başörtülü Genel Kurulda bulunuyoruz.” deyip reklam yapacak bir durum da yok. Bu hanımefendilerin hayatını laboratuvarmış gibi, mikroskopa koymuş inceler gibi, akvaryumdaki balık gibi…
Mahremiyet bizim toplumumuzdaki en önemli değerdir. Mahremlerimize girmeyiniz. Bir kadın ne örtecek? Bir kadın kaç çocuk doğuracak? Bu doğuracağı çocuğu sezaryenle mi yapsın? Ayran mı içsin? Bunlar, bizim özel hayatımız. Bunlar, bizim mahremimiz. Mahremimize girmenizden -erkek arkadaşlara söylüyorum- rahatsızız. Sizin bu yüksek perdeden, dikte edici konuşmalarınızdan rahatsızız. Biz ne yapacağımızı bilecek durumdayız ki, vatandaş bizi seçti ve buraya yolladı. Sizlerden hiçbir farkımız yok. Anayasa’nın “Eşitlik” ilkesine hatırlatmak istiyoruz sizlere. Bizim mahrem alanımızdan çıkınız çünkü bu, bizim olduğu kadar ailelerimizin de mahremi. Biz sizlerin ne yiyip ne içtiğini konuşuyor muyuz? Ne giydiğinizi, ne taktığınızı konuşuyor muyuz? Ve bunları konuşmayı da doğru bulmuyoruz. Siyaset bu değildir.
Belma Satır:
Değerli milletvekilleri, biraz evvel söylenen konuşmalara ben de aynen katılıyorum ve şunu söylemek istiyorum: Kadınlar bugüne kadar hep teferruat durumunda kaldılar, olayların öznesi olmadılar. Kadınların, hep başörtüsü üzerinden, kılık kıyafetleri üzerinden, yaşam tarzları üzerinden gündem yaratıldı. İnşallah bugünden sonra, bu konuda da çözüm üretilmiş olacak ve kadın üzerinden siyaset yapmanın önüne geçmiş olacağız.
Bugünlerde, Türkiye Cumhuriyeti’nin doksanıncı yıl dönümünü yaşadığımız günlerde, gerçekten bir başka taçlandırdık Meclisimizi. Daha evvel, yıllar evvel Sayın Merve Kavakçı döneminde yaşanan sıkıntıları yaşamadık. Hep birlikte, bu Mecliste bu gündemle toplandık ve bu arkadaşlarımızla beraber siyasette Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına devam edeceğiz. Kadınların siyasette var olması, siyasette kalıcı olması; hangi siyasi partide olursak olalım, hangi görüşte olursak olalım birbirimizi desteklemekle olacaktır. Kadınların siyasette aktif yer alması Türkiye toplumunun daha ileriye gitmesi için bir sebep olacaktır diye düşünüyorum.
Biraz heyecanlıyım, kusura bakmayın. Gerçekten, şu resme baktığım zaman, memnuniyetimi de belirtmek istiyorum. İnşallah daha güzel günlerde birlikte olmayı diliyoruz. Arkadaşlarımıza aramıza hoş geldiniz diyorum. Bundan sonra, kadınların Türkiye’de siyasette, ticarette, eğitimde, kamu otoritelerinde daha fazla yer alması için hep birlikte çalışacağımıza dair söz veriyorum.
Hmm.
Sebahat Tuncel:
Tabii ki bu (sorunun çözülmüş olması), Türkiye’nin bütün sorunlarını çözdüğü anlamına gelmiyor, çok daha fazla sorunlarımız var, ama bu sorunu çözme konusunda bugüne kadar bunun mücadelesini veren, bu konuda bedel ödeyen başörtülü kadın arkadaşlarımızla, başörtülü kadınların özgürlüğünü savunan başı açık kadınların verdiği mücadele sayesinde bugün bu ayıbın ortadan kalktığını görüyoruz. O açıdan bu bir iktidarın falan başarısı değildir, bu konuda bedel ödeyen, bu konuda bedel ödeyen kadınların yanında olan ve ortak mücadele eden kadınları bir kez daha buradan saygıyla, sevgiyle selamlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, hep biz kadınlardan bahsedilirken ne yazık ki eşit bireyler olarak bahsedilmiyor. Bu ülkenin Başbakanı bile kadın erkek eşitliğine inanmadığını her fırsatta ifade ediyor. Kadınların nasıl doğum yapması gerektiğine, kaç çocuk yapması gerektiğine, kadınların nasıl giyinmesi konusunda dikkat ederseniz hep erkekler konuşuyor.
Şunu bir kez daha söylemek istiyoruz: Biz kimsenin bacısı, kız kardeşi, annesi falan değiliz. Biz, burada, Parlamentoda erkeklerle siyaset yapan kişileriz ve özgür bireyler olarak siyasette duruşumuzu ifade ediyoruz. O açıdan, diğer yaklaşım, geleneksel olarak erkek egemen sistemin devam ettirilmesi anlamına geliyor. Her gün her gün aslında biz bunun mağduriyetleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Her gün bu kültür, erkek egemen sistemin kadınlığı ikincil gören, erkeğin yedeğinde gören, ancak kadınları mutfakta gören ya da kadınları birisinin bacısı, annesi, kız kardeşi olarak gören zihniyet aslında bugün yaşadığımız sorunların temel kaynağıdır.
Bugün (meclis) geç de olsa bir hak ihlalini ortadan kaldırmıştır. Bu, önemlidir ama bundan sonra üzerimize düşen çok büyük sorumluluklar var. Bu ülkede inanç özgürlüğü konusunda hâlâ ciddi mağduriyetler yaşayanlar var. Mesela, 3 Kasımda İstanbul’da Aleviler sokağa çıkacak eşit yurttaşlık temelinde. Onların sorununu da burası, bu Parlamento çözmek zorundadır. Eğer çözmezse işte o zaman burada inanç özgürlüğünden falan bahsetmek mümkün olmayacaktır.
O sıralarda ben ve binlerce kadın:
Yabancının dediği gibi: İYİ ZAMANLAR DOSTUM. Daha Femen meselesini konuşacaktık araya bu girdi (iki dakika susun da kadınlarla ilgili konuları kadınlar konuşsun sabit tema ama). Ülkemize, demokrasimize, kadınlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum (TBMM TV aşırı dozundan ne dediğini bilmiyor. MİKROFONUMU KESM