Nabeelah Shabbir’in The Correspondent’da yayınlanan 3 Ocak 2020 tarihli “2019 was a year of global unrest. Here’s what protestors want you to know” başlıklı makalesinin çevirisidir.
Dünyada başkaldırılar birbirleriyle bu kadar paralel hale gelmişken 10’u aşkın ülkeden eylemcilerle söyleşi yaptık. İşte onların önemli gördüğü 10 nokta.
Dünya çapında yapılan eylemler hiç olmadıkları kadar birbirleriyle iç içe geçmiş durumda. 2019’da gerçekleşen isyan, başkaldırı, ayaklanma ve devrimlerin fitilini ateşleyen sebepler farklı olsa da dünyanın her yerinden insanlar neoliberalizme ve otoriter rejimlere karşı çıktı. Eylemciler, farklı milletlerin bayraklarını ellerinde taşıdılar, esinlendikleri sloganları ve taktikleri kendilerine göre uyarladılar, şarkıları ve feminist marşları baştan yazdılar.
Sudan’da bir yıl süren devrimden sonra on yıllardır başta olan diktatör devrildi ve yerine geçici hükümet kuruldu. Protestolar her zaman olaysız geçmedi. Hong Kong’da polis kuvvetleri ve eylem yapan öğrenciler, işçiler ve siyasi aktivistler arasında yaşanan şiddet olayları hala devam ediyor. Irak’ta süregelen eylemleri bastırmaya çalışan hükümet çok sayıda insanın ölümüne neden oldu. Hükümetler teknolojiyi kullanarak yanlış bilgiler yaymaya devam ediyor ya da İran’da olduğu gibi karartma sırasında teknolojiye erişim tamamen engelleniyor.
Araştırmacılar, yazarlar, aktivistler ve eylemciler 2019 yılında yapılan protestolarla ilgili düşüncelerini ve yaşadıklarını bizimle paylaştı. İşte onlardan öğrendiğimiz 10 şey:
- Eylemlerin merkezinde kadınlar vardı
Cinsel istismara uğrayan bir kadının yaşadıklarını Twitter’da paylaşarak #ArewaMeToo[1] hareketini başlatan Fakrriyyah Hashim, hareketin Nijerya’nın kuzeyinden ülkenin geneline nasıl yayıldığını anlattı. “Ülkenin en muhafazakâr kesimi korkunç bir şekilde maruz kaldığı cinsel şiddeti konuşmaya başlayınca, Nijerya’nın her yerinden insanlar #ArewaMeToo hareketine katılarak yaşadıklarını paylaşmak için kendinde cesaret buldu,” diyor Hashim.
Kadınlara baskın düzenleyen Abuja polisine karşı gelen ve #ChurchToo hareketini destekleyen kadın hakları ve gençlik hakları aktivisti Olabukunole Williams, tarafsız medyanın karşı karşıya olduğu tehlikeler gittikçe artarken “sivil alanların daraldığını” savunan Hashim’e katılıyor.
Lübnan’da, The Public Source isimli medya kuruluşunun kurucusu gazeteci Lara Bitar, “yabancı uyruklu babadan doğan çocukların anne ile aynı uyruğa sahip olabilmesi ve kadınların eşit velayet haklarına sahip olabilmesi gibi ihtiyaçların acilen yerine getirilmesi” gerektiğini belirtiyor.
Kürt gazeteci Law Ghafuri, Irak’ta işsiz kalan genç işçilerin başlattığı isyanlarda farklı cinsiyetlerden ve etnik kökenlerden insanların bir araya geldiğini söylüyor.
- Hareketin vermek istediği mesaj tümevarımcı yaklaşımla daha iyi anlaşılıyor
Filipinler’de önderlik ettiği kitle hareketiyle göze çarpan Renato Reyes Jr tecrübelerini paylaştı.
“Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve bağımsızlık gibi kavramları karmaşık hale getirmeye gerek yok. Günlük yaşamımızda bu kavramlarla iç içeyiz zaten.”
Ekvador Merkez Üniversitesi’nde siyasal bilimler öğrencisi olan Isaac Boada, “İnsanların önce bir bireyin ne yaşadığını anlayabilmesi lazım ki eylemlere katılsınlar,” diyerek Reyes’e hak veriyor.
- 2019 isimsiz, öndersiz hareketlerin yılı oldu
Önderin olmaması bir hareketi daha güçlü kılar mı?[2] İklim değişikliğine uyum alanında çalışan Lina Yassin, destek veren sivil örgütler olmasaydı Sudan devriminin başarılı olamayacağını söylüyor.
Arap baharı sırasında eylemlere katılan Mısırlı yazar Ahmed Al Saidy ile Lübnanlı yazar ve araştırmacı Joey Ayoub, üç aydır sistem karşıtı protestoların yapıldığı Lübnan’da eylemlerin belli bir kişi tarafından yönlendirilmemesinin işe yaradığına inanıyor. Öğrenci ve yazar Tarek Ali Ahmad’a göre eylemlerin öndersiz olması farklı mezheplerden insanların da birlik olmasına vesile oldu. Ayoub, “Bu sefer bir şeylerin farklı olduğunu gösteren ilk işaretlerden biriydi bu,” diye ekliyor.
- Sosyal medyanın örgütleyici ve güçlendirici etkisi
Bir hareketin öndersiz olabilmesini ve dünya çapında ses getirmesini mümkün kılan şeylerden biri de sosyal medya. Fransa’da bir yıldır süren ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u emeklilik reformunu geri çekmeye çağıran hareket, sarı yelekli işçiler tarafından internette düzenlenen imza kampanyaları ve paylaşılan videolarla başlamıştı.
Sudan’da başlatılan #BlueforSudan etiketi dünya genelinde yayılarak uluslararası gerilime neden oldu. Yassin’in belirttiğine göre, 100.000’den fazla üyesi olan ve önceden “güzellik ve alışveriş” paylaşımları yapan “kızlara özel” bir Facebook grubu, polis ve güvenlik görevlilerinin fotoğraflarını paylaşarak şiddet eylemi gerçekleştirenlerin kimliklerini açığa çıkarmaya ve onları kınamaya başladı.
Belaruslu araştırmacı Ales Herasimenka, “Otoriter rejimlerin yol açtığı önemli sonuçlardan biri de normalde siyasetle ilgilenmeyen insanları harekete geçirmesidir,” diyerek Facebook grubunu destekliyor.
Teknolojinin başka nimetlerinden de yararlanabiliyoruz. Haitili radyo sunucusu Maud Jean Michel’in eylemlerde kayıplara karışan Haitililer ile ilgili kaleme aldığı yazısından sonra Ayoub ve Mara Rodriguez Pera, küresel veri tabanlarının geçmişte yapılan istismarları kayıt altına alabilmeyi nasıl sağladığı ile ilgili fikirlerini bizimle paylaştı.
- Çağdaş hareketler uzun vadeli düşünmeli
Bir harekete ön ayak olurken yapılan eylemlerin çoğu için uzun vadeli hedefler koymak gerekir mi? Bazı eylemcilere göre kısa vadede ilk talepler yerine getirildi. Hong Kong’da suçluların iadesi kanun tasarısı iptal edilince insanlar sivil haklarını kaybetmekten kurtuldu. Lübnan’da, Sudan’da ve Cezayir’de siyasiler geri adım attı.
Santiago’da öğrenci olan Tamara Antonia Martinez şöyle diyor: “Şili’de insanlar artık gözünü açtı ve asıl sorunun metro ücretleri olmadığını, meselenin başımızı dik tutabilmek, daha iyi yaşam standartları ve daha adil bir sistem için mücadele etmek olduğunu anladılar. Chile despertó (Şili uyandı).”
Reyes Jr’a göre bir sonraki adım “okullara, mahallelere ve iş yerlerine” geri dönerek değişimin uzun vadeli olmasını sağlamak.
- Hareketlerin çoğu hedeflerine ulaşamayacak
İnsanlar eylem yapmayı neden bırakıyor?
Konuştuğumuz kişilerden bazıları bunun sebebinin dış güçler olduğunu düşünüyor. Ghafuri’nin söylediğine göre Irak’ta yaşanan durum böyle. Lübnanlı eylemciler “Hepsi demek herkes demek,” nidaları atıyor. Belarus’ta geçmiş seçimlerde müşahitlik yapmış olan Herasimenka, düşünce özgürlüğü ya da toplanma ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakların kısıtlandığı İran ve Irak’ta yaşanan olayları anlayabildiğini söylüyor.
Peki ya bir hareketin fitili ateşlenemezse ne olur? Jonathan Fernandes, Zimbabve’de kırsal bölgedeki hastanelerden birinde asistan doktor olarak görev yapıyor. Eylül 2019’dan beri doktorlar grevde. Ekonomik bunalım nedeniyle maaşların yetersizliğinden şikayetçi olan doktorların başlattığı grevde, bir sendika başkanı 5 gün boyunca alıkonuldu ve grev sebebiyle yüzlerce doktor işten atıldı. “Karşılaştığımız en büyük sorun halkın greve destek vermemesi oldu,” diye yazdı Fernandes. “Doktorlar halkın gözünden düştü çünkü olan yine en zayıf ve en savunmasızlara oldu.”
- Bitkinlikle başa çıkmak için yaratıcılığı kullanmak
Şili’de Las Tesis kolektifi, Arjantinli-Brezilyalı feminist antropolog Rita Segado’nun yazılarından esinlenilerek sözleri yazılan “Un Violador Eres Tú” (“Tecavüzcü Sensin”) isimli feminist şarkıyı paylaştı. Santiagolu serbest gazeteci Jacinta Molina Inostroza, “Devam eden toplumsal ayaklanmanın ışığında, bu şarkıyı söylemek Şili’de eylem yapmanın bir şekli haline geldi,” diyor. Şarkının sözleri Arjantin, Uruguay, Ekvador, Peru, Bolivya, Türkiye, Kolombiya ve Lübnan gibi birçok ülkede paylaşıldı, birçok dile çevrildi ve tekrar tekrar söylendi.
Eylemler etkisini kaybetmeye başladığında insanların kendini bitkin hissetmesi de kaçınılmaz oluyor. Tarek Ali Ahmad böyle bir durumda eylemin türünü değiştirmeyi öneriyor. ‘Uganda’s People Power Movement’ hareketinin diaspora koordinatörü Namata Serumaga-Musisi, çözümün yaratıcı olmak olduğunu ifade ediyor: “Marşlar eşliğinde, harekete geçirme etkinlikleriyle veya festivallerde kurulan sergilerle farklı şekillerde eylemler yapılabilir.” Ayoub, mizahın da etkili olduğunu ekliyor.
- İz bırakmanın yollarından biri de ortak noktada buluşmak
Artık Gana’da yaşayan Serumaga-Musisi, eylemlere pan-Afrikan bir yaklaşım getiriyor. “Ugandalı olmayan kişilerle çalışıyorum ve onları Ugandalıların özgürlüğe kavuşması için mücadeleye çağırıyorum,” diyor. “Uganda’dan uzakta oluşumu, kıtada yaşananlarla ilgili Afrikalıları bilinçlendirmek için kullanıyorum … Bizi başarısızlığa sürükleyen şey birlik olmayı becerememek aslında.”
Barselona’da yaşayan Danimarkalı araştırmacı Elyne Doornbos, Nikaragua’da Cumhurbaşkanı Daniel Ortega’ya karşı yapılan eylemleri örnek göstererek, “Hareketin büyümesini sağlayan, yerli mücadelesi ya da Afrika kökenli insanların mücadelesinden ziyade campesino (çiftçi) mücadelesi (#SOSCampesinos) için insanların birlik olmasıydı,” diyor.
- 2019’da eşitsizliğe karşı geldik
Ghafuri’ye göre ayaklanmaların sebebi ekonomiyken Reyes Jr’e göre sebep otoriter rejimler. Gana’da ‘Economic Fighters League’ hareketinin Savaşçı-General’i olarak bilinen sosyolog ve aktivist Hardi Yakubu şöyle diyor: “İnsanları siyasete iten şey ekonomik sistemdir. Küresel kapitalizm insan hayatından, özgürlüklerinden ve toplumun bütünlüğünden çok paraya önem veriyor. Bir kesimin lüksü için çoğunluğun ihtiyaçlarını elinden alıyor … Koşullar sınırları zorladığında insanlar da karşılık verecektir.”
Meksikalı aktivist Ning1no’ya[3] göre “küresel çöküşün” nedeni “sistematik eşitsizlik”. Ning1no eylemlerin “500 yıl önce kolonileşmeyle başladığını” da ekliyor. Thomas Piketty de yeni çıkacak kitabında tarihte en çok eşitsizliğe maruz kalan toplumların kolonileşmiş toplumlar olduğunu gösteriyor.
- Hareketin geleceği kadınlarla, yerlilerle ve gençlerle mümkün
Ning1no’ya göre, eylemlerin geleceğe dair bir şeyleri değiştirebilmesi için talep edilen şeylerin radikal bir değişimden geçmesi gerekiyor: “İnsanlık ve doğa arasında kurulabilecek başka türlü bir ilişkiyi anlatan yeni hikayelere ihtiyacımız var.” Ning1no, kadınlar ve yerlilerin önderlik edeceği hareketlerin oy hakkı elinden alınmış kesimi güçlendireceğini de öngörüyor.
Ancak Ghafuri ve Williams’ın da altını çizdiği gibi Irak ve Nijerya’da kadınlar hala acımasızca ve haksız yere hedef gösteriliyor.
Ayoub, geleceğin göçmenlerin, beyaz olmayanların ve iklim eylemlerinde gördüğümüz üzere gençlerin elinde olduğunu ekliyor.
Sarı yelek aktivisti Marc Boyer, başarılı olamasalar da kendisinin ve Fransa’daki diğer eylemcilerin 2019 Avrupa Birliği seçimlerinde aday olmalarının iyi bir fikir olduğunu düşünüyor: “sistemi değiştirebilmek için sistemin bir parçası olmak gerekiyor”.
Hong Kong’da aktivistler yeni yılda da tutuklanmaya devam ediyor. Dijital medya sayesinde olaylar ve bilgiler hızla yayılıyor. İnsanlar, hükümetlerden istifalar ve ufak fedakârlıklardan çok daha fazlasını talep ediyor. Bütün bunların ışığında 2020 yılında da popüler hareketlerin devam edeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Bu yazıya katkıda bulunan gazeteciler, araştırmacılar, girişimciler, asistan doktorlar, öğrenciler, sosyologlar, sivil toplum liderleri, sanatçılar ve aktivistlere teşekkürler:
Joey Ayoub, Lara Bitar, Tarek Ali Ahmad (Lübnan), Ahmad Al Saidy (Mısır), Lawk Ghafuri (Irak), Fakhrriyyah Hashim, Olabukunole Williams (Nijerya), Lina Yassin (Sudan), Namata Serumaga-Musisi, Hardi Yakubu, (Uganda, Gana), Jonathan Fernandes (Zimbabve), Côme Dunis, Marc Boyer (Fransa), Ales Herasimenka (Belarus), Renato Reyes, Jr. (Filipinler), Mara Rodriguez Pera, Tamara Antonia Martinez (Şili), Patricia Barrera (Kolombiya), Maud Jean Michel (Haiti), Ning1no (Meksika) ve Isaac Boada (Ekvador).
[1] Arewa” kelimesi, Nijerya’nın bölgesel dillerinden biri olan Hausa dilinde ‘kuzey’ anlamına geliyor.
[2] Eski İngiliz diplomat Carne Ross, 2011’de çıkan ‘The Leaderless Revolution: How Ordinary People Will Take Power and Change Politics in the 21st Century’ kitabında öndersiz hareketleri ele alıyor.
[3] Ning1no, yazıya katkıda bulunan kişilerden birinin takma adı. Kendisi #YoSoy132 (2012’de Meksikalı öğrencilerin yaptığı eylemler), Ayotzinapa (2014’te 43 Meksikalı öğrencinin kaybolması) ve #RenunciaYa (2015’te Guatemala’da önemli bir politikacıyı istifaya çağıran yolsuzluk karşıtı barışçıl protesto) eylemlerine katılmış.
Ana görsel: Luka van Diepen