Halime Özke, sipsi çalmaya çocukken başlamış. “Keçileri otlatırken ben bunu öğrendim, gittim”, diyor. “Büyüyünce de çalmanı ayıplamadılar mı?” diye sormuşlar, “Ayıp olmaz”, demiş. Babası da, kocası da karışmamış müzisyenliğine; hatta babası çalmasını istemiş hep. Şimdi 65 yaşındaymış. Denizli, Beyağaçlı.
Yöresinde usta sipsici olarak tanınıyormuş; sonra bir ara televizyonlara da çıkmış, ünlülerle görüşmüş. Şöhret yolu açılacak gibiymiş ama Beyağaç’ta kalmayı tercih etmiş:
—Hafiftaş vardı, Nuray. Gel dedi, sen beni gatıl dedi, elinden tutem dedi. Ben de ineklerime acıdım.
diye anlatıyor kararını.
Şurada bir halk konserinde yapılmış amatör bir kayıt var, şurada da bir mahalli haber kanalının röportajı (yukarıdaki alıntılar buradan). Konser, “Şu Dirmil’in çalgısı” adlı türküyle başlıyor. Bahsi geçen çalgı da sipsi elbet.
Enstrümancılığıyla tanınan ne kadar az kadın var, değil mi? Şarkı söylemek “neyse”, ama Halime Özke’ye sorulan “ayıplamadılar mı?” sorusunun da işaret ettiği üzere, bir kadın müzisyenin enstrümanıyla adını duyurmasının önünde pek çok engel var, hele de taşrada. Merak ettim, biraz bakındım, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nün sayfasında Ceren Gülbudak’ın kadın aşıklar hakkında ilginç bir yazısını buldum. Gazi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Sevilay Çınar da halk enstrümanlarının kadın temsilcileri hakkında İngilizce bir makalesinde bizzat Halime Özke’den de bahsetmiş, ve kadınların “sazında-sözünde kendine özgü anlatım biçimi yakaladığına tanık olsak da bu çatı altında kendisine ait bir odasının olmadığını görürüz”, demiş.
Sizin bildiğiniz kadın müzisyen hikayeleri var mı?