Malumunuz Meltem Cumbul, bu hafta Aşkın Kanunu’nun değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden birini ihlal ederek dünya evinin temeline dinamit koydu. Suç ortağı da kendisinden 14 (bazı kaynaklara göre 12) yaş genç eşi Ali Can Özbaş.
Çiçeği burnunda çifte, Ali Can Özbaş’ın babası ve dedesinden (Nesiller boyu cinsiyetçilik) gelen tebrik mesajlarına, ‘Ya yaşı daha büyük olan, kadın değil de erkek olsaydı…’ cevabı o kadar geçti ki kafamdan, artık başka türlü bakamıyorum bu açıklamalara.
Aşağı yukarı şöyle bir şey oluyor aynı nasihatlerin anneden kıza gelen versiyonu:
‘Bizim kıza bundan 5 sene sonra o BAY yeterli olmayacak. Başka BAY bulur ondan sonra. 70 yaşında kadınlar 25 yaşında oğlanlar alıyor, Ayşe/Fatma kalkmış gitmiş kendinden kaç yaş büyükle… Bilemiyorum. Bence bu evlilik sürmez. İnsan babasıyla evlenir mi?’
‘Benim kız herhalde babasını çok özledi. Kocasına saygım sonsuzdur. Gayet cici bir beyefendi, ama öğrendiğim kadarıyla çıtır kızlarla ilgileniyormuş.’
‘Biliyorsunuz ben geçmişte imam nikâhları kıyıyordum. Bizimki resmi yapıyor. İyi bir çocuk olduğu için kanunlara uyuyor. Ancak benim beğendiğim erkekler, kızımın evlendiği erkeklerden daha genç… Beyefendi biraz daha yaşlanınca bizim kız ne yapar eder, gider başka birini bulur. Yaşlı erkek ona yetmez. İlerleyen yaşlarda üç-dört tane daha adam alır.’
Hayata karşı isyanı, kıydığı imam nikâhları ve araya sokuşturduğu İngilizce kelimelerle sabit Ali Rıza Bey’in dünyasında (Hepimiz asi çocukları severiz değil mi kızlar? Yaşasın kanunsuzluk!) insan ilişkileri mülkiyet harici bir değer üzerinden tanımlanamıyor sanırım. Hani, pazardan patates alır gibi üçer beşer alınan, verilen, taze/çürük diye ayrılan kadınları zor da olsa bırakalım, Ali Can Özbaş’tan ‘Bizim oğlan, benim çocuk’ haricinde ismiyle bahsettiği bir yer göremedim. Meltem Cumbul’a ise hanımefendi diye hitap edilerek, cemiyet hayatının kaideleri özenle yerine getirilmiş. ‘Hanımefendi’, ‘bayan’ filan deyince geri kalan sözler terbiyesizlik olmuyor çünkü.
Esasen ilginç bir şey var. Vallahi yaşlılık günlerimi düşünüp, şimdiden önlem aldığımdan değil. Ama kendisinden büyük bir kadınla evlenen/beraber olan erkekte çok çekici bulduğum bir taraf var. Tam da parmağımı üzerine basamıyorum. Ama sanki bu adamlar, kendilerine bir kadında ne aramaları gerektiğini söyleyen binlerce, yüz binlerce gazete haberine, Esquire makalesine, analarına, babalarına, aile meclislerine rağmen, bir kadının 40 yaşından sonra cinsel görünmezlik peleriniyle örtülmediğinin, daha da önemlisi, bazı insanların gözle görülmeyen hasletlerimize de önem verebileceğinin bir kanıtı gibi geliyor. Hani sanki biz de bir doğum tarihi, boy-portre fotoğrafı, her geçen gün içi çürüyen bir meyve kabuğu değil de insanmışız gibi…
Bu yazı da dahil olmak üzere, bu kadar yorum yapma meraklısının içinde zor ama, hepimize inat mutlu olsunlar inşallah!