Çalıkuşu romanına gönülden bağımıza Alternatif Kamranlar ve Ferideler yazımızda değinmiştik.
Çalıkuşu için zamanında bir parfüm yapılmış olduğunu ise hiç bilmiyorduk.
Aybala Yentürk yazmış:
“Başarılı tiyatro eserlerinin, romanların, operaların ya da karakterlerinin parfümlere ilham kaynağı olması, Avrupa’da, özellikle Belle Epoque döneminde yaygın bir pazarlama yöntemiydi. Bunlara en güzel örnekler, 1905 yılındaki Japon-Rus Savaşı’ndaki bir aşkı konu eden Claude Farrere’in “La Bataille” romanından esinlenilerek 1919’da Guerlain tarafından üretilen “Mitsouko”, yine Guerlain tarafından Puccini’nin “Turandot” Operası’ndan esinlenilerek 1929 da üretilen Liu parfümü, 1908’de Gaston Leroux’nun L’Illustration Dergisi ile dağıtılan tefrika romanı “La Dame en Noir” ile aynı adı taşıyan Lentheric firmasına ait parfüm, ilk kez 1890 yılında sahnelenen Borodin’in “Prince Igor” operasından esinlenen ve 1909 yılında V. Rigaud tarafından üretilen Prince Igor parfümü.
Ancak Çalıkuşu parfümünün Avrupa örneklerinden oldukça önemli bir farkı vardı. Zira romandan isim olarak esinlenmenin ötesinde, parfümün sunumu birebir romanla ilişkilendirilmişti. Parfümün kutusu bir kitap şeklindeydi ve kapağın içinde romandan bir alıntı ve altında da yazarının adı yer alıyordu:
‘Feride bütün vücudu titreyerek ayaklarının ucunda yükseldi. Genç adamı omuzlarından çekti. Vücudunun bütün kanı dudaklarında toplanmış, boynunu uzattı.’
Reşat Nuri Bey’in Çalıkuşu romanından
Feride ile Kamran’ın en sonunda kavuştukları, eserde romantizm ile erotizmin bir arada yaşandığı nadir anlardan birini dile getiren bu satırların parfüm için alıntılanması oldukça anlamlıydı…
Çalıkuşu parfümünün şişesinin nasıl olduğunu ve nasıl koktuğunu ne yazık ki bilmiyoruz. Ancak döneme hakim olan koku beğenilerine uygun olarak formüle edildiğini düşünebiliriz. 1920’lerde piyasaya sürülen hemen hemen tüm modern parfümler, Chanel No 5’in yarattığı moda ile bol aldehit içeriyor ve doğadaki hiçbir kokuya benzemiyordu. Büyük olasılıkla Çalıkuşu parfümü de dönemin modasına uygun bir şekilde aldehit bazlı olarak tasarlanmıştı. Parfümü satışa sunan Altun Çiçek firması, İstanbul’un sayılı parfümeri üreticilerindendi. Altun Çiçek, sadece parfüm değil, Avrupa tarzı birçok kozmetik malzemeyi de üretiyordu ve tanınan önemli bir markaydı.”
Kutusu ne kadar güzel… Kokusunu da çok merak ettim. Benziyor muydu bilinmez ama Chanel No. 5 benim tahammül edilemez bulduğum kokulardan. Dönemin modası öyleymiş anladığım kadarıyla, yapacak bir şey yok. Çalıkuşu’na da hiç yakıştıramıyorum düşününce. Chanel No. 5 zamanının “özgür kadınları” için tasarlanmış olsa da.
Peki şimdi siz tasarlıyor olsaydınız Çalıkuşu parfümü nasıl koksun isterdiniz?
Dizisine oyuncu bulma bitti (ve inanılmaz umursandık…), şimdi de kokusunu bulalım. Çiçeksi? Sabunsu? Baharatlı? Güllü ve şekerli?
Ya da Çalıkuşu, romanın başında farklı sonunda farklı mı kokmalı?
Ne Çalıkuşu’nun ne parfüm sanatının uzmanıyım ama bana ağaçsı bir koku olmalıymış gibi geliyor. Hem ağaçlardan inmemesine hem de ağaç kokularının daha alışılagelmiş bir feminenlikle özdeşleştirilen çiçek kokularından farkına atfen. Fakat ağaçsı diye çok acı bir koku da olsun istemiyorum.
Sonuç olarak incir ağacı kokusunda karar kılıyorum.
Sizce?