Bir varmış, bir yokmuş... Ama daha ziyade yokmuş. Gazetecilik mesleğinin, çoğu Türkiye'de görülmeyen, bazıları tartışmaya açık, tümü gerçekle bir şekilde ilintili 9 parçası...

MEYDAN

9 Maddelik Bir Gazetecilik Masalı

Geçenlerde on yıllardır meslekte olan bir gazeteci, kendisini dinleyen öğrencilere şöyle diyordu: “İnsanların gazetecilerden beklentileri yerlerde sürünürken hata yapmanız epey zor.” Bir başka tecrübeli gazeteci, röportaj veya bir alıntı için konuşmak istediğiniz kaynağın sizi terslemesi halinde ne cevap verilebileceğiyle ilgili tavsiyeler veriyor: Diyelim konuştuğunuz kişi gazetecilere güven olmayacağını, zaten hepsinin aynı olduğunu, işlerinin güçlerinin söylenenleri çarpıtmak, insanları manipule etmek olduğunu, ya da filanca kuruluşa güvenilemeyeceğini çünkü haberlerinin propogandayla dolu olduğunu söyledi. “Bu durumda söyleyebileceğiniz tek şey şu: Sizi anlıyorum, ve haklısınız. Meslektaşlarım adına cevap veremem, ama ben işimi hakkıyla yapmaya niyetliyim.” Sonra da işi hakkıyla yapmaktan ne anladığınızı o insana sakince açıklıyor ve hayırlısını umuyorsunuz. Belki kendinize gazeteci olmak için iyi bir zamanda yaşayıp yaşamadığınızı soruyorsunuz.

 

Şüphesiz ki gazetecilik sadece Türkiye’de değil, küresel olarak bir kriz içinde (gerçi bazı krizler zamana o kadar yayılmış oluyor ve geçmek bilmiyor ki kelime anlamını yitiriyor, ama buna daha sonra geleceğiz). Teknolojinin değiştirdiği reklam ve gelir modelleri, dünyada istisnasız her haber kuruluşunu iş yapısını gözden geçirmeye zorladı. Sadece ABD’de, 2007 ile 2015 arasında gazeteci nüfusu en az yirmi bin azaldı, yüzlerce yerel gazete tamamen kapandı, ülkenin tüm büyük medya kuruluşları çalışanlarının bir kısmını işten çıkardı. Bir yandan büyük bir hızla, bundan 10 sene öncesinin medya ortamında var olmayan meslekler, iş kolları, haber alma ve yayma biçimleri türedi. Bu değişimler yaşanırken, gazeteciliğin etik kuralları ve klasik metodları yeniden tartışmaya açıldı. Üzerinde az çok mutabık olunan bu değerlerin, teknolojik gelişmelerden, bütçe kesintilerinden, kendi haberini evinde kendisi yapan ‘vatandaş gazeteciler’den nasıl etkilendiği de bu dönemin en önemli sorularından biri.

 

Aşağıda, bu soruların tartışmaya açtığı ilke ve yöntemlerden bir seçki var. Dünyanın geri kalanında, özellikle de Dördüncü Kuvvet tabirinin çıktığı ve devletin de, toplumun da bazı ilkeleri içselleştirdiği Batı medyasında da durum çok parlak değil ama listedeki bazı maddeler Türkiye’ye tamamen yabancı. Türkiyeli gazetecilerin ya da haber okurlarının bunların bir kısmına “ay ben gülerim” tepkisi vermesi çok olası. Maddi kaynak eksikliği, tık kaygısı, bilgi kirliliği, sosyal medya gürültüsü, sansür ve otosansür derken, bunların en az birkaçından birden çekmeyen bir haber merkezi hayal etmek bugün çok zor; miş’li geçmiş zaman o yüzden. Ama tahayyül etmek ve tartışmak yine de güzel. Aşağıdaki maddelere Türkiye medyasında hiç rastladınız mı? Sizce bu ilkelere gerek var mı, yoksa prensibim de prensibim diye tutturan eski kafalıların soyu tükenmeye mahkum mu? Yorumlarda buluşalım.

 

1. İsimsiz Kaynaklar
Gazeteciler isimsiz alıntı kullanmadan önce elli kere düşünüyorlarmış, çünkü gazeteciler güvenilir olmak istiyorlarmış. Gazeteciye konuşacak kişi isminin haberde çıkmasını istemiyorsa çok net bir gerekçesi olmalıymış. Okuyucuyla mutlaka paylaşılan net sebepler, işten atılma tehlikesi, hukuki problem, hayati tehlike gibi şeylerken, net olmayan sebepler canının istememesi, aslında konuyla ilgili söz söyleyecek pozisyonda olmamak ya da gazetecinin bu insanı uydurması gibi şeylermiş.

 

2. Gazetecinin Kimliği
Gazeteci, diğer tüm imkanları elemediği müddetçe haber yaparken kimliğiyle ya da ne yapmaya çalıştığıyla ilgili yalan söylemiyormuş. Kamuya olası zararı engelleyecek (bazılarına göre ‘sistemik boyutta bir hatayı açığa çıkaracak’) bir haber için yalan söylemesi veya mesleki kimliğini saklaması gerekiyorsa, bunu sonradan okuyucu ile paylaşıyormuş.

 

3. Teyitçilik
Bazı kuruluşlarda adına ‘fact-checker’ (doğrulayıcı) denen insanlar çalışıyormuş. Haberi toparlayan ve yazan kişinin yazıyla işi bittiğinde, yazı bu insanlara gidiyormuş. Bu insanlar haberde geçen her bilgiyi, istatistiği, tarihi, yer isimlerini doğru mu diye kontrol ediyorlarmış. Daha da fantastiği, habercinin konuştuğu ve alıntıladığı insanları teker teker arayarak, muhabirle söylenen tarihte ve yerde gerçekten buluşup buluşmadıklarını, alıntılanan sözleri söyleyip söylemediklerini teyit ediyorlarmış. Böyle olunca haberlerin eksik ve yanlış bilgilerle, uydurma alıntılarla dolu olma ihtimali epey düşüyormuş.

 
4. Şeffaflık
Bu ekstra değişik: Gazeteci haberde bulduğu bilgilerle birlikte bulamadığı ya da henüz ortada olmayan bilgileri de paylaşıyormuş. Ortalama okuyucu, bir haberi bir süredir araştırmış ve muhtemelen birkaç uzman ve konunun muhataplarıyla konuşmuş olan gazeteci kadar konuya hakim olamayacağından, haberde neyin eksik olduğunu, kiminle konuşulmadığını, hangi bilgi resme eklense resmin bütünlük kazanacağını bilmeyebiliyor ya, gazeteci bunu açık açık söylüyormuş. Filancayı dört kere aradık açmadı, şu konuda araştırmalar sürüyor gibi. Böyle yapınca okuyucudaki soru işaretleri artıyor ve her şey biraz karmaşıklaşıyormuş ama gazetecinin işi basitleştirmek değilmiş*.

 

5. Uzman gazeteciler.
*Bunların işi basitleştirmek. Mesela terimlerle dolu sağlık, hukuk ve ekonomi haberlerini sıradan insanın anlayacağı dilde anlatmak. Bir şeyi iyi anlatabilmek için haliyle önce kendilerinin çok iyi anlaması gerekiyormuş. Bu gazeteciler bu yüzden okuya okuya, araştıra araştıra ve uzmanlarla görüşe görüşe bir alanda uzmanlaşıyorlarmış. “Paraşüt gazeteciliği” denen, bir muhabirin her hafta başka bir başkente yollandığı ve o ülkenin tarihi ve siyasi-sosyal aktörleri hakkında uçakta bilgilendiği türden haberciliğin tersi gibi bir nevi.

 
6. Editör
İyi bir editör, muhabir için bulunmaz fırsat, heykeli dikilecek insanmış. Mükemmel bir dünyada, editör haberdeki bağlaçları ayıran kişi değil, muhabir ile birlikte çalışarak haberi ya da yazıyı olabilecek en iyi haline getiren, kesen, biçen, acı söyleyen, muhabiri sahaya geri yollayan, haberi iyiyken müthiş yapan aslan parçası birisiymiş.

 

7. Kaynak Göstermek
Gazeteciler kaynak gösteriyormuş! Bir rapordan bahsedince o rapora link veriyor, ajans ise ajans, başka bir haber kuruluşuysa onun ismini veriyor, sosyal medyadan bir görsel alındıysa zahmet edip görseli ilk paylaşan kişiyi bulup ondan izin istiyormuş.

 

8. Düzeltme ve Özür
Haberde muhabirin de, editörün de, düzeltmenin de gözünden kaçmış maddi bir hata olduğunda, göze tatlı gözükmemesi pahasına düzeltme haberin altında belirtiliyormuş, öyle demiştik ama aslında böyleymiş diye. Bu hata ciddi olduğunda, yani haberin ayrıntılarını değil kendisini ilgilendirdiğinde bir de özür dileniyor, tweeti filan atılmışsa düzeltmesiyle birlikte tekrar atılıyormuş. Ay bayılacam.

 

9. Doğruluk
Burası neredeyse romantik: Gazetecinin bir numaralı derdi doğru haber, borcu da halkın doğruları bilme hakkınaymış.

 

Fotoğraf: Alexandr Rodçenko, Foto-muhabir Georgii Petrusov, 1934

 

Kaynaklar: Poynter, The New New Journalism, The New Ethics of Journalism

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YOrhan Pamuk’u Bezdirmişsiniz
Orhan Pamuk’u Bezdirmişsiniz

Orhan Pamuk, sırf yurtdışında başarılı diye eleştirilmekten (hâlâ) şikayetçi: “Romanın başarısını kendisine karşı bir silah olarak kullanıyorlar.”

KÜLTÜR

YKazuo Ishiguro ile Röportaj: Kurgu Sanatı
Kazuo Ishiguro ile Röportaj: Kurgu Sanatı

Edebiyat nobelinin yeni sahibi Kazuo İshiguro ile hayat hikayesi, ilham kaynakları, çalışma rutini üzerine yapılmış en kapsamlı röportajlardan biri.

ENGLISH

YIn Turkey, female patients bear brunt of misdiagnoses
In Turkey, female patients bear brunt of misdiagnoses

The common request shared by every woman I spoke to for this article was that they would be properly listened to.

One thought on “9 Maddelik Bir Gazetecilik Masalı”

Comments are closed.

Bir de bunlar var

Recep Tayyip Erdrone
Aradığınız O Güç Eskisi Kadar Ulaşılabilir Değil
Aziz Sancar ve Türklük Tankında Son Anda Giderilen Yakıt Sızıntısı

Pin It on Pinterest