Kitap kulübümüzün önceki yazılarından fark ettiyseniz bu listeler tamamıyla benim okuma tempoma ve paşa gönlüme göre hazırlanıyor; oturayım bir araştırayım, bir kütüphane taraması yapayım yok (yine de Urfa’da Oxford, Ümraniye’de 800.000 kitaplık halk kütüphanesi vardı da biz mi gitmedik diye popülist bir savunma yapayım önden). Neyse efendim, velhasılı kelam, bu aralar okuduğum kitaplar öyle denk geldiği için bu haftaki temamız “Cool in California.”
1.İt Kopuk Takımı-Jennifer Egan
Kitaptan bahsetmeden evvel kitabın adının yine bir çeviri harikası olduğunu söylemek lazım. Kitabın orijinal adı “A Visit from the Goon Squad,” yani illa “it kopuk” ifadesini muhafaza edeceksek “İt Kopuktan Bir Ziyaret.” Ama bu lafla neyin kastedildiği kitaptan bir cümle sayesinde anlaşılıyor ancak: karakterlerden birisi diğerine “Time is a goon” diyor, yani “zaman tam bir eşkıya, itin teki.”
Bu uzun izahatla şuraya varmaya çalışıyorum, kitabın yazar tarafından nasıl anlaşıldığını tamamıyla değiştiren bu başlığa kanmayın. Kitap 1970lerden başlayarak Kaliforniya’da yaşayan, rock müzik endüstrisiyle içli dışlı olmuş (icracı olarak, prodüktör olarak, menajer olarak), kendini cool’a adamış (bu cool’a adanmışlığın beraberinde getirdiği bir durum olarak gençliklerini en yeni olanın, en değişik olanın peşinde geçirmiş) insanların zamanın ezici gücüyle nasıl başa çıktığıyla çok zarif bir biçimde ilgileniyor. 2011 Pulitzer ödülünü boşuna almamış. Samimiyetle tavsiye ediyorum (çevirisine kefil olamam tabii).
2. Eat the Document- Dana Spiotta
Listenin ikinci kitabı Dana Spiotta’nın Türkçeye henüz çevrilmemiş romanı Eat the Document. Cool’un bir biçimi kitlelerce takip edilmek, arzu nesnesi haline getirilmek, moda belirleyen kişiler olmaksa bir başka türü de bu sistemin tamamına karşı çıkmak, popülere alternatif olmak. Bu kitap da bununla ilgili: Reddedişin estetiğinin de bir biçimde daha büyük sisteme dahil edilmesi, cool’un da bir tüketim objesi olması.
3. Slouchin Towards Bethlehem-Joan Didion
Üzgünüm ama bu kitabın da Türkçesi yok (yayıncılık sektörümüz insanın geleceğe umutla bakmasına bir vesile). Bu listeyi de Joan Didion’la kapatmak farz, zira, afedersiniz ama, kadın resmen Kaliforniya’da cool olmanın kitabını yazmış (kaçınılmaz kötü espri).
Kitapta yer alan “Defter Tutmak Üzerine” makalesinden bir kısım ilk okuduğumda beni öylesine can evimden vurmuştu ki şimdi sizlere çevirmeden edemeyeceğim (cool’luk temasıyla bir alakası olmasa da):
“5 yaşından beri kendimi bir şeyleri not almak zorunda hissetsem de, kızımın aynı şeyi yapacağından şüpheliyim, çünkü kızım yaşamın kendisini ona sunduğu biçimden hoşnut, uyumaktan ya da uyanmaktan korkmayan, alışılanın ötesinde mutlu ve kabullenici bir çocuk.
Kendi şahsi defterlerini tutanlar ise topyekün farklı bir tür, eşyanın düzeninin yalnız redcileri, endişeli tatminsizler, görünüşe bakılırsa daha doğarlarken bir kayıp duygusunu beraberlerinde getirmiş çocuklar.”
[Didion’ın bahsettiği türden şahsi defterleri 7 yaşında tutmaya başladığımı söylersem bu paragrafın niye beni bu kadar etkilediğini anlamak güç olmaz sanırım]
Listeye genel olarak mesafeli tutumumdan anlayacağınız üzere ben aslında çoğunlukla cool’luğa karşıyım (haa, peki). Ama düşmanını tanımak önemli! O nedenle dostu düşmanı tanıyın, cool’a karşı tetikte olun ve esen kalın ey kari.