Anneler gününde bütün reklamlar gözyaşlarını sıkım sıkım son damlasına kadar almaya yeminli oluyorlar ya… Ama ağlarken Kamil Koç’un kusursuz anneler günü reklamını kaçırmışız:
Bu reklam çeşitli katmanlardan oluşuyor:
Şimdi diyor ki, ilk yol arkadaşınız annenizdi. Ama aslında sizi ilk taşıyan otobüs annenizdi demek istiyor, çünkü yanından ziyade içindeydiniz, süreç bunu gerektirdi. Eyvallah, garip de olsa bu da bir metafordur, bir reklamın 2013 yılında yüzonsekiz seksen seksen seksen diye bağırıp göbek atmaması bile bir şey sayılır (şükürlerden şükür beğen). Fakat tabii yol arkadaşı ya da O403 otobüsün sizin sırtınıza hırka koymak, doğru zamanda fıstık servisi vermek, düşen çantanızı havada yakalamak gibi güzellikleri yok. O zaman bunları yapan anneniz bir yandan da muavin oluyor. Oooh, hem yol arkadaşı, hem otobüs, hem muavin, hem de bir yandan ful endişe yaşayacak, bizimki yerine vardı mı sağ salim gitti mi diye. Bu reklamlarda anneliğin habire karşılıksız hizmet kaynağı olarak gösterilmesinden aşırı derecede rahatsız oluyorum. Bu ne lan? Anne sadece verdiği hizmetle, vesvesesiyle mi var? Düşüncesinin, vizyonunun güzelliğiyle, öğrettiği iyi huylarla yok mu? Arkadan da ver driling driling telif hakkı bitmiş bedava midi müziğini, bu özel günde de iyisin, say bilet koçanlarını keh keh gülerek.
Reklamın yaptığı ilginç benzetmeler “Biz annenizin her zaman sizinle seyahat ettiğini biliyoruz” mesajıyla iyice karışıyor. E biliyorsan kadına niye hizmet ettiriyorsun, niye fındığın fıstığın sorumlusu o oluyor? O da fıstık yesin? Bu metafor otobüsünde muavin kim? İnin otoyolda kimlik kontrolü var.
Bi de asıl önemlisi, en önemlisi, pembe hırkayla yumucik yumucik uyurken, tosur tosur camdan buğday tarlalarını izlerken yüzde yüz hizmet kalitesini gören, dönüp de bir teşekkür etmeyen AYI faktörü var.
Kamil Koç, anne onurlandırmaya çalışırken deprese ettin, yumurtalıklarımı büzüştürdün dostum. Verme fıstık sende kalsın, tadım kaçtı.