Bundan seneleer seneler önce Dubai’de Palm Jumeirah’da bir otelin şantiyesinde çalışırken çektiğim fotoğraflar vardı. Bu fotoğraflar Hindistanlı, Pakistanlı, Türk inşaat işçilerinin, inşaatı sürmekte olan otelin henüz boyanmamış, sıvanmamış, macunlanmamış alçıpanlarının üzerine yaptığı resimlerin fotoğraflarıydı. İnşaat yapılırken kuytusu burun direği kırarcasına idrar kokan kocaman mekanlardan birinin eninde sonunda 900 m2lik kuyruklu piyanolu bir kral dairesi olacağını bilmeyen, kolay kolay tahmin edemezdi.
Dubai’nin her yeri inşaattı, inşaat olmayan yerleri de taze badana kokuyordu. Son çivisi az önce çakılmış otellerin, restoranların, AVM’lerin arasında yol teperken, bir köprünün üstünden geçerken sonsuza uzayan bir drenaj gürültüsünün içinde kalıyordunuz. ‘Bir aya kalmaz üstünden geçeriz…’ diye düşündüğümüz bir köprünün üstünde işçilere yöneltilmiş kocaman ‘BE CAREFUL, WE NEED YOU!’ (Dikkatli olun, bize lazımsınız!) yazısını gördüğümde boğazıma bir denizci halatı düğümü oturmuştu. Daha sonra Dubai’deki Hindistan konsolosluğunun her hafta ortalama 2 adet Hintli işçi intiharı olduğu açıklamasını okumuştum. İzin hakları/pasaportları verilmeyen işçilerin intihar ettiği söyleniyordu.
Defakto Kastlar diyarı Dubai’den kaça kovula döndükten sonra ne zaman hatırlamam gerekse ilk olarak aklıma köprünün üzerindeki o yazı geldi.
Aşağıda 2008 senesinde çekilmiş fotoların bir kısmı var. Bu fotoğraflar çoğunlukla sıla hasreti ve kadın hasreti başlıkları altında değerlendirilebilir;
Dubai’de, Qatar’da, Abu Dhabi’de işçilerin haftanın 7 günü, günde 12 saat ve 5 Dolar karşılığında, bilmeden imzaladıkları kontratların tehdidi altında çalıştırıldığı düşünülünce burada işçiler Dubai’dekine oranla elbette daha az sömürülüyor. Orada insan kaçakçılığı veya modern kölelik olarak isimlendirilebilecek bir sistem var burada ise daha az öldürücü boyutlarda olmakla beraber ekmek kavgası.
Bu günlerde son on yıldır ekonomiyi şekillendirmekte olan ‘betona yapılan yatırım’ın sürdürülebilirliği tartışıladursun, yeni çalıştığım bu inşaatta da Fendi, Dior, Bvlgari, Louis Vuitton gibi markaların mağazalarını yapmakta olan işçiler bu mağazaların henüz boyanmamış duvar ve alçıpanlarını sanat eserleriyle dolduruyor.
Dubai’de memleketinden uzakta çalışan ve değil istediğinde dönmesi gerektiğinde bile dönemeyen ustaların sergisi vardı.
Burada da memleketinde olan bitenin kavgasını vermek isteyen işçilerin ‘iş’lerini duvarlarda görüyoruz.
İlk olarak, Kürt ustaların işlerine bakalım;
Sırada ‘Artık eskisi gibi usta kalmadı’ diyenlere müjde niteliğinde sendikalı olduğunu tahmin ettiğim bir ustanın duvarı;
Son olarak da ‘Gezi direnişi’ sloganlı güncel duvar;
Ana görsel: Bill Brandt
bkz: The Photographer Who Made Architects Famous