İlkgençlik yıllarımda dışarıya çantasız çıkmam annemde adını koyamadığı bir rahatsızlığa neden olurdu. Bu rahatsızlığın sebebini öğrenmek için ergenliğin verdiği bütün hırçınlıkla “Ama neden? Niye yani? Çantasız çıkınca noluyomuş? Niye ama?” diye kadını bunaltırken (bu arada fark ettim de ben ergenliği ergenden ziyade 3 yaşında çocuk gibi geçirmişim “Bunun adı ne? Niye?”) annem tam olarak dillendiremediği bu kaygısını “Ama ya bir şey lazım olursa? Yanına kağıt mendil almadan evden çıkılmaz. Öyle elini kolunu sallaya sallaya.” diye ifade etmeye çalışırdı.
Üniversite eğitimi için Amerika’ya gittim ve orada sekiz sene kadar kaldım. O süre zarfında da ders kitaplarımı koyduğum sırt çantası hariç çanta kullanmamaya devam ettim. Türkiye’ye döndüm, sonra iş buldum derken mecburiyetten ben de çanta takan bir kadın oldum son zamanlarda. Ve çanta takmaya başlamakla bu çantasız çıkmam abi yaklaşımının sırrına erdim! (Abartsaydın)
Bana kalırsa Türkiye’de kadınlar çantalarını zırh gibi, arenaya çıkan gladyatörlerin kalkanları gibi kullanıyorlar (yahut kullanmak zorunda kalıyorlar). Sokaklar, biliyorsunuz, erkeklerin. Bir kadının durup dururken, keyfi için, öylesine anlamsızca sokaklarda geziniyor olması ihtimali rahatsız edici. Bu nedenle kadınlar sokağa çantasız çıkmıyor, tercihen büyük bir çantaya sıkı sıkıya sarılmadan kendini emniyette hissetmiyorlar. Bu çantanın taşınış biçimi bile (çoğunlukla kolla kavranıp göğsün önüne çekiliyor) kalkan gibi. Sokakta gözgöze geldiğiniz kadınlar gayri ihtiyari ellerini çantalarına götürüp ondan destek alıyorlar. Çantasına yapışmış, “elini kolunu sallaya sallaya” gezmeyen kadınlar da etrafta bir rahatsızlık uyandırmıyor, çünkü bu savunmaya geçmiş postür kadının yerini bildiğini etrafa işaret ediyor. Çantayla sokağa çıktığımda çantasız sokağa çıktığım zamanlara kıyasla çok daha az laf atılması, arkamdan bağırılması, durdurulup konuşmaya çalışılmasını da buna yoruyorum açıkçası.
Tabii bir de çantayla gelen hazırlıklı olma hali var. Kolektif bilinçaltında kadınlar sokağa ait olmadıkları için sokağa çıkarken kutuplara keşif gezisine gidiyor gibi hazırlıklı olmak zorunda hissediyorlar kendilerini bence: başım ağrırsa diye ağrı kesici, çorabım kaçarsa diye yedek çorap, not defteri, makyaj malzemesi…
Halbuki çorabımız kaçsa en kötü ne olur yani? Dışarıdayken düğmem koparsa diye yanında iğne iplikle gezen kaç tane erkek tanıyorsunuz?